“CUMHURİYETİMİZİN EN SEVGİLİ KURUMU - 83”
Yazıdaki başlığı, Büyük Devlet Adamı İsmet İNÖNÜ, Köy Enstitüleri için kullanmış. 3803 sayılı yasa ile 17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitülerinin 83. Yılındayız. Köy Enstitülerinin kuruluş nedenlerini ararken, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e kulak verelim. “Bu yurdun gerçek sahibi; toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan köylüdür. İşte bu köylüler ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü, bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve üretken kılmak için gerekli olan bilgileri uygulatarak öğretme yaklaşımı, ulusal eğitimimizin temelini oluşturmalıdır.
Yedi asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabancı diyarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir ve tezlil ile (aşağılayarak) mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşılık nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla (zorbalıkla) uşak menzilesine (düzeyine) indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiramla (saygı ile) hakiki vaziyetimizi alalım.” (TBMM: 1 MART 1922)
Yüce Atatürk’e göre “Eğitim, siyasetimizin temel taşı, bilgisizliği gidermektir. (CHP-4.Kurultay-1935)” Hal böyleyken, sorunun nitel boyutu ne idi? 1935’e gelindiğinde 40 bin köyden sadece 5400’ünde (o da 3 yıllık) ilkokul vardı. Okul açılabilen köylerde gelişmiş, nispeten büyücek köylerdi. Yurdumuzdaki köylerden 32 bininin (yüzde 80) nüfusu 400’den, geriye kalanların ise nüfusu 150’den azdı. Ayrıca bu köylere uzak birçok köy altı yerleşim birimleri vardı. Köyler yoksul, ıssız, bitkin, devlete güvenmeyen, ürkek insanlarla doluydu. (Tonguç-1946)
17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu şöyle der. “Köy öğretmeni ve köye ve köylüye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliğince (Milli Eğitim Bakanlığınca) Köy Enstitüleri açılır. Köy Enstitülerinin görevi sadece köy öğretmeni yetiştirmek değildir. Enstitüler, tarım, sağlık, teknik eleman, kooperatifçilik vb. alanlarında da köye yarayacak değişik düzeyde “meslek erbabı” yetiştirecekti. Yine yasada köy enstitüsü mezunu öğretmenler, atandıkları köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan yararlanmalarını sağlar.” Md:6 Köy Enstitülerinde eğitim-öğretim, her mevsimde ve günün her saatinde vardır. Eğitim geceleri nöbetlerle, yaz aylarında tarım, iş ve başka etkinliklerle sürerdi. Enstitülerde, klasik eğitim kurumlarından farklı olarak eğitim içinde üretim de yapılmaktaydı. Böylece öğrenciler, ilerde örnek alacakları köy yaşamının tüm gerekleri dikkate alınarak yetiştirilmekteydi. Her öğrencinin yılda 1,5 ay izin kullanma olanağı vardı. Cumhuriyetimizin bu en sevgili kurumunu, Halkevleri gibi ne yazık ki yaşatamadık. Gerek içerden, gerekse dışarıdan gelen baskılara dayanamadık, kapatıldılar… Enseyi karartmayalım. İnsanlık hep ileriye gitmiştir. Tarihin tekerleğini geriye çevirmek kimsenin elinde değildir. Anadolu aydınlanma ocakları çağdaş şekliyle bir gün yeniden açılacak ve bir güneş gibi doğacaktır. Yeter ki umudumuzu ve çabamızı eksik etmeyelim.
Not: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu olsun
Kaynak:
1-)Memleket Yazıları-Kemal Kocabaş
2-)Köy Enstitülerine Toplu Bakış-Dr. Niyazi Altun Eğitim-İş Kültür Yayınları Sayfa:8-21