Bayram ve Ahlak
Bayramlarımız; milli ve manevi değerlerimizin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasında önemli işlevleri olan, bizlere ecdadımızdan miras kalan değerlerimizdir.
Ramazan ve Kurban Bayramları manevi bayramlarımızdır. Din bütünlüğünün sağlanmasında, insanlar arasındaki yardımlaşma ve dayanışma duygularının perçinlenmesinde önemli misyon üstlenen ve o günleri iple çektiğimiz vuslatlarımızdır.
Milli Bayramlarımız da öyledir, öyle olmalıdır ancak son yıllarda milli bayramlarımıza karşı sahipsizlik, bir öteleme gözlemlesek de inanıyoruz ki; Türk Milleti ne manevi bayramlarından ne de milli bayramlarından asla vazgeçmeyecek karaktere sahip örnek bir topluluktur. Türk Milleti her türlü oyunlara rağmen değerlerine sahip çıkmayı sürdürecektir.
Aziz Atatürk’ün bizlere emanet ettiği milli bayramlarımız; ülkemizin dirliği, birliği ve bağımsızlığı için önemli mesajlar yüklenen günlerden oluşmaktadır. Hepsi birbirinden özel günler olan milli bayramlarımızı da tıpkı manevi bayramlarımız gibi bir diriliş, yeniden dünyaya geliş gibi büyük bir azim ve kararlılıkla kutlamalı, kardeşlik duygularımızı pekiştirmeliyiz.
Bizi biz yapan değerlerimizin başında, şairimizin de dediği gibi;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak uğrunda ölen varsa vatandır”
Bayrağımız, vatanımız, bu vatanı vatan yapan şehitlerimiz gelmektedir. Onların bu vatanı korumak için canlarını hiçe sayarak şahadet şerbeti içmeleri sayesinde bizler bugün bu vatan topraklarında özgür ve bağımsız yaşıyoruz.
Böylesine samimi ve vatanı için gözünü kırpmadan canını veren ecdadın torunları olarak bizler ne yapıyoruz, ne yapabiliyoruz, onların yaptığının yüzde veya binde kaçını yapabiliyoruz?
Küçüğün büyüğünü saymadığı, büyüğün küçüğünü sevmediği, insanların birbirlerine karşı çıkar için dostluk ve arkadaşlık ettikleri, zina başta olmak üzere, yolsuzluk, arsızlık, rüşvet, ırza geçme, küçük yaştaki çocuklara tecavüz gibi ahlaksızlığın gün be gün artması; vatan topraklarının yabancılara, parçalar halinde satılması, içinde bulunduğumuz durumu çok acı bir şekilde göstermektedir.
Ahlaksızlığın önlenemez yükselişine karşı en büyük silah olan dinimizi bile, insanların çıkarları uğruna kullanmasını da göz önüne aldığımızda, ülkemizin özgürlük ve bağımsızlığından söz etmemiz ne kadar doğru olabilir? Ekonomik bağımsızlığımız ise çoktan başkaların eline geçmiş durumda...
Çıkış yolu var mı?
Elbette var...
İnsan olmanın faziletlerini yerine getirmek...
Ahlaklı bir şekilde yaşamak...
Ahlaklı, (edepli) insan sabırlıdır, kendisine ait olmayana bakmaz, almaz, kullanmaz...
Kimsenin namusunda, malında, canında gözü olmaz...
Toplum çıkarlarını gözetir...
Vatanı, milleti, bayrağı için canını ortaya koyar...
Fazilet sahibidir ve milli ve manevi değerlere sahip çıkar...
Kısacası; millet olarak insan olmaya, insan gibi yaşamaya, insanlık duygularının insanların kalbine yerleşmesine (Ahlaklı olmaya) ihtiyacımız var. İşte o zaman millet olmanın da insan olmanın da güzelliklerini hep birlikte yaşarız.
Bu güzellikleri yaşamak umudu ile hayırlı bayramlar diliyoruz...
Sevgi Işığınız Olsun...