CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA UNUTULAN KÖY ENSTİTÜLERİ
Cumhuriyetimiz ilan edildiğinde ülkemizdeki okur-yazar oranı %10’un altında idi. Bu oran, Doğu ve Güneydoğu’da özellikle kadınlar arasında %1’in altında idi. Başlıca amacı çağdaş uygarlığı yakalamak, hatta onunda önüne geçmek olan Türk Halkı’nın okur-yazarlık oranı yükseltilmeli idi. Yüce Atatürk, “En büyük düşmanımız cehaleti yenmek zorundayız” diyordu. Okullaşmak ve okur-yazar oranını bir an önce arttırmalıydık.
Başta Gazi Paşa olmak üzere Milli Eğitim Bakanlarımız Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç (Tonguç Baba) konu üzerinde de toplantılar yaptılar. Görüşlerini bildirdiler. Avrupa’ya tetkik için elemanlar gönderdiler. Kimi ülkelerin ilköğretimleri araştırıldı. İlk olarak eğitmen yetiştirilecek ve kırsalda çalışacaklardı. Adana-Yenice’de bulunan rahmetli eğitmen Osman da köyünde uzun yıllar eğitmenlik yaptı. 1940’lı yıllara gelindiğinde 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüsü yasası çıkarıldı. Memleketimizin %80’i köylerde yaşıyordu. Kız-erkek köy çocukları okumalıydı. Her ileri adıma karşı duran, köy çocuklarının okumasını istemeyen, malımızı, davarımızı kim güdecek diyen, kız-erkek bir arada olur mu? Diyen, bu komünistliktir diyen tutucular, gericiler Köy Enstitülerine engel çıkardılar.
Köy Enstitüleri ile birlikte kentler ve kasabalarda da “Halk Evleri” açılmaya başladı. Halk Evlerinin amacı, Halk Kültürünü geliştirmek, yöre ile ilgili yayınlar-dergiler çıkarmak. Halk Oyunları ve Halk Türkülerini derlemek ve eğitim kursu açmak, halk konserleri düzenlemek. Kentimizdeki Halk Evi binası, bugünkü Belediye Kültür Merkezinin bulunduğu binaydı. Köy Enstitüleri ile Halk Evleri aynı amaç doğrultusunda açılmış (Aydınlanma) oluşumlardı.
Köy Enstitüleri, yasayla birlikte açılmaya başladı. Bozkırdaki çekirdek, çiçek veriyordu. Ülkemiz, gereksinim duyduğu eğitim-öğretim ordusunu kuracak, Köy Enstitülü öğretmenlerle birlikte, marangoz, demirci, iğneci ya da sağlık elemanı vb. ara elemanları yetiştirecekti. Köylü çocukları Köy Enstitülerini bitirdikten sonra, kendi köylerinde öğretmenlik yapacaklardı. Köy çocukları kendi okullarını, atölyelerini, sosyal tesislerini yaptılar. “Eğitim içinde üretim” ilkesi ile enstitüleri verilen arazi içinde her türlü meyve, sebze, hububat vb. her şeyi üretmeye başladılar. Oluşturdukları kitaplıklarda bol bol okudular. Ülkemiz Köy Enstitülü çok değerli yazar ve ozanları tanıdı.
1944 yılında ABD’li uzmanlar Köy Enstitülerini merak edip, Hasanoğlan Köy Enstitüsünü ziyaret ederler. Sınıfları gezerken duvardaki dolapları merak ederler. Dolaplardaki sazları görünce, çalıp çalmadıklarını sorarlar. Aba giysili Köy Enstitülü öğrenciler klasik müzikten parçalar okurlar. ABD’li uzmanlar, ülkelerine döndüklerinde, şöyle rapor verirler. “Türkiye Köy Enstitülerini böyle sürdürürse, Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilir derler.
Köy Enstitüsü ve Halk Evleri, Türkiye Cumhuriyetinin Dünya Uygarlığına bir aydınlanma armağanıdır. Ne yazık ki yaşatamadık! Bilincimizde yaşıyor Köy Enstitüleri…