ÇAMLICA-ÇALTI
Kayınvalidemizi kaybettiğimizden bu yana Gökbelen yaylasına çıkmamıştık. Nede olsa kayınvalidem Rukiye Hanım’ın 70 yıllık yaylacılığı vardı. Babaları Berber Mustafa(Keskin) 1930’lu yıllarda yayla zamanı atın sırtına bir heybe atar, bir gözüne Baba Şefik’in hanımı Fatma Teyze’yi, bir gözüne de Rukiye annemizi koyar, kona – göçe Tahtacı Belen sırtlarından Bahçederesi yolunu takiben 2,3 günde Gökbelen’e varırlarmış. Şimdilerde bu dönemler çok gerilerde kaldı. Motorlu araçlarla bir saate varmadan Gökbelen’desin. Geçenlerde bir dostumuzun aracı ile eşimi ve torunlarımızı da yanımıza alıp Gökbelen’e çıktık. Amacımız kayınvalidenin yayla yurdunu görmekti. Yol üstü Balandız yaylasını geçip, yeni yayla Çamlıca – Çaltı’ya vardık. Yakın tarihe dek bomboş olan vadi, tek katlı, 2 ve 3 katlı üstü çatılı evlerle dolmuş. Hepsi bahçeli, binalar aşı boyalı. Yeni Çaltı, Balandız’dan büyük, Gökbelen yaylasına yakın bir büyüklükte alan işgal eder olmuş.
Gökbelen yaylası da bayağı imar görmüş. Yalnız çarşı ortasındaki tarihi çeşme akmaz olmuş. Kayınvalidenin yurdu bildiğimiz gibi. Eski bağ, “Harabul Basra”. Berber Mustafa’nın eski taş yapısına Taşucu’ndan bir dostumuz yerleşmiş. (Onarmak koşulu ile) Ellerine sağlık, yapıyı onarmış, genişletmiş. Önündeki küçük bahçeye meyve ağaçları ekmiş. İçinde her türlü sebzenin bulunduğu bir avar yapmış. Evinin gereksinimlerini karşıladığı gibi, bir miktarda pazara götürüp satıyormuş. Yeni kiracının sevimli iki kız torunu vardı. Bizim torunlarla çok iyi anlaştılar. Akşama dek oyun oynayıp durdular. Torunlarım, yaylayı çok sevdiler. İkindiye doğru köz ateşinde demlenen çaylarımızı keyifle içtik. Eski taş evin ortasında oymalı bir yüklük vardı. Onu sökmüşler. Keşke sökmeselerdi, Berber Mustafa’nın oğlu Piyade Astsubay Ahmet Keskin 1950 yılında Kore’ye gitmiş. Gitmeden önce oymalı yüklüğün kapağına adını soyadını yazıp, imza atıp ve tarih düşmüş. Ne yazık ki Kore savaşında şehit olmuş. Şimdi Kore’de Pusan Türk Şehitliği’nde yatıyor. Işıklar içinde uyusun. O anının oradan kaldırılmasına üzüldük.
Yaylalardaki bu imar değişikliğinin sanırım pandemi ile ilgisi var. Yurttaşlar salgından korunmak için binlerce yıllık geleneği sürdürüp dağlara sığınmışlar. Kentlerdeki evler gibi mekânlar yapmışlar kendilerine. Güle güle otursunlar. Dağlarımız, bizimdir.