Dünya Ekonomisi 2008 krizinin olumsuz etkilerini atlatmadan korona virüs salgını gibi bir kabus üzerimize çöktü ve bizi hazırlıksız yakaladı.
Gelişmiş ve ekonomik istikrarı yakalamış olan ülkeler, hastalıkla etkin mücadele etmeyi başaramadılarsa da, ekonomilerini büyük desteklerle ayakta tutmayı başardılar.
İş dünyası, yapmış olduğu katkı ve fedakarlıklarla bu süreci bir toplumsal bir dayanışma görerek elindeki bütün birikimlerini tüketti.
Gerekse kamunun önemli destekleriyle bu sıkıntılı süreci bugüne kadar getirdi.
Ekonomisi KOBİ’lere dayanan Türk ekonomisi tüm zorluklara rağmen dayandı, ayakta durmaya çalıştı. Bu Kobile, kısıtlamalar arasında, tüm önlemleri alarak üretmeye, ihraç etmeye devam etti. Zorluklara rağmen, büyük bedeller ödeyerek üretim kapasitesini ve hatta ihracatını da arttırdı. Ancak, Dövizdeki olağanüstü artış, maliyetlere yansıdı ve kar marjlarını eritti. Üretti ama para kazanamadı. Sermaye yapıları zaten zayıf olan KOBİ’ler bu süreçte elindeki tüm yedek akçelerini de bitirdi.
Üretim yapanlar az da olsa tekeri çevirmeye devam ettiler. Ancak, bu pandemi sürecinde özellikle eğitim ve turizm gibi hizmet sektörleri ve küçük esnaf çok büyük yaralar aldı. Artık kredi gibi araçlar da çözüm olmamaya başladı. Çünkü işleri tamamen duran bu sektörlerin bu kredileri vadesinde ödeyebilmesi mümkün değildi. Özellikle hizmet sektörleri için farklı destek mekanizmalarının bulunması gerekmektedir. Bu sektörlerin ayakta kalabilmesi için daha etkin, daha uzun vadeli ve daha kapsamlı hibe desteği gibi doğrudan yardımlar planlanmalıdır. Özellikle kentlerin yerel işletmeleri, yerel markaları desteklenmeli, vatandaşların da bu konuda yerel marka ve işletmeleri tercih etmeleri gerekmektedir.
Yerel işletme ve markalar büyük ve çok güçlü uluslararası şirketlere ezdirilmemelidir. Bu noktada yeni yasal mekanizmalar kurulmalı, bu noktada vatandaşlar olarak bizlere de önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Yaptığımız her alışverişte, aldığımız her üründe, her harcamamızda yerel işletmeleri tercih etmek yöremizin istihdamına, refahına ve daha önemlisi sosyal huzuruna verilecek destek demektir.
Bu salgın sürecini toplumsal bir dayanışma süreci olarak görmeliyiz. Hepimizin, tüm ürün veya hizmet alımlarında yereli tercih etmeliyiz.
İlçenin sahipleri olarak hepimizin bu noktada görevleri var. Satın aldığımız en küçük ürün ve hizmette dahi yerel esnafı veya işletmeleri ve istihdam yaratan yerel markalarını tercih etmeye çalışmalıyız. Bu zamanlar tam bir dayanışma zamanıdır, paylaşma zamanıdır, birbirimize destek olma zamanıdır. Altını kalın çizgilerle çizerek tekrar etmek istiyoruz.
Sloganımız: ”ALIŞVERİŞİNDE YEREL İŞLETMELERİ TERCİH ET!”
Sağlıklı günler...