MERKEZ BANKASI’NIN EKONOMİ ÜZERİNDEKİ EN ÖNEMLİ ROLÜ
Üniversitede görüp, kitaplarda okuduğumuz kadarı ile enflasyon artarken faizleri düşürmek demek, enflasyon hedefinden vazgeçilmek demektir.
Amerikalı Ekonomist Frederic S. Mishkin’e göre enflasyon artarken faizleri düşürmek politik bir girişimdir ancak faizlerin yükselmesine neden olur.
Dolayısıyla, büyüme oranını yukarı çekmek için kamu harcamalarının artırılması, ya da Merkez Bankasına müdahale edilerek faiz oranlarının düşürülmesi ve böylece yatırımları artırma girişimi, belli bir gecikme ile sadece enflasyona neden olur.
Büyüme oranını yukarı çekmek için kamu harcamalarını artırıcı maliye politikaları, bütçe dengesini bozmakta, bu ise enflasyon oranının yukarı çıkmasına neden olmaktadır.
Bilindiği üzere Merkez Bankası 2014 yılından bu yana sürekli olarak bu konunun altını önemle çizmektedir. Çünkü mali disiplini kontrol etmek Bankanın kontrolünde değil hükümetin kontrolündedir.
Enflasyon oranının düşürülmesi, cari işlemler açığının azaltılması, yurtiçi tasarrufların ve büyüme potansiyelinin artırılmasına destek vermek için sıkı maliye politikası ve mali disipline bağlı kalmaktan geçer.
Döviz kuru üzerindeki baskıya neden olan cari açığın azaltılması gerekmektedir. Bunun yolu da dış ticaret açığının düşürülmesinden geçmektedir.
Bilindiği üzere Ekonomimiz, artık faiz oranları ile oynanarak döviz kuru üzerinde etkili olmanın sınırına gelmiştir. Döviz kuru istikrarı için Merkez Bankasının uygulayacağı politikalar dışında, ihracatı arttıracak politikaların geliştirilmesi gerekmektedir.
Merkez Bankasının izlediği para politikasına yönelik müdahaleci Hükümet politikaları enflasyon belirsizliğini artırmaktadır. Bu da belli bir gecikme ile enflasyon oranına yansımaktadır. Önceki yıllarda yaşanan enflasyon oranının hedef enflasyon oranından sapmasında bu tür müdahalelerin katkısı olmuştur.
Bundan dolayı Türkiye’de fiyat istikrarı için MB’nın bağımsızlığı, olmazsa olmaz bir koşuldur. Ancak, Bankanın kuruluşundan bugüne kadar bunu hiç göremedik...