İHRACATIN ÖNEMİ
Ülkemizin ihracat macerası Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına dayanıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla; 1937 yılındaki bir Kararname ile Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği Türk Anonim Şirketi kurulmuş, bugünkü 61’e ulaşan İhracatçı Birliklerinin de temelini oluşturmuştur.
Kayıtlara göre 50 milyon dolar ile başlayan genç cumhuriyetin ihracatı bugün 250 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Bugün sadece tarım ürünlerinde ulaştığımız rakam 35 milyar dolardır.
Araştırmaya göre; 110 bin şirket düzenli olmasa da 200’den fazla ülke ve bölgeye ürün satmaktadır. Görünen odur ki, küçücük bir umut ama cesur insanların marifetinin ulaştığı nokta budur.
Peki! Yeterli mi veya olması gereken seviye bu mu? Elbette hayır. 10 yıl önce 2023 yılı için 500 milyar dolar hedefi konulmuş, umudun stratejisi belirlenmişti.
Ancak Türkiye ve Dünyadaki gelişmeler hedefin sadece yarısına ulaşmamıza olanak vermiştir.
Son 10 yılda Dünyada meydana gelen krizler, savaşlar, küresel salgın ve dönemsel siyasi gelişmeler İhracat gemimizin rotasını belirleyen etkenler olmuştur.
“Biz zor zamanların ülkesiyiz. Dezavantajları lehimize çevirmeyi biliriz” sözü hep dilimize takıldı. Ama umudumuzu yeşerten tüm gelişmeler bu ‘zor zamanlar’ oldu. Her sene nasıl olmalı diye yazıldı çizildi ve hedefler yenilendi. Âmâ kendi kendimize yarattığımız kısır döngü aşılamadı.
Bugün geldiğimiz noktada ihracata yön veren temel strateji hala o bir avuç cesur insanın omuzlarında. Umutlar sürekli büyüyor ama cesur insan sayımız artmıyor. Elbette kastettiğim sayısal artış değil. O umudu hayata geçirecek cesaret…