ADAM OLMAK!..
Adam, bizde adı çok geçen ama pek az bulunan bir nesnedir. Ne yenilir, ne içilir; Oysa çoğu zaman tersi olur hep. Mülk gibi alınıp satılır adamlar, yoksulluk yüzünden can bedene yük olur.
Anneler, babalar çocuklarının adam olması için çilelere katlanırlar ama ünlü fıkrada olduğu gibi, evlat doktor olur, mühendis olur ama bir türlü adam olamaz nedense!..
Adamdan sayılmak, adam yerine konulmak hepimizin hoşuna gider. Sürücüler, aniden önlerine çıkıveren yayalara kızarlar, “Çiğnendiğine yanmam, seni adamdan sayarlar da benden hesap sorarlar, ona yanarım” diye söylenirler.
Seçmenler yani bizler, dört beş yılda bir olsa da adam yerine konulduğumuz için seviniriz, ne kadar kızarsak kızalım, politikacılara oy verir, onları koltuk sahibi ederiz.
O kadar adam canlısıyız ki, hiçbir işimizi adamsız yapamaz, her işin bir adamı olduğuna inanır, adamını bulmaya çalışırız. Herkes her şeyi yapamaz, her işin bir adamı vardır. Olmaz olmaz deme, adamını buldun muydu akan sular bile durur! Birisinin dostumuz ya da çıkar ortağımız olduğunu belirtmek için, “O benim adamımdır” diye övünür, caka satar, adamlık taslarız. “Adamım” sözcüğünü kimi kadınlar kocaları için kullanırlar.
Anneler, babalar çocuklarını azarlarken, “Koca adam oldun. Bu yaptığın sana yakışır mı?” derler ama adamlığa yakışmayan işler yapmakta onları bastırırlar. Birisinin iyi bir kişi olduğunu “adam evladı” diyerek belirtiriz. “Adamın yüzüne şöyle bir baktım mıydı, onun nasıl bir adam olduğunu hemen anlarım” diyerek adam sarrafı geçiniriz.
Şaka bir yana, adam gibi ölmesini bilmek de iyidir ama en önemlisi adam gibi yaşamak, adamlığına leke sürdürmemek, ne olursa olsun, adam olmaktan vazgeçmemektir.
Güzel bir sözle bitirelim, “İNSAN ADAM OLAMAYINCA, ADAMLIK İNSANA ZOR GELİR”...