TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERDE, KÜRTÇÜLÜK, TARİKAT ve MEZHEPÇİLİĞİN ETKİLERİ (1) Belediye seçimleri yaklaşıyor. İktidar partileri olsun. Muhalefet partileri olsun; KÜRTÇÜLÜK, TARİKAT ve MEZHEPÇİLİK konularında oy uğruna yanlış pazarlıklar yapmaya yine başladı gibi. Ana muhalefet lideri, tezgahlanmış bir konserde güya “SANAT” için Kürt Sopranosu (?) denen birinin elini öpüyor. Arkasından da “En çok Kürtler eziliyor” diyor. İktidar ise, PKK ile işbirliği yaptığı için görevden aldığı Belediye Başkanları için HDP/HEDEP ile seçim öncesi pazarlık görüşmeleri yapıyor. Kayyuma atadığı Diyarbakır valisi de bir caddeye 1924’de HALİFELİĞİN kaldırılmasına karşı 1925’de isyan çıkartan ŞEYH SAİT’in ismini veriyor. Bu yazım işte bu nedenle tüm siyasi partilere bir uyarı için yazılmıştır. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu kendi ana halkının ırkı olan “Türklük” kavramını aslında hiç kullanmamış, hatta bastırılmıştı. Çünkü tüm İmparatorluklar gibi Osmanlı da; çok ırklı ve çok dinli bir devletti. ÖNEMLİ OLAN, KRAL veya PADİŞAHIN İSTEDİĞİ VERGİLERİN ÖDENMESİYDİ. “Osmanlı” hayranı ve güya TÜRKÇÜ (?) bazı “Sağ” partiler, Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin IRK AYRIMI YAPMAYAN “Türk vatandaşlığı” kavramını nedense hiç sevmezler. 1. DÜNYA SAVAŞI 1914’de başlamış 1918’de bitmişti. Yenik düşüp 30 Ekim 1918’de MONDOROS Anlaşmasını OSMANLI İMZALAMAMIŞ MIYDI? Sonra da Anadolu’nun; İngiliz, Fransız ve İtalyanlar ve de Yunanlılar tarafından işgaline sebep olan SEVR anlaşmasını da 10 Ağustos 1920 de OSMANLI İMZALAMAMIŞ MIYDI? MONDOROS Ateşkesi’nin imzalanmasından sonra hemen KÜRTÇÜLÜK hareketleri de başlamıştı. 2 Ocak 1919’da İstanbul’da Sait Molla, Mustafa Paşa, Emir Bedirhanzade, Emir Ali ve birkaç kişi İngiliz Yüksek Komiserliği’ne verdikleri bir dilekçede ve 15 Nisan 1919’da İstanbul’daki İngiliz temsilci Andrew Ryan’ı ziyaret eden Kürt ayrılıkçılarından Seyit Abdülkadir de İngiliz mandasında “Özerk Kürdistan” kurulmasını istemişti. (Salahi Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.1, s. 27,29) Yıllarca Osmanlı Dışişleri’nde görev yapmış Stockholm Büyükelçisi Kürt Şerif Paşa da, Paris Barış Konferansı’na katılarak “Bağımsız Kürdistan” talebinde bulunmuştu. Hatta Paris’te yayımladığı bir kitapçıkta Kürt devletinin sınırlarını bile belirlemişti. (Sonyel, age, s. 28). (sozcu@com.tr 27.Eylül 2017) Osmanlı Sadrazamı Damat Ferit de İstanbul’u işgal eden İngiliz Amiral Robeck’e gidip “Kürtlerin ayrı bir devlet olacaklar, o halde, Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı kullanalım” dediği Amiral Robeck’in İngiltere’ye Lord Curzon’a 28 Temmuz 1920’de gönderdiği Raporla belgelidir. (Uğur Mumcu, “Kürt İslam Ayaklanması” sayfa 24,25). Osmanlı’nın imzaladığı SEVR Anlaşması’nın: 62, 63 ve 64. maddelerinde; Osmanlı Devleti’nin, “Kürt vilayetleri” dediği (?) bölgelerde; İngiliz, Fransız ve İtalyanlar bir komisyon kuracak. Kürtler buralarda bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvuruda bulunurlarsa ve Konsey de bunu kabulü ederse; Osmanlı Devleti bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olacağı” yazılı değil miydi? Cumhuriyet Kurulduktan sonra 3 Mart 1924 de HALİFELİĞİN kaldırılmasından hemen sonra 13 Şubat 1925’de İngilizlerin kışkırtmasıyla “Kürt” ŞEYH SAİT, dini de alet ederek, “Din elden gidiyor” diyerek ayaklanmamış mıydı? ASLINDA TÜRK ve KÜRTELER YILLARCA BİRLİKTE DOSTÇA YAŞAMIŞTI. Örneğin “Dersim” milletvekili, DİYAP AĞA: “HEP BİRİZ, KARDEŞİZ. Dinimiz, diyanetimiz, aslımız, neslimiz hep birdir; bizim içimizde ayrılık gayrılık yoktur” dememiş miydi?  Atatürk döneminde Türkiye Cumhuriyeti olarak hem Lozan’da hem Ankara’da TBMM’de Türklerle Kürtlerin birliği, savunulmamış mıydı? TÜM SİYASİ PARTİLERE SESLENİYORUM. OY İÇİN BİZİ BİRBİRİMİZE KIRDIRMAYIN. MERTÇE ATATÜRK DÖNEMİNDEKİ GİBİ ÇÖZÜN ŞU İŞİ.