Geçen yazımda bu konuyu işlemiştim. Ancak o yazımdan sonra Sesimiz Gazetesi, kağıtlı gazete olarak çıkmayı bırakıp, İnternet'den yayına başlayınca bir kopukluk yaşadım ve uzun süre yazamadım. İste şimdi kaldığım yerden şimdi yazmaya devam ediyorum ve İnternet yayını için Sesimiz’e “Hayırlı olsun” diyorum.
Evet geçen yazımda bazı kişilerin yaptığı “Hak etmediği halde görevde kalma hatasını” işlemiştim. Bu tip insanların, ünlü psikolog Freud'un öğretisine göre aslındaYeteneksiz olduklarını aslında kendilerinin de pekalabildiğini. Ama başkaları fark etmesin diye yüksek mevkilerdeki o koltuklarına yapışıp kaldıklarını.
Ya da bu kişilerin bazı art niyetlerini gerçekleştirmek için yüksek mevkilerdeki o koltukları bırakmadıklarını yazmıştım.
Bu açıdan ilk olarak da, yıllarca CHP genel başkanlığı yapan ve bir türlü o koltuğu bırakmayan Deniz Baykal'ın 2010 yılında yayınlanan sexkaset görüntüleri ile mecburen istifa etmek zorunda kalması olayını ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun da o boşluktan yararlanıp birdenbire CHP genel başkanı olmasını ele almıştım.
Peki Kılıçdaroğlu'nunbusex kasetiyle genel başkan olması, tesadüfle mi olmuştu ? Yoksa işin ardında başka bir şey mi vardı diye sormuştum. O sexkasedini gizlice çeken FETOCU polisler olduğuna göre bunun bir tesadüf olamayıp Amerika’nın bir tertibi mi? diye sormuştum
Ayrıca bu kaset konusunda CHP milletvekili Onur Öymen'in basında çıkan ve bizzat bana anlattığı bazı belgelerideaçıklamıştım.
Yazımda ayrıca Soner Yalçın’ın 2010 yılında yazdığı bir yazıda Kılıçdaroğlu'nungençliğinden beri Atatürk'ün son yıllarında (1937/38 de) Tunceli'de yaşanan "Dersim Olayları/İsyanı" konusunda inatla araştırmalar yaptığından da bahsettiğini. Soner Yalçın’ın bu yazıda ayrıca Kılıçdaroğlu’nun 1986'da Maliye Bakanlığı memuruyken de eline bir teyp cihazı alıp Ankara’dan İstanbul’a kadar özellikle gidip 1937/38 deki Dersim İsyanı sırasında Başbakanlık yapmış olan Celal Bayar'ın ağzından teyp kasetine kayıt yapmak istediğini. Ama Celal Bayar o hafta hastalanıp vefat ettiği için bu kaydı yapamadığını. Kılıçdaroğlu’nun bunun üzerine bu sefer o de dönem o bölgede görev yapmış olan rahmetli İhsan Sabri Çağlıtangil' denyine 1986'da 2 kaset kayıt dolduğunu. Bu kasetleri Soner Yalçın’a verdiğini hatırlatmış ve veve , bu yıl Almanya’daARD TV de yayınlanan bir programda, “Türkiye’nin 1937/38 yıllarında Tunceli’de Kürtlere zehirli gaz kullanıldığına dair belge olarak gösterilen teyp kasetininKılıçdaroğlu’nun İhsan Sabri Çağlıyangil’den kaydettiği kaset olup olmadığının araştırılması gerektiğini de açıklamıştım.
Kılıçdaroğlu hakkında böyle net eleştiri yapınca CHP’lilerin bana kızacağını bildiğimden “Bir sonraki yazımda da Tayyip Erdoğan’ı yazacağımı” belirtmiştim.Ancak bir süre sonra saygı duyduğum bir büyüğüm bana endişeyle: “Bence Erdoğan hakkında yazı yazma” tavsiyesinde bulundu… Düşümdüm ve bu tavsiyeye hak verdim ve Tayyip Erdoğan hakkında yazmaktan vaz geçtim.
Çünkü ben yine suçun esas olarak beceriksiz ve yeteneksiz olduğu halde koltuklarında kalmak için her türlü entrikaları yapan muhalefet partiliderleri ve yöneticilerinde olduğunu görüyorum.