YÖNETENLERİN SORUMLULUK ÖNCELİĞİ Bir arkadaşım Whatsapp durumunda paylaştığı iktidara karşı söylenmiş serzenişi yazmamı istedi. Bu duyguları ben de paylaşıyorum, aslında yapılan güzel şeyleri gölgeleyen temel saiklerden birisi olduğunu hep düşünüyordum. Bu vesile ile sizinle paylaşmak istedim. İşte o mani ve serzenişi; Sigaramın dumanı, Hiç Yollama İbanı, Altın taht yaptık sana, Bulamıyoruz ayranı…   Demokrasim İleri, Halk bir kemik bir deri, Bize İban göndermiş, O kainat lideri.   Atı katırı satmışız, Köprüye yola katmışız, Sen Mersedese bin diye, Yavruları aç bırakmışız…   Balı Kaymağa katarsın, Taşı toprağı satarsın, Hazineyi tüketince, Halka İbanı atarsın…   Benim bu konudaki genel düşüncelerim; Bu düşünceleri bu demokraside, bu kapitalist düzende, çağımızın modern dünyasında bütün iktidarlar için paylaşabiliriz. Çünkü bu düzen güç üzerine kurulmuş, gücü oluşturanların yönetimi paylaştığı bir yönetim düzeninden başka bir düzene izin vermiyor. Bu düzen hak, adalet, insanlık kavramlarını öncelik haline getirecek, vicdanı iktidara taşımaya izin vermiyor. Vahşi kapitalizm dayanışmayı, paylaşmayı, bölüşmeyi güce bırakıyor. Öyle olmasa bugün dünyadaki refah dağılımı böyle bozuk olmazdı. Uygarlığı temsil eden ülkeler barış, demokrasi, adalet, refah, bağımsızlık götüreceğiz dedikleri ülkeleri ölüme göçe zorlamazlardı. İnsanlığın büyük kısmı açlık, hastalık, susuzlukla cebelleşirken; çok az mutlu azınlık dünya kaynaklarının çoğunluğunu kontrol ediyorlar. Böyle bir ortamda adaleti, kalkınmayı, milli duruşu gerçekleştirmek için vicdanı, hakkı, adaleti öncelik haline getirerek, politikalar üreterek yönetim biçimleri oluşturulmalı. Eğer hakkı, adaleti, liyakati prensip haline getirip genel davranış biçimi haline getiremezsek ne kadar güçlü hedeflerin olursa olsun, ne kadar güçlü adımlar atarsan at inandırıcı olamazsın. Siyasi partiler ve kurumlara atanan kişiler göreve başlarken verdikleri mal beyanı ile görevi bırakırken sahip olduğu mal beyanını kontrol mekanizmasını kurmamış bir yönetim güven bunalımından kurtulamaz. Siyasi partiler, il ve özellikle ilçe teşkilatlarındaki yöneticilerin davranışlarını, ilişkilerini, sebepsiz zenginleşmelerini sorgulayamazsa inandırıcı olamaz. Yönetimde şeffaflığı sadece bir beyan olmaktan çıkarıp davranış biçimi haline getirmeden kimseyi inandıramazsın. Şeffaflık sadece sorunca yapılan açıklama demek değil, çalışma süresinde halkı ve kamuoyunu kendiliğinden bilgilendirmek demek. Dev yatırımları ÇED başvurusundan muaf tutarak güven sağlanamaz. Eğer bir yerde yatırım yapılacaksa en iyi yol ikna yöntemidir. Halkı ve insanları ikna etmeden başlanan ve yürütülen işler şaibeden kurtulamaz. Özellikle dini referans alan yöneticilerin bu konudaki sorumluluğu daha yüksek, çünkü İslam’ın ikna metodunu atlayarak hiçbir icraatı şüpheden kurtaramazsın. Modern dünyada demokrasi, büyük kampanyalar, etkinliklerle partileri iktidara getiriyor. İktidara gelince de büyük kampanyalarla yapılanları etkili bir şekilde sunuyorlar. Oysa ambalajla göz boyayarak yapılan yönetim biçimleri başlangıçta başarılı olsa da gerçekler gün yüzüne çıkınca geri dönülmez güven bunalımları meydana getirirler. Bu düşünceler bütün siyasi partiler ve iktidarlar için geçerli… Atatürk’ü ve yaptıklarını savunurken de İslam’ı referans gösterirken de benzer hatalar yapıyoruz. Erbakan’ın muhteşem DAVAM kitabını okurken düşündüklerimin arasında yazdıklarım da vardı. Eğer dünya devleti olacaksak, insanlar bize inanacaksa insanlığı ikna etmeliyiz. Bizlere verilen makamlar ödül değil sorumluluk makamları. Bu makamları bizlere veren millet ve vatana karşı sorumluluklarımız var. Kişisel kariyerlerimiz içinde makamlarımızı yüceltmek değil, yaptıklarımızla ölmeyecek bakiyeler bırakma sorumluluğumuz var. Eğer hesap verebilir, şeffaf, ikna yöntemine dayalı bir yönetim sergilenebilirse; devlet adil davranan bir mekanizma haline getirilebilirse o iktidar ve yöneticiler halk ve insanlık nazarında da muktedir olur. Onlara sarayların en iyisi, arabaların uçakların son modeli ve en güvenlisi feda olsun. Kimse onlara laf edemez. Yoksa milli duyguları, inancımızı, Atatürk’ümüzü referans alıp da kendi bekası için milletin malını çarçur ederse, bu vatandaş bir şekilde fikrini ifade edecektir. İyi şeyler yapsa bile eleştiriden kurtulamayacaktır…