Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Yaşama Karşı Bir Duruş Olmalı

Yaşama Karşı Bir Duruş Olmalı Evet, insanın bir yaşamı var ve bu yaşamı kalıcı yapan onun yaşam içindeki duruşu… Ölümle biten yaşamlara şahit oluyoruz, her ne kadar bunun manasını gerçekten fark edemesek de... Bu yaşamlar ölümle ölmüştür ölmeye de devam edecektir. Öyle makam sahibi, öyle varlıklı insanlar gelmiş geçmiştir ki bu yaşamdan en yakınları bile onları anmıyordur. Hatta bu makamlar ve varlıkları ile kestikleri ahkâmlar sadece çevresini değil ülkesini hatta yeryüzünü titretmişlerdir. Kalan namları ise âleme ibretlik duruşlarıdır. Hitler, Firavun, Mussolini, Sitalin, Kenan Evren, Sülün Osman, şimdilerde Netenyahu, Hatta vahşi kapitalizmin kurucuları küresel sömürü düzenin sahipleri hepsi insanlığın kıssadan hisse çıkarmaları için yaşamış insanlığın kötü mihenk taşlarıdır… Tabii onları anlamaya çalışırsak. Tarihin derinliklerinden ibretlik bir ders ile devam edelim; Sokrates’in yargılanmasından bir alıntı; Filozof, 51 kişiden oluşan jüri önünde yargılanıyor ve idam kararı veriliyor, baldıran zehri ile öldürülüyor. Ondan önce sevenleri, "seni hapishaneden kaçıralım" diyorlar. "Bu ahlâksızlıktır" diyor ve kabul etmiyor. Uydur kaydır sözlere başvur jüri seni affedebilir deseler de ahlak filozofu bunu da kabul etmiyor. Tarihe geçen savunmasında idam kararı veren jüriye şunları diyor: "Ölümden korkulmaz, çünkü ölümün çaresi var. Ölürsün kurtulursun. Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur. Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle birlikte gelecektir." Bugün 2500 yıl geçmesine rağmen, Sokrates'in ismini bilmeyen yok. Peki, onu mahkûm eden jüri heyetinin isimlerini bilen var mı? Yok! "Şu hayatı öyle bir yaşa ki kapanışta kendini alkışlayabilesin..."   Bizim bir sözümüz var; İnsan elbisesi ile ağırlanır muhabbeti ile uğurlanır. Elbise kudrettir. Gösteriştir. Göze hitap eden algımızı ilk etkileyen imajdır. Günümüz dünyasında insanların kısa yoldan ulaşmak istedikleri en önemli hedef doğru algılanmak. Sağlayacağı fayda bunu gerektiriyor.  Faydaya göre doğruluk, aynı zamanda gücün de göstergesidir. Kudreti sağlayan makam veya maddi zenginlik bu algının oluşmasına çok önemli katkı sağlıyor. Hatta bu fayda mekanizması öyle kutsallaştırılıyor ki; her şeye rağmen faydasını sağlayan insanlar uyanık, işini bilen gemisini yüzdüren olarak görülüyor. Ve bu kudret karşısında insanlar bazen çaresizlikten bazen de hedeflediği faydayı koruma veya kazanma arzusu ile sesini çıkarmayarak onların değirmenine su taşıyor. Bugün bu davranış biçimi en yakın çevremizden, dünyayı yöneten, dünya üzerinde etkili olan bütün güçlerin başvurduğu bir duruş şekli olmuş, bir yaşama biçimine dönüşmüş durumda. Hatta mahalledeki güç gösterisi ile küresel güç gösterisinin özü açısından hiç fark yok. İçinde edep, ahlak yok. İnsanlığa karşı bir sorumluluk yok. Elimde güç var, ben yaptım oldu. Hatta yaptıkları hataları ve yanlışları utanmadan, gülümseyerek, yılışarak bütün insanlığın gözünün içine bakarak, başkalarını küçük görüp alay ederek yapmaya devam edenler var. Güç tam bir zehir olmuş; edepsiz, ahlaksız sadece kendini yücelten ve korumaya çalışan bir girdap haline gelmiş. Buna devletler de dâhil… Gazze’de yaşananlar insanlık adına ne kadar vahim bir şey. Güçlüler ve güçlülere muhtaç liderler ve devletler hep beraber kendi yerlerini korumak hedeflerini gerçekleştirmek için bütün kurumsal davranışlarını, ilkelerini ayaklar altına alıyorlar. Öyle ki, var olan nizamı ya da var olduğuna inanılan bütün kurumsal davranışları ayaklar altına alarak, sanki olanlar; cesetler arasında yankesicilik yapan, vurguncu, zenginliklerini artırmaya çalışan güçlerin arenasına döndü. Ve küresel nizam hızla birkaç gücün tekeline giriyor. Ve devletler bu nizamın jandarması durumuna düşmüş vaziyette. Artık dünyayı devletler yönetmiyor, “şirketrokrasi” yani küresel şirketlerin iradeleri yönetiyor. Demokrasi ile seçilenler de bu güce hizmet ediyor. Yeni Amerikan Başkanı bir kararla ekonomik nizamın temelini sarsabiliyor. Ülkeler ne kadar tasarruf etse de, ne kadar dikkatli harcasa da ne kadar çalışkan da olsa küresel bir güç her şeyi yerle bir edebiliyor. Başlangıçta sempatik olan, Trump ile beraber zenginliğin yanında makam da alan Elon Musk’un Devlet başkanları ile ve ülkelerle diyalogu görülmemiş seviyesizlikte. Onu seçenlerin hiçbir saygınlığı yokmuşçasına davranıyor. Bu arada Dünya Sağlık Örgütü, pandemiyi bahane ederek ülkelerin iradesini ipotek etmeye çalışıyor. Pandemi olursa istediği her ülkede ve bölgede olağanüstü yetkiler talep ediyor. Bütün ulusların iradesine ipotek koymak istiyor. Görüldüğü gibi demokrasi bir tiyatro. Demokrasi varmış gibi seçim yaptır ama bir yerde virüs yay pandemi ilan et ve orayı yöneteceğim de!.. Bütün bunlar olurken uluslar, milletler daha uyanık olmalı ve daha milli duruşlar sergilemeli. Bilim adamları artık daha kişilikli olmalı duruşları ile güven vermeli, Politikacılar milli duruşlarını sergilemeliler. Devlet adamları milli duruşlarını göstermeli vatandaşa örnek olmalı. Muhtardan, devlet adamına kadar herkes milli duruşunu göstermeli… En önemlisi bizler bu gelişmelere karşı duyarlı olmalı, doğru analizler yapmalıyız. Bizden ne olacak diye düşünmeyelim. Öyle bir duruş yapalım ki ölümden sonra bile bizi yaşatsın. Soktrates hayatta kalma arzusu ile hareket etseydi acaba bu kadar yıl insanlığın yaşamında yer alabilir miydi? İnsan sahip olacağım derken kaybetmemeli. Esas sahip olduğumuz insanlığımızı korumak için belki de yaşamak için arzuladığımız birçok şeyden vaz geçmeliyiz, Yaşamı insanlığın yüceltileceği, vicdanın işlediği bir zaman dilimi haline getirmenin zamanı geldi. Hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Cüzzi irade boşuna insana verilmemiş.  
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2025 - Pazar

Yaşama Karşı Bir Duruş Olmalı

Yaşama Karşı Bir Duruş Olmalı

Evet, insanın bir yaşamı var ve bu yaşamı kalıcı yapan onun yaşam içindeki duruşu…

Ölümle biten yaşamlara şahit oluyoruz, her ne kadar bunun manasını gerçekten fark edemesek de... Bu yaşamlar ölümle ölmüştür ölmeye de devam edecektir.

Öyle makam sahibi, öyle varlıklı insanlar gelmiş geçmiştir ki bu yaşamdan en yakınları bile onları anmıyordur.

Hatta bu makamlar ve varlıkları ile kestikleri ahkâmlar sadece çevresini değil ülkesini hatta yeryüzünü titretmişlerdir.

Kalan namları ise âleme ibretlik duruşlarıdır.

Hitler, Firavun, Mussolini, Sitalin, Kenan Evren, Sülün Osman, şimdilerde Netenyahu,

Hatta vahşi kapitalizmin kurucuları küresel sömürü düzenin sahipleri hepsi insanlığın kıssadan hisse çıkarmaları için yaşamış insanlığın kötü mihenk taşlarıdır…

Tabii onları anlamaya çalışırsak.

Tarihin derinliklerinden ibretlik bir ders ile devam edelim;

Sokrates’in yargılanmasından bir alıntı;

Filozof, 51 kişiden oluşan jüri önünde yargılanıyor ve idam kararı veriliyor, baldıran zehri ile öldürülüyor.

Ondan önce sevenleri, "seni hapishaneden kaçıralım" diyorlar. "Bu ahlâksızlıktır" diyor ve kabul etmiyor.

Uydur kaydır sözlere başvur jüri seni affedebilir deseler de ahlak filozofu bunu da kabul etmiyor.

Tarihe geçen savunmasında idam kararı veren jüriye şunları diyor:

"Ölümden korkulmaz, çünkü ölümün çaresi var. Ölürsün kurtulursun. Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur. Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle birlikte gelecektir."

Bugün 2500 yıl geçmesine rağmen, Sokrates'in ismini bilmeyen yok.

Peki, onu mahkûm eden jüri heyetinin isimlerini bilen var mı?

Yok!

"Şu hayatı öyle bir yaşa ki kapanışta kendini alkışlayabilesin..."

 

Bizim bir sözümüz var;

İnsan elbisesi ile ağırlanır muhabbeti ile uğurlanır.

Elbise kudrettir. Gösteriştir. Göze hitap eden algımızı ilk etkileyen imajdır.

Günümüz dünyasında insanların kısa yoldan ulaşmak istedikleri en önemli hedef doğru algılanmak.

Sağlayacağı fayda bunu gerektiriyor. 

Faydaya göre doğruluk, aynı zamanda gücün de göstergesidir.

Kudreti sağlayan makam veya maddi zenginlik bu algının oluşmasına çok önemli katkı sağlıyor.

Hatta bu fayda mekanizması öyle kutsallaştırılıyor ki; her şeye rağmen faydasını sağlayan insanlar uyanık, işini bilen gemisini yüzdüren olarak görülüyor.

Ve bu kudret karşısında insanlar bazen çaresizlikten bazen de hedeflediği faydayı koruma veya kazanma arzusu ile sesini çıkarmayarak onların değirmenine su taşıyor.

Bugün bu davranış biçimi en yakın çevremizden, dünyayı yöneten, dünya üzerinde etkili olan bütün güçlerin başvurduğu bir duruş şekli olmuş, bir yaşama biçimine dönüşmüş durumda.

Hatta mahalledeki güç gösterisi ile küresel güç gösterisinin özü açısından hiç fark yok.

İçinde edep, ahlak yok.

İnsanlığa karşı bir sorumluluk yok.

Elimde güç var, ben yaptım oldu.

Hatta yaptıkları hataları ve yanlışları utanmadan, gülümseyerek, yılışarak bütün insanlığın gözünün içine bakarak, başkalarını küçük görüp alay ederek yapmaya devam edenler var.

Güç tam bir zehir olmuş; edepsiz, ahlaksız sadece kendini yücelten ve korumaya çalışan bir girdap haline gelmiş.

Buna devletler de dâhil…

Gazze’de yaşananlar insanlık adına ne kadar vahim bir şey.

Güçlüler ve güçlülere muhtaç liderler ve devletler hep beraber kendi yerlerini korumak hedeflerini gerçekleştirmek için bütün kurumsal davranışlarını, ilkelerini ayaklar altına alıyorlar.

Öyle ki, var olan nizamı ya da var olduğuna inanılan bütün kurumsal davranışları ayaklar altına alarak, sanki olanlar; cesetler arasında yankesicilik yapan, vurguncu, zenginliklerini artırmaya çalışan güçlerin arenasına döndü.

Ve küresel nizam hızla birkaç gücün tekeline giriyor. Ve devletler bu nizamın jandarması durumuna düşmüş vaziyette.

Artık dünyayı devletler yönetmiyor, “şirketrokrasi” yani küresel şirketlerin iradeleri yönetiyor. Demokrasi ile seçilenler de bu güce hizmet ediyor.

Yeni Amerikan Başkanı bir kararla ekonomik nizamın temelini sarsabiliyor. Ülkeler ne kadar tasarruf etse de, ne kadar dikkatli harcasa da ne kadar çalışkan da olsa küresel bir güç her şeyi yerle bir edebiliyor.

Başlangıçta sempatik olan, Trump ile beraber zenginliğin yanında makam da alan Elon Musk’un Devlet başkanları ile ve ülkelerle diyalogu görülmemiş seviyesizlikte. Onu seçenlerin hiçbir saygınlığı yokmuşçasına davranıyor.

Bu arada Dünya Sağlık Örgütü, pandemiyi bahane ederek ülkelerin iradesini ipotek etmeye çalışıyor. Pandemi olursa istediği her ülkede ve bölgede olağanüstü yetkiler talep ediyor.

Bütün ulusların iradesine ipotek koymak istiyor.

Görüldüğü gibi demokrasi bir tiyatro. Demokrasi varmış gibi seçim yaptır ama bir yerde virüs yay pandemi ilan et ve orayı yöneteceğim de!..

Bütün bunlar olurken uluslar, milletler daha uyanık olmalı ve daha milli duruşlar sergilemeli.

Bilim adamları artık daha kişilikli olmalı duruşları ile güven vermeli,

Politikacılar milli duruşlarını sergilemeliler.

Devlet adamları milli duruşlarını göstermeli vatandaşa örnek olmalı.

Muhtardan, devlet adamına kadar herkes milli duruşunu göstermeli…

En önemlisi bizler bu gelişmelere karşı duyarlı olmalı, doğru analizler yapmalıyız.

Bizden ne olacak diye düşünmeyelim.

Öyle bir duruş yapalım ki ölümden sonra bile bizi yaşatsın.

Soktrates hayatta kalma arzusu ile hareket etseydi acaba bu kadar yıl insanlığın yaşamında yer alabilir miydi?

İnsan sahip olacağım derken kaybetmemeli.

Esas sahip olduğumuz insanlığımızı korumak için belki de yaşamak için arzuladığımız birçok şeyden vaz geçmeliyiz,

Yaşamı insanlığın yüceltileceği, vicdanın işlediği bir zaman dilimi haline getirmenin zamanı geldi.

Hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Cüzzi irade boşuna insana verilmemiş.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/ Casino SEO Domination via PBNsAvesta maçonnerie générale en savoieCasino SEO Domination via PBNsAvesta maçonnerie générale en savoie