YAŞAM AKIŞININ PERDE ARKASI
An’ı yaşamak; gerçekten de başarabilirsek, yaşamla uyumu becerebildiğimiz zamanı, noktayı yakalamak, yaşamı hissetmek.
Zaten bunu yakalayabilenler da yaşam başarısını gösterebilme şansını yakalamış olanlar.
Özel yaşamında, mesleğinde, özel hayatında kendini bulmuş dediğimiz kişilerin dünyası.
Yani ruhen kendisi ille barışık ve aydınlanmış insanlardan bahsediyorum.
Haliyle aydınlanmayı beceren insanlar aynı zamanda çevresine de enerji veriyor, aydınlatıyor.
Bazen bir ustayı izlerken ‘’işiyle yaşıyor’’ diyoruz.
Bir keman ustasını izlerken müziğin nameleri ruhunuzu ele geçirmeye başladığında usta müzik, müzik de ustanın kimliğine bürünerek ruhumuza kanat oluyor birlikte bulunduğumuz yerlerin çok ötesine uçuyoruz.
Bir ressam fırça darbeleri ile tablo ile açtığı pencereden renklerin dünyasından farklı alemlere kanat çırpınışını izliyorsun.
Bir rengin içinden onlarca tonda derinliklere dalarken, biz bütün renkleri izliyor haletine bürünürüz.
Bütün mesleklerin ustalarının benzer hallerle yaşamın derinliklerinden içinde mesajlar yüklü manalarla ruhumuzu buluşturduğunu hissederiz.
Hatta içimizde farkına varmadığımız bazı hallerin de harekete geçmesinde yaşamımıza ilham olurlar.
Bu sadece kişisel yaşamlar için değil organizasyonlar, şirketler, devlet hatta toplumun geneli için de geçerli.
Geçen Grigory Pertov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabını okurken; insana, insanlığa, milletine ve vatanına bir şeyler yapmam gerektiği duygusunu neredeyse her satırında hissettim.
Öyle ki içimizde ki geleceğe ve ufka ümitle bakan, hayatın geliştirilebileceği, bunun için bir yerden yaşamı samimi bir şekilde tamamlamamız gerektiği hissini her an yaşadım.
Yaşadığım benzer duyguların daha güçlendiğini, yaptıklarımla onur duyarken yapılması gerekenlere daha bir samimiyetle sarıldım.
Her insanın yaşam içim bir yaratılış gayesi ve bu gayeye uygun bir potansiyelle yaratıldığı inancım daha da güçlendi.
Karşılaştığımız başarılı ve mutlu hayat hikayelerinin aslında bir yerden samimiyet ve inançla başlanmış, tutarlı ve kararlı bir şekilde peşinden yürünmüş hikayeler olduğunun da bilinci ile daha da bir şevklendim.
Aslında kişisel veya kurumsal bütün hikayelerin yıllarca beslenen arka planı var.
Bulunduğumuz konum, iklim, toplumsal hayat, devlet yaşamın gelişimiyle ilgili olayların bir şekilde iklimi oluyor.
Doğru iklimde doğru yaşamlar yeşeriyor.
Coğrafya kaderindir düşüncesi ya da yaşadığın en yakın insanların ortalamasının düşüncesi bu yaşamların perde arkasını açıklamamızda çok yardımcı oluyor.
Sadece bir fikrin olmasını beklemek, bir projeyi hemen yaşama geçirmeye çalışmak bunun için gayret etmek iyi bir girişim ama yeterli değil.