PEYGAMBERLERİN GIPTA ETTİĞİ İNSANLAR
26 Mayıs Cuma hutbesi çok dikkatimi çekti.
Peygamberlerin ve şehitlerin gıpta ettiği kullar.
Kim olabilirdi bunlar çok merak ettim.
Bu büyük müjdeyi işiten sahabe-i Kiram:
“Ya Resulallah! Bunlar kimlerdir?” diye sorar…
Bunun üzerine, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şu cevabı verir:
“Bunlar aralarında akrabalık bağı ya da herhangi bir menfaat bulunmayan sırf Allah için bir birini sevenlerdir” der.
1400 yıl evvel dünyaya bakış açısı.
Sizce de ilginç değil mi?
Hangi görüş ve inançta olursak olalım cümlenin manası ile değerlendirirsek bu bize geniş bir bakış açısı vermez mi?
Dil, din, ırk, akraba, her türlü fayda dışında yaratılmış olmanın sonucu yaratan için bir ve beraber olma düşüncesi?
Hiçbir ideoloji bu bakış açısını veremez…
Olaya Müslümanım deyip de faydacı, akrabacı, dini menfaat sağlamaya aracı yapmaya çalışan her türlü birlikteliğe bakarak bu bakış açısını görmezden gelemeyiz.
İnsana emanet edilen alemi düşününce, ne kadar değerli bir yaşam aracı değil mi?
Eğer insan her yerde, her zaman, kendi arasında insanlık sıfatını önceleyerek birlik ve beraberlik yapmaya çalışırsa bu davranışı peygamberler ve şehitler gıpta ile karşılar.
Bu bakış açısı ile değerlendirirsek;
Modern dünyanın lobicilik faaliyetleri,
Farklı ideolojiler, Hemşehricilik, Ekipçilik, Devrecilik, Blokçuluk, hatta klüpçülük,
Yani kendi üyelerini sadece kendi faydaları etrafında birleştirmek amacı ile güç olan oluşumlar aynı zamanda başka kulların haklarını da gasp etmiş olmazlar mı?
Sadece kendi seslerini duyurmak, yenen haklarını almak için dayanışma yapmak isteyen oluşumları bu fayda gruplarından ayrı tutmak lazım.
İnsanı ve insanlığı yüceltmek amacı ile dil din, ırk, fayda gözetmeksizin insanlığı yüceltmek için birlik ve beraberlik yüce bir davranış.
Düşünün kendi çıkarı için başkalarını yok sayan, ezen insanları,
Kendi geleceğin için, kumpaslar kurarak istikbal arayanlar,
Kendi refahı için insanlığı ayakaltına alanlar,
Ki bugünün savaşları bu sebeple değil mi?
İnsanı ve insanlığı hasta eden bu çatışmaların da altında bu yok mu?
Birçok devlet yeni bir güç tesis etmek ya da gücünü pekiştirmek için barış özgürlük, adalet tesis etme kisvesi altında enerji alanlarını, stratejik bölgeleri ele geçirmek için milyonları öldürmekten ya da göçe zorlamaktan çekinmiyorlar.
Bunu en modern ve uygar dediğimiz ülkeler yapıyorlar.
Bu oyunlarla devletler de dayanışma halinde olsalar da ne kadar faydalı olur?
İnsanlık ayaklar altına alındıktan sonra..!
Düşündüm de;
Yeni Türkiye Yüzyılı yurt içinde ve yurt dışında bu bakış açısı ile şekillense, bütün peygamberlerin ve şehitlerin gıpta ile baktığı bir ülküye sahip olunmaz mı?
Şehitlerimiz böyle bir Türkiye için şehit olduklarını görseler bundan ne kadar mutlu olurlardı değil mi?
Her birey, her kurum, her devlet birlik ve beraberliği bir de bu açıdan tesis etmeye çalışsa dünyamız nasıl olurdu?
Böyle bir bakış sahibi olmak insanı ne kadar güçlü kılar? Ne kadar değerli hale getirir?
İnsanı evrensel yaşamın tahtına oturmaz mı?
Bu bakış açısı kendi dar dünyamızdan çıkış kapısının anahtarı desek yeri değil mi?
Bence denemeye, başlangıç yapmaya değer…