OKUMAYANLAR ŞEHRİ’NDE OKUMANIN İLK 15 DAKİKASI
Okumayanlar Şehri iki milyon nüfuslu, sakinlerinin okumayı sevmediği bir şehir.
Bu şehirde okuma sevilmez. Gazetelere hiç güvenilmez. İnsanlar kulaktan dolma bilgilerle yaşar. Okuyanlar önemsizdir.
En üst makamlarda makamında en az okuyanlar oturur. Söylenti en iyi haberleşme aracı. Kimse kimsenin ne yaptığını araştırmaz. Ne söyleniyorsa o doğru kabul edilir. Doğru, kişiden kişiye değişir.
Kişiler kalabalıklaşıp bir güç oldukça doğru da ona göre değişir. Adalet güçlünün söyledikleridir.
Herkes güçlüye yakın olma gayretindedir. El âlem bu şehrin en güçlü görünmez gücüdür. Onu kontrol eden şehri de kontrol eder.
Güçlü olanlar ya da güçlü olabileceği makamda bulunanlar ve ekip arkadaşları bu el âlem görünmez gücünü en iyi kullanan gruptur.
Dalkavuklar, yaranmak isteyenler şahsi işleri olanlar bu güçleri karşılarına almaya korkarlar.
Şehrin akıl hocası bu gruplar, hızla zenginleşen gruplardır.
Adeta şehri istedikleri gibi yönetir, istedikleri gibi başkalarının kullanımına sunarlar.
Halk dediğimiz bu şehrin en pasif kalabalığı gittikçe fakirleşir ya da onlar izin verdiği kadar şehrin nimetlerinden faydalanır.
Adalet bu gücün etkisi altındadır. En adil kararlar bu şehirde o güçlerin faydasına olan kararlardır.
Güçlü haklıdır, haklı güçlü olmayı bırak güçten uzaklaştığı oranda haksızdır.
Herkes onlardan medet umar.
Halkın temsilcisi basın ve medya da onlardan medet umar. Çünkü gücün reklamı onları yaşatır. Halk okumaz, okumadığı için basını ayakta tutacak başka gücü yoktur. Basın onların duyuru aracı gibidir.
Bir de söylenti mekanizmasının günümüzde en etkili aracı sosyal medyadır. Orada yanlış da olsa yanlışı doğru göstermek kolaydır. Tabi ki doğruyu yanlış göstermek de… Zaten sosyal medyaya da kolay inanılır.
İki milyonluk şehrin bir milyonu aktif olarak günün çoğunu internette geçirir. Her şeyi oradan takip eder, alışverişi de genelde oradan yapar.
İşte böyle bir ortamda şehirde anormal bir şey olmaya başlar.
İki milyonluk şehrin bir milyon aktif internete giren vatandaşlarının istisnasız hepsi günde en az 15 dakika gazeteleri okumaya başlar.
İlk birkaç gün bu durumu gazetecilerden başka kimse fark etmese de ikinci haftadan sonra yapay zekâ vasıtası ile firmalardan fark edilmeye başlar.
Değişik haber kanallarında bu gelişme konu olmaya başlar. Okumayanlar Şehri’nde gazeteler en az 250 000 okunmaya başlar.
Bu ulusal basının da dikkatini çekmeye başlar. Sosyal medyada da bu haber dolaşmaya başlar. Derken ulusal olarak da bu konu bütün toplumun dikkatini çekmeye başlar. Artık gazetelerin okunma sayısı günlük bir milyonu geçmeye başlamıştır.
Bu konu dünya basını ve sosyal medyasının da ilgisini çekmeye başlamıştır. Herkes her gün en az bir milyon kişinin en az 15 dakika internetten gazete okuduğunu merak etmeye başlar.
Bu gelişen merak, konunun araştırılmasına sebep olur. Bu gazetelerin okunmasını 10 milyonlara çıkarır.
Tabi ki öncelikle yapay zekâ reklamları gazeteleri istila eder. Sonra şirketler. Herkes o şehrin internet gazetelerine reklam vermek ister. Ama bu sefer gazeteler yetişemez. Reklam verenler sıraya girer.
Önceleri şirketlere reklam vermek için uğraşan, belediyelere fatura kesmek için yarışan gazeteler artık politikacıların ve şirketlerin kendilerini tanıtmak için sıraya girdiği bir mekân olur.
Basın, ulusal ve küresel toplumun fenomeni olmuştur.
Bu durum birinci yılını doldurduğunda gazeteler artık güçlüdür.
İstediklerini yazabilirler. Kimseye minnet etmezler. Tek güç okuyucu olmuştur.
Şirketler artık basına olumlu işleri ile çıkmak isterler. Yoksa gazetede haber olurlarsa bütün emekleri boşa gider. Eskisi gibi reklam ver olumlu haber yaptır dönemi bitmiştir.
Politikacılar da artık daha dikkatlidir. Belediyeler de…
Adliye haberleri artık çok daha ciddi takip edilmektedir.
Bürokrasi de bir o kadar dikkatlidir.
Bu durumun ikinci yılında artık basın toplumun en güvendiği güç haline gelmiştir.
Halk cebinden internet parasından başka para çıkmadan okuyarak, basını toplumun en güçlü organı yapmıştır…
Halk nereyi okursa basın orada güçlü olmaya başlamıştır.
Basının tek güç kaynağı halk olduğu için halkın refahı, adaleti, çevresi, eğitimi, sağlığı daha değerli haberler olmaya başlamıştır.
Çünkü dünyanın öbür ucundan firmalar Okumayanlar Şehri’nin ülkesine mal satacaksa o şehrin gazetelerine reklam vermeye başlamıştır.
Bürokrasi, yargı mensupları, sivil toplum örgütü yöneticileri, seçilmiş ve atanmış herkes basına kulak veriyor orada olumlu bir haberle çıkmaya çalışıyor, eskisi gibi para ile basına ipotek konulamadığından doğru işleri yapmaya, çalışmaya başlamışlardır.
Yargı adaleti kılı kırk yararak tecelli ettirmek için uğraşmaya başlamıştır. Eskisi gibi kendisini atayanları dikkate almak zorunda değildir.
Belediyeler ve kamu kuruluşları liyakati ön plana almaya başlamışlardır. Oraları tanıdıkların partililerin işe alma yeri olmaktan çıkmıştır.
Meclisler kanun yaparken torba yasalarla güçleri korumaktan vazgeçmiş, basını arkasına alan milletine öncelik vermeye başlamıştır.
Artık buraların yöneticileri iş yapma gayretine düşmüşlerdir. Bunun için de liyakat sahibi iş bilen insanlara ihtiyaç vardır. Eskisi gibi politik torpiller tanıdık eliyle beceriksiz insanlara iş vererek başarısız olmak istememektedirler.
Sonuç; halk bu sefer hizmetin kendine döndüğüne inandıkça daha çok okumaya, daha çok yöneticileri ve seçtiklerini takip etmeye başlamışlardır.
Adeta seçmen olmanın gücünü idrak ettiklerinden artık siyasiler ve makam sahipleri halka hesap verme ihtiyacı ile çok daha gayretli ve adil davranmaya başlamışlardır
Devlet artık adaleti sağlayan, refahı dağıtan bir güç olmaya başlamıştır. Eskisi gibi bir avuç ekip ve dayanışma gücünün oyuncağı olmaktan çıkan devlet halkın gözünde hak ettiği makama oturmuştur.
Her şey bir gün tesadüfen bir milyon kişinin 15 dakika internetten gazete okumaya başlamasıyla olmuştur.
Okumayanlar artık okuyor. Herkesin evinde kütüphaneler oluşmaya başlamıştır.
Toplum kendi gücünün farkına varmış.
Birey vurdum duymaz kişiliğinden çıkıp, sorumluluk ve inisiyatif alan birey kişiliğine bürünmüştür
Bu şehrin yapısına, trafiğine, mimarisine yansımaya başlamış.
Şehir sadece o ülkenin değil dünyanın manyetik merkezi olmaya başlamış.
Şehir sadece kendi insanına değil sakinlere ve bütün insanlığa ilham veren bir şehre doğru gelişmeye başlamıştır
Birey ve toplumun keşif ruhu açılmış.
Birey ve toplum daha sağlıklı hale gelmiş, ilaç kullanımı azalmıştır.
Hastaneler tedavi için değil sağlıklı yaşlanmak için rehabilitasyon merkezi haline gelmiş,
İnsanlar hırsla makam sahibi, güç olmak için bir birinin sırtına basmak yerine dayanışmaya yönelmiştir.
Güç ilah olmaktan çıkmış toplumun ve bireyin hedefine götüren bir araç haline gelmiş.
Ve yaşanan bu gelişmelerin ardından
Şehrin ismini BİLGELER ŞEHRİ koymuşlar…