Nerede Hata Yaptık? Diyeceğimiz, O Gün
Hata yaptığımız o günü idrak ettiğimizde, yani uyandığımızda neler söyleyeceğiz?
Yani memleketin çok değil 15 yıl sonraki halinden bahsediyorum.
Yani çocuklarımızın akrabaları azaldığında, sadece tatillerde memleketlerini ziyaret ettiğinde, kalmak için genelde otel kamp, pansiyon gibi konaklama yerlerini kullanarak tatil yaptıkları zamanlarda.
Tanıdık bir esnafın çok nadir olduğu, iş adamlarımızın tek tük boy gösterdiği zamanlarda.
Dağlarımızdaki tıbbi ve aromatik bitkilerin kendi orman köylümüzden elinden, küresel şirketlerin kontrolüne geçtiği zamanda,
Tarımımızın dev yabancı şirketlerle sevk ve idare edildiği zamanlarda,
Sahillerimizin halka girişinin kısıtlandığı, topraklarımızın el değiştirdiği, en güzel arazilerimize uzaktan baktığımız zamanlarda,
Dev sanayi şirketlerinin insanlık, sürdürülebilir yaşam, doğal beslenme ve üretime aykırı olan akıl dışı isteklerinin,
İnsanlığa, yaşama ve binlerce yıllık kültüre galip gelişinin zirve yaptığı zamanlarda,
Balıkların daha çok çiftlik balığı olduğunda,
Kendimizi memleketin yabancısı htiğimiz bir anda,
Her türlü sosyal ekonomik ve politik yaşamdaki etkimizin neredeyse yok olduğunun farkına vardığımız anda;
Keşke çocuklarımızı memleketimizin potansiyelini harekete geçirecek şekilde eğitseydik, yetiştirseydik,
Çiftçimizi, balıkçımızı, turizmcimizi, esnafımızı yatırımcı ve girişimcilerimizi bir şekilde organize edip yetiştirebilseydik de, şimdi iş adamlarımızın memleketin kalkınmasında, memleketin değerleri kaybolmadan yatırım yapsalardı dediğimiz o anlarda,
Ekonomide etkili birer iş adamı, yönetici, esnaf, girişimci olarak o zaman geldiğinde ;
Nerde hata yaptık?
Neden böyle oldu diye hayıflanırken;
Keşke yönetici olarak seçtiğimiz insanları bugünleri düşünerek seçseydik.
Feraseti açık, liyakatli, becerikli, öngörü kabiliyeti yüksek insanları memleketimizin kaderinde söz sahibi yapsaydık.
Sivil toplum örgütlerinde, siyasette daha etkin olsaydık.
Başkalarını suçlayacağımız yerde keşke biz de irademizi ortaya koysaydık da sorumluluğumuzun bilincinde olsaydık.
Bir birimizi yiyeceğimize, birbirimizi tamamlasaydık.
Daha neler diyeceğiz?
Şimdi kafa kafaya verip ortak değerlerimize sahip çıkmaz isek, günlük kazançlara, keyiflere geleceğimizi kurban edersek, belki de bugünkü ulaşabildiğimiz, yaşadığımız birçok gerçeği hikaye olarak anlatacağız.
Hatta bugünkü gerçeklerimiz bazılarına masal gibi gelecek, inanmayacaklar.
Oysa hepimiz şu anda gerçeklerin içinde uyuşarak, uyuyarak 15 yıl sonrası geleceğimize doğru gidiyoruz.
İnanmıyorsanız bundan 30 yıl önce sahip olduklarımıza bir bakın.
O zamanki büyüklerimiz acaba iradelerini, bugünleri düşünerek ortaya koysa idi memleketimiz nasıl olurdu? Biz onlar kadar bile sorumluluğumuzun farkında değiliz.
Silifke’nin son 50 yılındaki siyasi kifayetsizlik, üretilemeyen gelişme politikaları, kısır çekişmeler, ayak oyunları, belirli zümrelerin çıkar çatışmaları
Bugün birçok devletin sahip olduğu potansiyeline sahip Silifke’yi geliştirememişsek o zamanların basiretsizliği.
Ya biz 15 yıl sonra soracağımız soruları, ifade edeceğimiz pişmanlıkları hep beraber konuşsak, muhakeme etsek, istişare ortamı oluştursak acaba 15 yıl sonramız nasıl olur bir hayal edelim.
Uyuyan bir toplumdan bir şeyler istemek, bir şeyler üretmek için kafa yormaya davet etmek ne kadar gerçekçi,
Benimkisi bir hayal. ya tutarsa…
Bütün yaşadıklarımız gelecekteki hikayemizin kalitesini belirleyecektir.