MEMLEKETTEN VAZGEÇME HALİ!
İnsan memleketinden vazgeçer mi?
Bence, vazgeçmez.
Bir anket yapsak ve insan memleketinden vazgeçer mi? Diye sorsak;
Cevabın tamamına yakını öyle şey mi olur, insan memleketinden vazgeçer mi der, diye düşünüyorum.
Normali bu tabii ki…
Vazgeçmem demek ile vazgeçilmiyor mu?
Beraber düşünelim isterseniz…
Neleri yaparsak ya da yapmazsak vazgeçmiş oluruz?
Elbette ben memleketimden vazgeçiyorum kimse demez dese de bunu ifşa etmez, edemez…
Bazen bilerek ya da bilmeyerek vazgeçmiş olur muyuz?
Soralım?
Bizi memleketimizden vazgeçirebilirler mi?
Hangi şartlarla karşılaşırsak memleketimizden vazgeçeriz?
Belki de işin püf noktası; karşılaştığımız şartlar, karşılaştığımız şartlar bizi istemediğimiz kararlar almaya zorlayabilir.
Peki ne yapmamız lazım?
Öncelikle yaşamın doğrularını yaşama ve irademizi o yönde kullanma açısından ne kadar güçlüyüz onu kontrol etmekte fayda var.
Gerçekten irademizi kullanma özgürlüğüne sahip miyiz?
Kapitalist ve modern dünyanın insan iradesini zayıflattığı günümüzde ne kadar kendimiz olabiliriz?
Öncelikle, günümüzde güç bir yere yerleşeceği zaman bizi yönetenlere başvurduğunda, projelerini sunduğunda başarıya aç, makamını güçlü tutmak isteyen yöneticiler maalesef o projeyi uygulamak için; kanunların, yönetmeliklerin insan yaşamı için var olduğunu kanunun lafzı ve ruhuna göre hareket etme sorumluluğunu genelde unutuyorlar.
Proje vatana, millete ve memlekete topyekûn fayda sağlayacak şekilde değil de gücün kar maksimizasyonunu sağlayacak şekilde değerlendiriliyor.
Aslında kanunun, ruhunun gereği değil, kanunun şekline uydurularak projeler uygulama izni alıyor.
Aynı şekilde o projeden rant sağlamak isteyenler bu uydurma işlemine gözlerini yumuyor, işlerini hızlandırıyor.
Vatandaşa da sizi işe alacağız, ekmek vereceğiz gibi en zayıf noktalarından yakalayarak olası tepkilerini zayıflatırlar.
Hatta bazı vatandaşların arsa, iş gibi beklentilerini de güçlendirerek tepkilerini zayıflatırlar.
Kamuoyu böylelikle oluşmuş olur.
Bir takım sponsorluklarla yerel yöneticilerin, sivil toplum örgütlerinin ellerini güçlendirirler ve kendilerine etkili bir güç alanı oluştururlar.
1947’de İsrail’in toprak alanı ile günümüzdeki durumunu, Filistin’inin kaybettiği memleket alanı buna çok güzel bir örnek.
Benim memleketim Yeşilovacık, Silifke yöresinde de durum farklı değil… Güzelim memleketim tarumar olurken halkı seyrediyor, yerel halkın etkili olduğu alan hızla daralıyor.
Son üç yüzyıldır ülkemde de öyle.
Dünya da böyle yönetiliyor…
Aslında tam tersi olabilir mi?
Tabii ki olabilir.
Ülkeyi, şehri yönetenler bilinçli tabii ki edepli de olurlarsa neden olmasın!..
Peki, ne yapabilirler?
Öncelikle yatırımın analizini doğru yapmak lazım… Çünkü işin içinde yatırıma karşı olmak gibi bir durum da ortaya çıkabilir. Üretime kimse karşı çıkmamalı.
Ama yönetenler, bölgenin ve ülkenin sürdürülebilir kalkınması, yaşamı, çevresi, insanlığını yaşayabileceği ortamını ana hedef alarak projeye yaklaşmalı.
Vatandaş projeye ilgi göstermeli, okumalı, araştırmalı, tartışmalı.
Yaşanabilir dünyayı, yaşamı inşa etmeye katkı sağlayan her yatırım desteklenmeli.
Belki de en büyük eksikliğimiz; kendimiz harekete geçmiyoruz.
Mahalleden devlete, memleketimizi hep bir kurtarıcıya emanet ediyoruz.
LİYAKAT VE BİZ
Gördük ki; seçimler liyakat sahibi insanları yönetime taşımıyor.
Yerelden devlete menfaat güç odakları memleketin imkânlarını millete değil de kendi varlık sebepleri ekip arkadaşlarına aktarıyor.
Biz sadece seçme anında etkili oluyoruz. Onda da seçilmek isteyenler, kararımızı etkilemek için olmayacak şaklabanlıkları yapıyorlar.
Halk olarak etkileniyoruz da.
Çünkü imaj çalışmaları artık bilinçaltımızı kontrol edebilecek seviyede.
Bunun tek panzehiri var birey olarak harekete geçmek.
Mesela okumanın maliyeti yok denecek kadar. Her gün on dakika gazete okumak çok şey değiştirir.
Yorumlamak, tepkimizi dile getirmek toplamda bakınca muhteşem bir güç haline gelebilir.
Buna inanmak lazım tabi ki…
BİZ BİRİLERİNİN İNSAN TİPİ MİYİZ?
Yoksa memleketinden vazgeçen birey tipi yanlış adım atmak isteyen güçlerin istediği insan tipi haline gelir.
Çünkü onlara oyun alanı açıyoruz.
Bugünlerde Filistin'e bakalım. Kendi aralarında bile bir olamamışlar. Tam İsrail’in istediği kıvamdalar.
Arap dünyası onlara boğazından bağlılar.
Küresel güçlerle o kadar çok ortak paydaları var ki.
Böyle olunca bir köyde menfaati için memleketi peşkeş çeken çıkar gruplarına, çalışanlara laf söylemek zor oluyor.
Kendi makamı için, yatırımı, işi için memleketine yapılan zulme göz yumanlara karşı bilinçli vatandaş olmak hepimizin sorumluluğu…