“BABALAR HEP YARIM KALIR”
Bir romandan uyarlanan “Âşıklar Bayramı” filminin finalinde babası ölürken ağzından yalnızca 'ba' diye bir hece çıkan Yusuf’u (Kıvanç Tatlıtuğ) babasının arkadaşı Âşık Kul Yakup (Erkan Can) tamamlar;
"Baba dediğin tamamlanmamış bir kelimedir zaten. Babalar hep yarım kalır.”
Tıpkı Hasan Ali Toptaş'ın, çok sevdiğim “Kuşlar Yasına Gider” romanında kullandığı o çarpıcı "Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır" cümlesi gibi...
Babalar gerçekten kendilerini tam olarak ifade edemeyen, annelerin yanında ikinci planda kalan, darlık zamanlarında horlanan, boşanma süreçlerinde evlatlar tarafından genellikle suçlu bulunan, velhasıl ne yapsa pek yaranamayan “tamamlanamamış, yarım kalmış, yalnız” yapayalnız kelimeler…
Babalar ve oğulları
Emekli hava astsubayı babam Yılmaz Yörük de, baskın karakter annemin yanında mazlum, mağdur ve “tamamlanamamış bir kelime” olarak 2009 yılında vefat ettiğinde 73 yaşındaydı.
Geçtiğimiz hafta Taşucu çarşısında gezerken karşıma çıkan ve bana oldukça dikkatli bakan bir adam “Sen Yılmaz Yörük’e çok benziyorsun. Onun neyi oluyorsun?” diye sevgiyle sordu. “Oğluyum!” dediğimde çok mutlu oldu.
Önceki gün de annemin Gülümpaşalı’daki bahçesini traktörle süren abimiz ben yanına gelince hemen motoru durdurup “rahmetli babanı çok severdim. Oldukça düzgün bir adamdı. Kimseyi incitmez, kimsenin hakkını yemezdi. Sizin bahçe olduğunu duyunca severek geldim ve indirim de yaptım” diye iltifatlarda bulundu.
Bu tür diyalogları Silifke’ye yerleştiğimden bu yana çokça duyuyor, böylece babamın değerini daha iyi anlıyor ve böylesine sevilen bir adamın oğlu olduğum için doğrusu gururlanıyorum.
İnsan ne zaman ölür?
Dünyaca tanınan Kırgız yazar Cengiz Aytmatov “Elveda Gülsarı” isimli romanında “Tanıyanların hepsi ölene dek insanlar ölmez!” cümlesini kullanır. Babamla ilgili güzel şeyler anlatan, anılar paylaşan insanlarla karşılaştıkça Aytmatov’un bu çarpıcı cümlesinin ne kadar haklı olduğunu düşünüyor ve ona bütün yüreğimle katılıyorum.
Aynı romanda ayrıca “Oğullar babalarının yerini alırlar. Babalarının soylarını sürdürür, başladıkları işi yürütürler.” deniliyor.
Bugün (4 Mart) “havacı” babam İskele’li Yılmaz Yörük’ün vefatının 14. yıldönümü… Kendisini rahmet, minnet ve hasretle anıyor, onun yarım kalan hikâyesini tamamlamak için gayret gösteriyorum.
Ben de “tamamlanmamış bir kelime” olarak o “asude bahar ülkesi”ne göç ettiğimde onun ayakları dibinde bir yerlerde olabilmeyi arzuluyorum. Ya nasip!