Son aylarda Korona Virüsü Aşısı için bilen de bilmeyen de öylesine konuşurken Çin’den aşı gelmek üzere. Yetkililer 15 Aralık 2020’den itibaren yapılmaya başlayacak diyor.
Halkımız ise “Ben Çin Aşısı değil, Amerikan aşısını vurulurum” demekte.
Bunun sebebi bu güne kadar Çin’den gelen ucuz ve dayanıksız mallar.
Ancak bunun suçu Çinlilerde değildi ki. Bizim uyanık Türk tüccarlarımızdaydı.
Çünkü Çinliler sen ne tip mal istersen onu üretmekteydi. Uyanık Türk tüccarlarımız Çin’deki fabrikalara, yeterince para verip de kaliteli mal siparişi vermiyorlar. Az para verip ucuz ve dayanıksız mal ürettirip onları getirip halkımızı kandırıyorlardı.
Bir eczacı olarak söylüyorum:
Çin’den gelen Korona Aşısı öyle ucuz ve kalitesiz bir aşı değil. 100 yıldır üretilen diğer aşılar gibi bildik bir yöntemle üretilmiş bir aşı. Mantıken riskinin de bu nedenle daha az olacağı ve çıkacak sorunlarda da çözümlerinin neler olacağı bilinen bir aşı.
Amerikan aşısı ise, aksine ilk defa uygulanan bir yöntemle üretilmekte olan bir aşı. Çünkü Amerikan aşısı, kanser araştırmalarındaki riskli bir yöntemin Çaresizlikle Korona Virüsü’nde de uygulanması sonucu ortaya çıkan bir aşı. Uygulandığında ne sorunlar çıkacağı, sorun çıktığında da ne çözümler uygulanacağı daha belli olmayan bir aşı.
Zaten bir aşının Çin’den mi, Amerika’dan mı gelmiş olması da konu değildir.
Evet halkımızın kafası şu an çok karışık. Kafamız neden karışmasın ki! Ülkenin eğitim sistemi çağın gerisinde olunca kafalar elbette karışacaktı. Ancak bunda halkımızın suçu yoktur. Suç siyasilerdedir.
Atatürk dönemindeki çağdaş eğitim sistemi siyasi nedenle terk edilmiş haldedir.
Örneğin ortaokul ve liselerde; en küçük canlıdan, en büyük canlıya kadar olan tüm canlıların yapılarının; Filogenetik Sistem denilen sınıflandırması size hiç okutuldu mu? Yok! Bırak tüm canlıları, insan organizmasının, yani kendi organlarımızın görevleri sizlere tam olarak öğretildi mi? Yok!
Sana Osmanlı’nın yaptığı savaşlar döndüre döndüre okutulup ezberletildi. "Allahümme iyake na’büdü..”gibi sureler vs ezberletildi.
Evet onlar da gerekli ama… ama daha önemli olarak Atatürk’ün dediği akıl ve deneye dayalı Müspet İlim öğretmek, öğrenmek. Yani biyoloji, kimya okumak, bakteri nedir? Virüs nedir? Dezenfektan ve Aşı nedir? Serum nedir? Farkları nelerdir? Kaç türlü aşı vardır? Vs, diye daha hayati şeyler niye iyice öğretilmedi?
İşte bu nedenle ayağımıza kadar “Çin'den gelen aşıyı değil Amerika’dan gelecek aşıyı vurulurum” diyerek, bilip bilmeden konuşup duruyoruz? Bocalıyoruz!..
Üstelik Hz. Peygamberimiz, “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız” dediği halde.
Sen Atatürk zamanında kurulmuş ve çatır çatır tetanoz, kızamık, verem, difteri vs gibi tüm aşıları üreten. Tetanoz vs. gibi “Serumları” üreten, Ankara’daki Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatıldığını niye bilmiyorsun? Kapatılan o Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün zamanında Çin’e bile aşı gönderdiğini niye bilmiyorsun?
Buna göre: Acaba siyasiler; bunca yollar, köprüler yaptık, Almanya bize gıpta ediyor derken bu siyasilere: Elimizdeki Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü niye kapattınız. O enstitüyü kapatacağınıza geliştirseydiniz de bu gün Korona Aşısını biz üretseydik olmaz mıydı? Diye, niye hiç sormuyorsun?
Ve...: Çin’den, Amerika’dan gelecek aşıları öyle kuş gibi bekleyip duruyorsun?