İsmail Güler ve Medeniyet
Ziya Gökalp; Medeniyet, Hars (Kültür) ağacına aşılanmadıkça, bütün çiçeklerini açamaz der.
Bir ulusa özgü olan dil, din, edebiyat, güzel sanatlar, hukuk, ekonomi, gelenek ve görenek, töre vs. gibi kurumların toplamına o kültür demektedir. Kültür bir ulusun duygu, düşünce, heyecan, zevk inançların üzerine yükselir.
Bu açıdan değerlendirince İsmail abi tam bir kültür emekçisi idi.
Toplumumuzun sosyal ve psikolojik şifrelerini deşifre ediyordu adeta.
Onun yazılarının her satırında, yelkenliler zamanından liman halkının bütün sıkıntılarını sevinçlerini ümitlerini yaşama nasıl dönüştürdüğünü görebiliriz.
Liman işçilerinin günübirlik yaşamları onların diğer azınlık halklarla olan ilişkileri ve Taşucu’nda Akdeniz’in acı tatlı bütün iklimini hissedebiliriz.
Balıkçıların alışkanlıklarına hapis olmuş çaresizlikleri, Aslan Eyce ve arkadaşlarının kooperatif kurma maceraları, sıkıntıları nasıl aştıkları, imkansızlıklara nasıl çözüm buldukları bugüne ve geleceğe bırakılmış mesajlar olarak yer alır.
O günleri bir yandan yazıya dökerken, tuvaline yaşanmışlıkları memleketin belgeleri olacak şekilde, bıkmadan usanmadan sabırla fırçalarla unutulmayacak hazinelerimiz olarak resim etmiştir.
Yörük ve balıkçı kültürünün harmanlandığı şiirleri ile duygularımızı yaşama geçirirken, ölmeyecek bakiyelerin ölmez sanatçısı olarak hepimizin hayatına dokunmuştur.
Besteleri ve güfteleri ile notalara dökülen duygularımız hepimizin kalbinin titrediği duygusal esintilerin birleştiği nağmeler olmuştur.
Akdeniz balıkçı ve Yörük kasabası bu kadar zengin anlatılmamıştır.
İsmail abi yazarak, çizerek, fırçalarla, notalarla kültürümüzü kurumsal dayanaklara sahip bir güç olarak hayatımızda yer almıştır.
Okumayı sevmeyen halkımıza karşı serzenişi vardı. İsterdi ki okunalım, konuşalım yazalım zenginleşelim.
Bu dururuma üzülürdü, zengin kültürümüzün ilgisizlikten fakir gözükmesine razı değildi, onun için tek başına da olsa bıkmadan, kararlı bir şekilde yaşam ve sanat işçiliğine devam ederdi.
Aslında bir yaşam ustası olarak o kültür ve sanat dünyamızın deniz feneri oldu.
Ziya Gökalp Osmanlı’nın yıkılışını kendi kültürünü zenginleştirip muhkem haline getirmeden batı kültürünün kopya edilişine bağlıyor.
İsmail abi kendi kültürünün yaşatılması için gösterdiği bütün gayretle kültürümüzün tohumunu arılaştırırken, medeniyet ağacının en güzel çiçeklerinin açacağına kalben inanmış bir insandı.
Keşke onun istediği gibi kültürümüzü her yönü ile konuşup, tartışıp zenginleştirmek için hepimiz gayret etsek ne kadar muhteşem olurdu.
Birçok kez yazılarıma yüreklendirici katkılar yaparak bana onur vermişti. Bazı yazılarına yorumlarımı ekleyerek beni yazılarında duygularının düşüncelerinin bir parçası haline getirirken ben ondan cesaret almıştım.
Olumsuzlukların, olmazcıların çok olduğu çevrede güzel şeyler olabileceğine hepimizi inandırmak için gayret eden İsmail abi aslında hedefine ulaştı.
Onun sevenleri olarak inşallah eserleri ile mesajlarının taşıyıcısı olacak bizler onu hep minnet ile anacağız.
Silifke, bir kültür işçisini, emekçisini, ustasını kaybetti.
İnşallah yöneticilerimiz onun bu gayretlerine uygun mekanlar ve imkanlarla onu yaşatmak konusunda elinden geleni yaparlar.
Balıkçı ve Yörük kasabası Taşucu Belki bir evladını kaybetti ama o kültürümüzün deniz feneri olarak rotamızı hep aydınlatacak…