Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Etkili İnsan Kaynakları Ve Sendikalar

Etkili İnsan Kaynakları Ve Sendikalar Her yıl Eylül ayı geldiğinde ‘’Asgari Ücretle’’ ilgili tahminler, olasılıklar konuşulmaya başlar. Yılsonu enflasyon ne kadar olacak? Zam ona göre belirlenecek… Enflasyon bir ücret artışı şekli değil, o zaten ücretimizi tüketen cebimizdeki fare… Ama biz enflasyon artışını da ücret artışı gibi görüyoruz… Refah artışı ne kadar olacak? Bu da ulufe dağıtır gibi beş mi olsun on mu olsun tartışması… İşin bir de sendika boyutu var; Ücret en az yüzde 70 olsun… Nereden verilecek bu para? Verilsin işte… Muhalefet de dilin kemiği yok iste isteyebildiğin kadar… Bekâra karı boşamak kolay… İktidar da bütçe imkânına göre en iyisini yapacağız diyor… Diyor da en iyisi ne kadar? ‘’Asgari ücret ‘’ konulu bir tiyatro oynanıyor… Samimiyetten uzak… Sanki ortada toplumun refahı yok… Devlet bütçesi sonsuzmuş gibi… Devletin israfına bakarsan da devlet bütçesi sonsuz gibi görünüyor. Dev holdinglerin hesap yanlışlarının sonunda ortaya çıkan ödeme zorluklarını dikkate alarak ödemelerin ertelenmesi, affı bütçenin sonsuzluğu hissini uyandırıyor… Olan ücretlilere oluyor… Çözüm yok… Ücretliler mal gibi pazarlık konusu… Politik malzeme… İşin üzücü tarafı ücretlinin kendisi de bu yılsonu hesabından çok şey bekliyor. Peki, ücretliler gerçekten nedir? Ücretliye bir de insan kaynağı olarak bakalım… İş gücü iş kaynağı olarak bakalım… O zaman da bu gayri ciddi mücadele devam eder mi? İşgücünün kaynak haline getirebilmek için neler yapabiliriz? İşgücünün sorumluluğu sadece sendikalara mı ait ? İş gücünü asıl talep eden sanayi, ticaret, turizm, tarım hizmet sektörü temsilcileri odaların sorumluluğu yok mu? İşverenlerin sorumluluğu; özellikle rekabetçi olan bu dünyada insan kaynaklarını organize ederken iş gücüne neden vasıflandırarak değil de vasıfsızmış gibi bakıyorlar… Anadolu’da insan kaynakları yönetimi diye bir birim var ama çoğunluğu personel alımına, bordroya bakıyor… Üniversiteler ne yapıyor hiç mi sorumluluğu yok?   Mezunlarımızı nasıl iş hayatının içinde etkili bir kaynak haline getirmeliyiz diye neden iş hayatının içine daha çok girmiyorlar? Devlet? Her şeyin kuralını hazırlayan herkesin bu kurala göre çalışmasını temin etmekle görevli aynı zamanda ülkenin rekabet gücüne göre insan kaynakları planını yapacak üst akıl nerede?  Üç milyonu geçen işsizlik ve milyonu bulan işgücü açığı devletin plansız eğitim ve öğretimi değil mi? İşgücünün her tarafına değinen bir yazım olacak, öncelikle Sendikaları yazdım, çünkü asıl sorumlu onlar. Sendikalar, İnsan gücünü ekonominin değerli bir kaynağa getirilmesi için doğru taleplerle işverene, devlete ve ekonomiye başvurmalılar… Sendika politik güç odağı haline gelmek için emekçileri paylaşıldığı bir arena değil. Emekçileri kendi emelleri için kullanıp, kendi makamlarını güçlü hale getirmek için yağ çekilecek oy kaynaklarının ötesinde bir güç… Yapılan birçok sosyal tesise emekçilerin çoğu gidemiyor… Emeği öyle bir değerli hale getirin ki onlar kendi imkânları ile istedikleri yerlerde tatil yapabilsinler… Emekçileri dilenci,   kendinizi de dilencilerin hamisi olmaktan kurtarın. Neler yapılabilir? Öncelikle insanı ekonominin en değerli güç kaynağı olarak görmelisiniz. Çalışana da ekonominin en değerli güç kaynağı olduğu bilinci yerleştirmelisiniz/yerleştirmeliyiz. Güç kaynağı bilinci her an kendini geliştiren, bilgi beceri, yetenek, deneyim olarak gelişmek demek… İşgücünü hızla beceri, yetenek içeren sertifikalarla donatmalıyız… Odalarla, üniversitelerle, işveren çevresi ile hatta insan kaynakları birimleri ile bizzat çalışanların kendisi ile bu yönde aktiviteler yapmalıyız. Çalışanın işten kaçarak ve kaçınarak daha iyi olamayacağı bilincini yerleştirmeliyiz… Aynı beceri, bilgi ve deneyimle daha yüksek ücret alınamayacağı gerçeğini fark ettirmeliyiz. İşverenlerden insan kaynağı gücünün daha etkili olabileceği organizasyonların kurulmasını istemeli bu yönde işverene katkı sağlamalıyız. Bugün Anadolu sanayisi henüz etkili performans, verimlilik ölçümü yapamamaktadır. Belki de düşük ücretle çalıştırdığı insan ona daha pahalıya mal olmaktadır. Sürekli öğrenen ve çalışanı sürekli güncelleyen imkânlar oluşturmalıyız. Ton veya hizmet birimi başına düşen maliyeti ortaya koymalı bunu arttırarak kazancı çalışanla da paylaşmalıyız… Ucuz  işgücü kavramı anlamını yitirmiştir. Emeğin zaman değerini ve ürün katkı değerini doğru bilirsek doğru ücretlendirmeler yapılabilir. Bazen çok yüksek ücretli bir çalışan en az ücret alan çalışandan işletmeye daha düşük maliyetle çalışmaya imkân verebilir. Bu çalışma aynı zamanda işletmelerin daha yüksek verimli teknolojilere geçmesine imkân verir. İşvereni de daha verimli ortamlarla daha karlı kazançlara sahip olacağını ikna etmeliler. Onlarında normal alışkanlıklarının ötesinde gelişmiş bir iş dünyasın olduğunu göstermeliler. Sendikalar bugün ve gelecekte ihtiyaç duyulacak insan gücü kaynağını ve sahip olması gereken yetenek ve sertifikaları planlamalı devlete, üniversitelere rapor olarak sunmalı ve temini için gayret sarf etmeli… Odaların, iş çevresinin ve üniversitelerin uyumlu çalışmaları için ortam hazırlamalı. İş çevresini okullara, okulları da iş çevresine yakınlaştırıcı projeler üretmeli Yoksa yılda bir defa asgari ücreti arttırma pazarlığı ile ekonomik çevrede boy gösterip geri kalan zamanda politik güçlenmelerle uğraşmak sendikacılık değildir. Bu hem çalışanlara karşı büyük bir aldatmaca ülkenin kalkınmasına da hiçbir katma değeri olmayan yapmacık faaliyetlerdir. Sendikalar işçinin oyuna değil işçinin emeğine değerlendirmeye, zenginleştirmeye sahip çıkmalılar. İşgücünü değerli kaynak haline getirebilmiş bir sendika gerçekten toplumun, iş çevresinin en çok da çalışanın güvenini kazanır.  
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2024 - Pazartesi

Etkili İnsan Kaynakları Ve Sendikalar

Etkili İnsan Kaynakları Ve Sendikalar

Her yıl Eylül ayı geldiğinde ‘’Asgari Ücretle’’ ilgili tahminler, olasılıklar konuşulmaya başlar.

Yılsonu enflasyon ne kadar olacak?

Zam ona göre belirlenecek…

Enflasyon bir ücret artışı şekli değil, o zaten ücretimizi tüketen cebimizdeki fare…

Ama biz enflasyon artışını da ücret artışı gibi görüyoruz…

Refah artışı ne kadar olacak?

Bu da ulufe dağıtır gibi beş mi olsun on mu olsun tartışması…

İşin bir de sendika boyutu var;

Ücret en az yüzde 70 olsun…

Nereden verilecek bu para?

Verilsin işte…

Muhalefet de dilin kemiği yok iste isteyebildiğin kadar… Bekâra karı boşamak kolay…

İktidar da bütçe imkânına göre en iyisini yapacağız diyor…

Diyor da en iyisi ne kadar?

‘’Asgari ücret ‘’ konulu bir tiyatro oynanıyor…

Samimiyetten uzak…

Sanki ortada toplumun refahı yok… Devlet bütçesi sonsuzmuş gibi…

Devletin israfına bakarsan da devlet bütçesi sonsuz gibi görünüyor.

Dev holdinglerin hesap yanlışlarının sonunda ortaya çıkan ödeme zorluklarını dikkate alarak ödemelerin ertelenmesi, affı bütçenin sonsuzluğu hissini uyandırıyor…

Olan ücretlilere oluyor…

Çözüm yok…

Ücretliler mal gibi pazarlık konusu…

Politik malzeme…

İşin üzücü tarafı ücretlinin kendisi de bu yılsonu hesabından çok şey bekliyor.

Peki, ücretliler gerçekten nedir?

Ücretliye bir de insan kaynağı olarak bakalım…

İş gücü iş kaynağı olarak bakalım…

O zaman da bu gayri ciddi mücadele devam eder mi?

İşgücünün kaynak haline getirebilmek için neler yapabiliriz?

İşgücünün sorumluluğu sadece sendikalara mı ait ?

İş gücünü asıl talep eden sanayi, ticaret, turizm, tarım hizmet sektörü temsilcileri odaların sorumluluğu yok mu?

İşverenlerin sorumluluğu; özellikle rekabetçi olan bu dünyada insan kaynaklarını organize ederken iş gücüne neden vasıflandırarak değil de vasıfsızmış gibi bakıyorlar…

Anadolu’da insan kaynakları yönetimi diye bir birim var ama çoğunluğu personel alımına, bordroya bakıyor…

Üniversiteler ne yapıyor hiç mi sorumluluğu yok?   Mezunlarımızı nasıl iş hayatının içinde etkili bir kaynak haline getirmeliyiz diye neden iş hayatının içine daha çok girmiyorlar?

Devlet? Her şeyin kuralını hazırlayan herkesin bu kurala göre çalışmasını temin etmekle görevli aynı zamanda ülkenin rekabet gücüne göre insan kaynakları planını yapacak üst akıl nerede?  Üç milyonu geçen işsizlik ve milyonu bulan işgücü açığı devletin plansız eğitim ve öğretimi değil mi?

İşgücünün her tarafına değinen bir yazım olacak, öncelikle Sendikaları yazdım, çünkü asıl sorumlu onlar.

Sendikalar, İnsan gücünü ekonominin değerli bir kaynağa getirilmesi için doğru taleplerle işverene, devlete ve ekonomiye başvurmalılar…

Sendika politik güç odağı haline gelmek için emekçileri paylaşıldığı bir arena değil.

Emekçileri kendi emelleri için kullanıp, kendi makamlarını güçlü hale getirmek için yağ çekilecek oy kaynaklarının ötesinde bir güç…

Yapılan birçok sosyal tesise emekçilerin çoğu gidemiyor…

Emeği öyle bir değerli hale getirin ki onlar kendi imkânları ile istedikleri yerlerde tatil yapabilsinler…

Emekçileri dilenci,   kendinizi de dilencilerin hamisi olmaktan kurtarın.

Neler yapılabilir?

  • Öncelikle insanı ekonominin en değerli güç kaynağı olarak görmelisiniz.
  • Çalışana da ekonominin en değerli güç kaynağı olduğu bilinci yerleştirmelisiniz/yerleştirmeliyiz.
  • Güç kaynağı bilinci her an kendini geliştiren, bilgi beceri, yetenek, deneyim olarak gelişmek demek…
  • İşgücünü hızla beceri, yetenek içeren sertifikalarla donatmalıyız…
  • Odalarla, üniversitelerle, işveren çevresi ile hatta insan kaynakları birimleri ile bizzat çalışanların kendisi ile bu yönde aktiviteler yapmalıyız.
  • Çalışanın işten kaçarak ve kaçınarak daha iyi olamayacağı bilincini yerleştirmeliyiz… Aynı beceri, bilgi ve deneyimle daha yüksek ücret alınamayacağı gerçeğini fark ettirmeliyiz.
  • İşverenlerden insan kaynağı gücünün daha etkili olabileceği organizasyonların kurulmasını istemeli bu yönde işverene katkı sağlamalıyız. Bugün Anadolu sanayisi henüz etkili performans, verimlilik ölçümü yapamamaktadır. Belki de düşük ücretle çalıştırdığı insan ona daha pahalıya mal olmaktadır.
  • Sürekli öğrenen ve çalışanı sürekli güncelleyen imkânlar oluşturmalıyız.
  • Ton veya hizmet birimi başına düşen maliyeti ortaya koymalı bunu arttırarak kazancı çalışanla da paylaşmalıyız… Ucuz  işgücü kavramı anlamını yitirmiştir.
  • Emeğin zaman değerini ve ürün katkı değerini doğru bilirsek doğru ücretlendirmeler yapılabilir.
  • Bazen çok yüksek ücretli bir çalışan en az ücret alan çalışandan işletmeye daha düşük maliyetle çalışmaya imkân verebilir.
  • Bu çalışma aynı zamanda işletmelerin daha yüksek verimli teknolojilere geçmesine imkân verir.
  • İşvereni de daha verimli ortamlarla daha karlı kazançlara sahip olacağını ikna etmeliler. Onlarında normal alışkanlıklarının ötesinde gelişmiş bir iş dünyasın olduğunu göstermeliler.
  • Sendikalar bugün ve gelecekte ihtiyaç duyulacak insan gücü kaynağını ve sahip olması gereken yetenek ve sertifikaları planlamalı devlete, üniversitelere rapor olarak sunmalı ve temini için gayret sarf etmeli…
  • Odaların, iş çevresinin ve üniversitelerin uyumlu çalışmaları için ortam hazırlamalı.
  • İş çevresini okullara, okulları da iş çevresine yakınlaştırıcı projeler üretmeli

Yoksa yılda bir defa asgari ücreti arttırma pazarlığı ile ekonomik çevrede boy gösterip geri kalan zamanda politik güçlenmelerle uğraşmak sendikacılık değildir.

Bu hem çalışanlara karşı büyük bir aldatmaca ülkenin kalkınmasına da hiçbir katma değeri olmayan yapmacık faaliyetlerdir.

Sendikalar işçinin oyuna değil işçinin emeğine değerlendirmeye, zenginleştirmeye sahip çıkmalılar.

İşgücünü değerli kaynak haline getirebilmiş bir sendika gerçekten toplumun, iş çevresinin en çok da çalışanın güvenini kazanır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 blossomtips.com