Asıl Özeleştiri Cevheri Mücevhere Dönüştürür
Bir seçimi daha başarıyla sona erdirdik.
Türk demokrasi yaşamını güçlendirerek, adeta bir dengeleme operasyonu ile muhalefeti iktidarın önüne geçirdik.
Toplumsal bir dip dalga ile iktidarı sallarken muhalefeti de büyük bir sorumluluk altına soktuk.
Özgür Özel de seçim gecesi konuşmasında bunu açıklıkla ifade etti. “Bu bir kazanç, galibiyet değil sorumluluktur” dedi.
Hem iktidar hem muhalefet hem de toplum olarak öz eleştiri yapmamız gereken çok yanlarımız var.
Özgür özel sandık görevlilerine teşekkür ederken, görevlilerin disiplini ve fedakârlığını dile getirdi. Aslında daha önceki seçimlerdeki sandık yaklaşımlarına pozitif bir bakış açısıyla değerlendiriyordu.
Eğer koordine olabiliyorsak, disiplinli bir şekilde görevlerimizi ifa ediyorsak, gelmeyenin yerine yedek gelmiyorsa, müşahidin sandık görevinde yerinde aldığını ifade ederken aslında geçmişi ne kadar gerçekçi bir öz eleştiri ile düzelttiklerini ifade ediyordu.
Emanet oyların sorumluluğunu alıyoruz. Yeni bir siyaseti kurulmasına karar verdik, seçmenin bize açtığı kredinin farkındayız diyordu.
Daha önceki seçimlerdeki daha seçim başlamadan sandıklara güvensizliği dile getiren, sandıklarda hırsızlık meydanı gibi gören bakış açısından çok farklı bir yaklaşım.
Organize olduk, görevimizi tam yaptık kazandık.
Halk cahil değil ferasetli eğer biz yaparsak halkoyu veriyor düşüncesi yeni bakış açısına hâkim bir ruh olarak beni ümitlendirdi.
CHP’nin bu başarısını öncelikle tebrik ediyorum.
Türk demokrasisinin daha kaliteli olması açısından da bu değişimi bütün toplum gibi bende yürekten istiyordum. 22 yıllık bir eksikliği giderdiler.
Kimse alternatif yok diyemez.
Bu sonuçlar Özgür Özel ve ekibinin öz eleştirilerini seçim çalışmalarına başlarken yaptıklarını gösteriyor. Gerçekçi bir öz eleştiri yapılmış.
Bunu sürdürülebilir başarılara dönüşmesi için altının doldurulması lazım.
Benim beklentim Atatürk konusunda da bir özeleştiri yapılması.
Atatürk kullanılacak mı yoksa anlaşılıp hayata mı geçirilecek.
Milliyetçilik kavramı doğru anlaşılıp Ülkücüden daha ülkücü olunabilecek mi? Ortak hedefler milli projelerle küresel bir güç olarak projelere imzalar atılabilecek mi?
Cumhuriyeti savunurken Cumhurun hürriyetini dikkate alınacak mı? Dindar dinsiz, her türlü fikir düşünceye sahip insan ötekileştirilmeden kendini ifade edebileceği bir ortama sahip olabilecek mi?
İnkılapçılık konusunda; yapılacak yenilik ve dönüşümlerle toplum bir yere benzemeden, sahip olduğu beceri kabiliyet ve birikimlerle küresel düzeyde sonuçları olan yenilikler içeren projeler yapılabilecek mi?
Laiklik sadece dinle devlet işerinin ayrılması gibi dar anlamda mı yorumlanacak yoksa kelime olarak koruma manasına gelen laiklik ile;
Dini devletten, devleti dincilerden, devleti vatandaştan, vatandaşı devletten her türlü hak ve hürriyet bir gücün etkisinde kalmadan korunarak kullanılabilecek mi?
Mesela vahşi kapitalizmden insanlığı nasıl koruyacağız?
Halkçılık sadece bir slogan mı olacak yoksa halk zenginleşme yolunda bilinçlendirilecek mi? Mesela köyler de kentleşebilecek mi? Modern toplumun getirdiği ihtiyaçlarını giderebilecek mi? Yerel; köy mahalleler toplumsal zenginleşmeden payını alabilecek mi?
Devlet adaleti tesis edebilecek mi? Çıkardığı kanunların lafzına ve ruhuna uygun uygulamasını sağlayabilecek mi? Kanuna uygunluğu, kanuna uydurma şekilciliğini ortadan kaldırabilecek mi?
Bu konularda CHP’nin kendi özeleştirisini yapmasını bekliyorum.
AK Parti;
Sayın Tayyip Erdoğan “ben dâhil hepimizin sorumluluğunu gözden geçireceğiz” derken güzel bir değerlendirme yaptı ama çok inandırıcı gelmedi bana.
Balkon konuşmalarında toparlayıcı olacağız, ötekileştirmeyeceğiz diye hitap ederken hayatta karşılığını bulamayışımız bizi hayal kırıklığına uğrattı.
Aslında güzel işler yapılırken kurumsal davranışların yerini sayın cumhurbaşkanımızın iki dudağının arasına sıkışmış iradesinin alması doğru yapılanlara rağmen vicdanımızı rahatsız etti.
Bir proje gerçekleşirken devletin bütün organlarının kurumsal davranması gerekirken Tayyip Beyin himayesine giren projelerin hızlanması başarıya ulaşması devletin kurumsal çalışmasının önünde en büyük engeldi.
Mesela en küçük projenin bile açılışını Sayın Cumhurbaşkanın yapması, devletin kararlarının çoğunun cumhurbaşkanın açıklamasıyla duyurulması Cumhurbaşkanlığının makamının ağırlığını düşürdü.
Celallenmeyi bu halk sevdi ama bunun her yerde ve her zaman kullanılması Cumhurbaşkanını her şeye kızan kişi haline getirdi.
Teşkilatın ve yerel parti örgütlerinin seksen öncesi parti örgütlerine dönüşmesi liyakatin devlet kademesine yerleşmesinin en önemli engeli oldu. Siyaset liyakati sahiplenemedi.
Devletin taşra örgütlerinin yeterli çalışma bilincinde olmaması. Mesela tarım konusunda ne kadar değerli kanunlar ve kararlar alınırsa alınsın bunu çiftçiye ulaştıracak yeterli sayıda ve bilinçte taşra örgütü yoktu. Ülkede binlerce ziraat mühendisi ve veteriner olmasına rağmen köylü, çiftçi, tarla, tarım, hayvancılık hep öksüz kaldı. Devletten habersiz tarım, tarımdan habersiz devlet görüntüsü yıkılamadı.
Üniversiteler sanayici ile sanayiciler de üniversitelerle ortak paydalar oluşturamadılar. Bir tarafta işsizlik bir tarafta iş arayan iş çevreleri, yani planlanamayan iş ve insan kaynakları; bu sorunu çözemediler.
Aslında geçtiğimiz genel seçimde halk, AK Partiye iki turla anca yetki vererek bir uyarı yapmıştı. Ama bu uyarı anlaşılamadı. Şimdi halk yapılanları takdir etse bile ya seçime gitmeyerek, ya Yeniden Refah Partisine ya da direk CHP’ye oy vererek tepkisini gösterdi.
Her iki tarafın da güçlü bir öz eleştiriye ihtiyacı var.
Bu küresel düzeyde gerçekleşen olaylara bakınca daha da önemli hale geliyor.
Halk temelde istiklal ve istikbali düşünüyor. Tabi ki refahını da düşünerek... Azınlığın zenginleştiği çoğunluğun fakirleştiği bir yönetim doğru yönetim değildir. En barizi emekliler; asgari ücretin üstünde maaş alan bir emekli, asgari ücretin %23 daha az altında bir maaş alırsa bu yönetim ne adil olur, ne doğru yönetimdir.
Toplum olarak biraz geç harekete geçiyoruz.
Daha duyarlı olmalıyız…
Canımız yandığında değil camımızı yakacak olayları öngörüp tedbir alarak karar vermeliyiz.