SADIK ALTUNOK NEDEN KAYBETTİ? 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi listesinden belediye meclis üyesi seçilen Sadık Altunok, seçimden yaklaşık bir buçuk ay sonra belediye başkanlık makamına oturacağını tahmin bile edemezdi. Partisinin adayı Mücahit Aktan’ın belediye başkanı seçilmesinin birinci ayında -görevi ile ilgisi olmayan bir adli olaydan dolayı- tutuklanması, Sayın Altunok’u önce belediye başkanvekili yapmış, daha sonra belediye meclisinde yapılan seçim sonucunda asaleten başkanlık makamına taşımıştı. Sadece belediye meclis üyesi olarak çıkılan yolda Sadık Altunok bir anda kendisini “Silifke Belediye Başkanı” olarak bulmuştu. Aradan geçen zamanda, Sayın Altunok belediye başkanlığını sevmiş ve makamı sahiplenmişti. Öyle ki, başkanvekili olduğu dönemde bile makamda geçici değil kalıcı olmak istediğinin emareleri görülmekteydi. Belediye meclisinde yapılan oylama ile “Silifke Belediye Başkanı” sıfatını elde ettikten sonra da farklı bir enerji ve motivasyonla çalışmalarına devam etmiş, Silifkeliler de bu yeni başkanı sahiplenmişlerdi. Sayın Altunok görev süresi boyunca birçok yeni projeyi hayata geçirmiş, başta çevre düzenlemesi ve ışıklandırma olmak üzere birçok alanda kendisinden önceki belediye başkanlarının yapmadığı/yapamadığı şeyleri Silifke’ye kazandırmıştı. Sosyal medyayı da aktif kullanan Sayın Altunok, yapılan hizmetleri her fırsatta Silifkeliler ile paylaşmaktan da geri durmamıştı. Sayın Altunok’un nispeten genç olması, insanlara sıcak davranması, gülümsemesi, birçok kişi tarafından kendisine karşı bir sempati duyulmasını da sağlamıştı. Peki, bütün bunlara rağmen Sayın Altunok, geçtiğimiz 31 Mart seçimlerinde neden hüsrana uğramış, seçimleri neden kaybetmişti? Bunun temelde iki farklı sebebi olduğunu düşünüyorum. İlki, Sadık Altunok’un kendi dışında gelişen sebepler, diğeri de bizzat kendisi ile ilgili sebepler… Şimdi bu sebepleri irdelemeye çalışacağım. İlkinden başlayalım… Bilindiği üzere, ülkede son yıllarda ekonomideki kötüye gidişat büyük oranda orta ve dar gelirli kesimi etkilemişti. Özellikle, ekonomi yönetiminde atılan yanlış adımlar fiyat istikrarsızlıklarının önünü açmış, para her geçen gün değer kaybetmiş, pahalılıkla birlikte alım gücündeki azalma ülke nüfusunun genelini oluşturan orta ve dar gelir grubundakilerde mevcut iktidara ve bileşenlerine bir tepki doğurmuştu. Merhum Süleyman Demirel’in bu aralar herkesçe atıfta bulunulan “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur,” sözüne hak verir bir “siyasi iklim” doğmuştu. Seçmen bu olumsuz durumun faturasını elbette ki iktidara ve onunla birlikte hareket edenlere kesti. Bu durum sandığa yansıdı ve seçmenin oy tercihinde belirleyici oldu. Sayın Altunok’un iktidardaki cumhur ittifakı ortaklarından Milliyetçi Hareket Partisi’nin adayı olması bu sebeple kendisi açısından dezavantajlı bir durum yarattı. Genel itibariyle, başka yerlerde de olduğu gibi Silifke’de de seçmen, ekonomiyi bu noktaya getirenlerin ve destekçilerinin savunduğu siyasi anlayışa “dur ihtarı”nda bulundu. Milliyetçi Hareket Partili Sadık Altunok bu yüzden normalde alabileceği oy oranının oldukça altında bir oy oranı ile seçimleri tamamladı.  Sayın Altunok’un seçimi kaybetmesinin diğer sebebi ise bizzat kendisinden kaynaklıydı: Sayın Altunok seçilmeden önce bir iş insanıydı. Yani ticaretten para kazanıyordu. Benim bildiğim, Silifke’nin en işlek caddesinde “ortaklı” bir giyim mağazası, başkalarınca anlatılanlara bakılırsa birkaç farklı yerde daha, başka mağazaları bulunmaktaydı. Sayın Altunok, başta da belirttiğimiz üzere sadece bir belediye meclis üyesi olarak çıktığı siyasi yolculukta, bir anda kendisini “belediye başkanı” olarak bulmuştu. Bu aynı zamanda üstünden kalkılması zor ve ağır bir sorumluluk gerektiren bir işti. Belediye başkanlığının kamusal bir tarafı söz konusuydu ve halkın çıkarları kendi bireysel çıkarlarımızdan daima üstündü. İşte bu noktada Sayın Altunok -belediye başkanı seçilmiş olsa da- ticari hayattan kopamadı. Belediye başkanlığı döneminde Silifke’ye yaptığı hizmetlerle anıldığı kadar “ticari faaliyetleri” ile de anıldı. Bu konuda çıkan söylentileri bertaraf edemedi. “Şu caddede yeni açılan spor giyim mağazası başkanınmış, aylık kirası şu kadarmış. Başkan, şuradan yer almış, şunu yapacakmış. Başkanın malvarlığı şu kadar olmuş,” gibi günlük konuşmalara bolca malzeme verildi. Elde edilen malvarlığının babasının, oğlunun, kardeşinin adına olması fark etmezdi. Şayet aktif siyasetin içerisinde iseniz, aile yakınlarınızın ismi de geçse, ticarette atılan adımlar hep sizinle anılır, hep size mal edilirdi. Sayın Altunok hakkında öne sürülen bu minvaldeki söylentiler, başta makamında gözü olan parti içerisindeki kendi rakipleri ve pastadan pay almak isteyip de alamayan destekçileri tarafından çokça dillendirildi, kulaktan kulağa yayıldı ve seçimlerden çok önce Silifke kamuoyunda başkanın dolaylı yollardan elde edilen “malvarlığı” konuşulmaya başlanıldı. Seçim sathı mahalline girildikten sonra da, başta en büyük rakibi Cumhuriyet Halk Partisinin adayı olmak üzere diğer siyasi partilerdeki rakiplerinin de seçim kampanyası boyunca dillerinden düşürmedikleri konu oldu. Bu durum, -iddia ve söylentilere göre- makamı kendi çıkarları için kullanan Sayın Altunok’a karşı bir antipati yarattı ve Silifke seçmeninin oy tercihinde belirleyici oldu. Hani denir ya, günahlarıyla sevaplarıyla bir dönem geride kaldı diye… Sayın Altunok dönemi de bu şekilde anabileceğimiz bir dönemdi. Kendisinin Silifke’ye çok büyük hizmetleri oldu. Bunu hiçbirimiz inkar edemeyiz sanırım. Ancak, siyaset çok farklı etmenleri bünyesinde barındırıyor. O yüzden siyasette atılan adımlar, çoğu zaman öngörülmeyen sonuçlara sebep olabiliyor. Bu anlamda, Silifke’de Sadık Altunok dönemi gelecekte bu şehrin kaderinde söz sahibi olmak isteyenler için de önemli dersler barındırıyor. Umarım, bundan sonraki süreçte Silifke’yi yönetenlerin tek derdi -işin ruhuna ve özüne uygun bir şekilde- Silifke ve Silifke halkının menfaatleri olur.