İçimizdeki Depremden, Güvenli Yaşama
6 Şubat 2023 ülkemiz ve milletimiz açısından felaketler tarihine yazılmış, unutulmaması gereken önemli bir gün olacak…
Allah milletimize sabır ve metanet versin. Ölenlerimize Allah rahmet eylesin.
Öyle böyle bir deprem değil, koskocaman bir felaket.
Önceleri Depremler belirli bölgeleri ve şehirleri kapsardı. Bu deprem 500 Km’lik bir fay hattında 10 ilde ve çevresinden etkili oldu.
Çaresizlik, imkansızlık, dağınıklık, kaos hepsini aynı anda yaşadık.
Aynı anda dayanışma, işbölümü, duyarlılık, gayret, çözüm arayışı, çözümlerin uygulamaya dönüşümü, fedakârlık da iş başındaydı. Yaraları sarmak, çare olmak da işbaşındaydı.
Böyle dönemler turnusol kâğıdı gibi; yeteneklerimizi, ahlakımızı, edebimizi, karakterlerimizi de ortaya çıkarıyor.
Öyle de oldu, oluyor.
Bir tarafta çözüm için harekete geçen vicdan sahibi insanlarımız olduğu gibi az da olsa yağmacılar, fırsatçılar, kaosçular da işbaşındaydı!
Kendi faydaları için çalmak, çırpmak ve kendilerine itibar ve kazanç sağlamak için işbaşındalardı.
Deprem ve sonucu ortaya çıkarken deprem ne zaman başladı demekten kendimi alamadım.
Asıl deprem bizim alışkanlıklarımızdan başladı desek yeri değil mi sizce de.
Emniyet kemerini polis için takan,
İş güvenliği tedbirlerini denetim için yapan,
İşbölümü, iş tanımı, işin organize edilmesini teferruat sayan ruh yapısı bize ait değil mi?
Siyaseti belediyeyi yaşam üretme adına değil de fayda bölüşümü mekanizmasına çeviren vahşi ruh kime ait?
Kaliteli yaşamı formalite sayan, kaliteli yaşamı bina, para, araç gereç gören zihniyet bizim değil mi?
Arsamıza imar alacağız derken, ruhsatımız için her türlü oyunu, girişimi yapan ama bir türlü insanı doğayı, yaşamı birlikte üreten projeleri üretemeyen de biz değil miyiz?
Dini, ideolojiyi, her türlü fikri ve inancı kendi faydamıza kurban eden kim?
Tanıdık, akraba, cemaat, aile, aşiret, siyasi grup, hemşericilik, tertipçilik, devrecilik, okulculukla ilkeleri katleden insanlar kimin insanları?
Bence bu depremi doğru okuyup, doğru analiz etmeliyiz?
Ve sonucunda gerçekten doğru dersler çıkarmalıyız!
Ben 17 Ağustos 1999 depreminden belki bir standart çıkarırız diye ümit etmiştim ama olmadı.
Gelin o standardı şimdi yazalım.
Bu bizim genel yaşam kalite standardımız olsun.
Amerikan ASTM standardı Teksas’taki petrol kuyularında meydana gelen kazaların doğru tahlili ve doğru çözümü ile oluşturulmuş bir standart. Bütün dünyayı düzene sokuyor.
Alman DİN standardı kömür madenlerindeki kazaların doğru incelenip, doğru analizi ile oluşturulan çözümlerle oluşturulan bir standart. Dünyanın en güvenilen standartlarından birisi. Kömürün standardı ülkenin ve dünyanın yaşamını düzenleyen bir standart olmuş.
Gelin bunu bu depremden doğru dersler çıkararak biz de yapalım. Dünyaya Türk standardı damgasını vuralım.
Dünya devleti ancak böyle olunur. Yaşamın standardını kim sağlarsa o güçlüdür.
Bu depremle 81 milyon insanımız bir felakete ve çözümüne odaklandı.
Bu acı milletçe hepimizin yüreğini senkronize etti.
Gelin bu yüreği çözüm projelerinin paydaşı haline getirelim.
Eski solcu bir arkadaşım eşiyle deprem bölgesinden ayrılırken yoldaki araçları görmüş. Çok duygulanmış. Ülkemizin her yerinden, ilçesinden, ilinden, köyünden, mahallesinden, şirketinden yardım TIR’ları ve insanlar akın akın deprem bölgesine gidiyorlar.
Tıpkı kurtuluş savaşındaki ortam gibi.
Ben de bu milletin sağı solu belli olmaz. Bu millete sağcı solcu diye ayıramazsın.
Ayırım olsaydı Atatürk derdi dedim.
Bu millet binlerce yıllık dayanışma gücünü bilincinin altında saklıyor.
Zamanı gelince uyanıyor ve hayata geçiyor.
Şimdiki durum bu.
Bu millet 150 yıldır sınavdan geçiyor.
Çivisi çıkmış dünyamızda vicdanı olan tek millet.
Dünya liderini seçiyor.
Onun için kader bu milleti her türlü sınavla sınıyor.
Bu sınavı da atlatacağız inşallah.
Bu milletin var olma bilinci uyandı.
Bu dayanışma bilinci bunun ispatı.
Biz bu bilinci diri tutarsak vefat eden insanlarımızın ruhu rahat eder.
Bu dayanışma bilinci ile uyanıklık kültürümüzü törpülemeli aklımızı ön plana çıkarmalıyız.
Bu felakette iyi yönlerimizi, kurumlarımızı, şirketlerimizi yüceltmeli kötülerin de cezalarını vermeliyiz.
Dünya ülkemizle sinsi bir savaştayken biz bu bilinçle hem bu felaketin yaralarını sarabiliriz hem de o sinsi planlara rağmen olması gereken yere geliriz.
Şu anda en tehlikeli ruh hali;
Hırsımız ve nefretimiz ile çözüm aramadan, suçlu bulmaya çalışmak, bulunduğumuz yeri korumak için fayda sağlamaya çalışmak.
Her türlü fedakarlığı görerek, dayanışmayı yücelterek ancak bu felaketi gelecek nesiller için çözülmüş yaşamlara çevirebiliriz…