GİRNE’DEN YOL BAĞLADIK ANADOLU’YA
Yıl 1974 Temmuz ayı çıkarmadan birkaç gün önce… Saat 11.00 suları. Ovacık şimdiki barınağın olduğu yerde herkes günlük denizine giriyordu. Sahilde, kumsalda yatan deniz severler, kuma gömülmüş şifa arayan insanlar vardı. Eski ortaokulun önünde küçük bir gölcük, tertemiz bir kumsal vardı. Hava sakin ama sıcaktı, meltem henüz yeni çıkıyordu.
Şimdiki ortaokulun arkasındaki, derenin yanındaki araziye dört askeri helikopter geldi. Önce bütün çocuklar koşa koşa helikopterlerin yanına vardık. Muhtarı istediler. Muhtar Süleyman Yetkin idi. Hacı Mehmet Bilici ve Muhtar Süleyman geldiler. Komutanlar muhtarımıza bir şeyler söylediler. Köyde “askerler gelecek” konusu konuşulmaya başlandı ama tam nedir kimse net bir şey bilmiyordu.
Ta ki öğleden sonra saat beşe kadar… Saat 17.00 civarı Işık gediği (Akdere) tarafından önce çok küçük sonra yaklaştıkça helikopter olduğunu anladığımız çok büyük yoğunlukta araçlar gelmeye başladılar. Daha sonraları anladık ki altmış dokuz helikoptermiş.
Daha bir saat geçmeden askeri personel taşıyan jeepler, kamyonlar, top arabaları bütün Ovacık alanını doldurdular.
Her yer asker ve askeri araçtı.
Rutin sakinlik meraklı bir telaşa bürünüyordu.
Dış İşleri Bakanı Turan Güneş’in Kızı Ayşe planladığı tatilin bir parola olduğundan habersiz tatil gününü beklemekte…
Suyun öbür tarafında, Rumlar azmış, Nikos Sampson ada da Türk halkına zulmünü arttırmıştı.
Tabi bizlerin bunlardan haberi daha sonra olacaktı.
Diplomatik çözümün sonuç vermeyeceği kanaatine ulaşan Başbakan Bülent Ecevit ve Ortağı Erbakan; 20 Temmuz sabahı “Ayşe Tatile Çıktı” parolası ile Türk ordusu Kıbrıs Barış Harekatını başlatınca Ovacık bir savaşın, Kıbrıslı Türklerin barışının sağlandığı bir lojistik merkezi olarak Tük Ordusu ile önemli bir sorumluluk almış oldu.
Bu arada Savaşın en kritik anında Dış İşleri Bakanımız Turan Güneş, tatile götüremediği Kızı Ayşe’yi ona verdiği söz gereği arkadaşları ve ailesiyle tatile gönderecekti.
Ovacık’ta konuşlanmış olan birlikler gecenin bir yarısı çıkarma gemileri ile yola çıkmıştı.
Uçak sesleri ve sonrası helikopterler yaşamımızın bir parçası olmuştu.
Artık Ovacık halkı helikopterleri dualarla uğurluyor, dönüşlerinde zimmeti teslim alır gibi helikopterleri teslim alıyordu. Altmış dokuzuncu helikopter de gelince büyük bir nefes alıyorduk.
Bu arada radyoda gelişmeleri izlerken, top ve tank seslerini de kulaklarımızla duyuyor bu seslerin topçu ve tankçılarımızın sesi olması için dualar ediyorduk.
Radyolar marşlarla duygularımızı coştururken, Yasemin Kumral “Girne’den Yol Bağladık Anadolu’ya” şarkısı ile zaferi müjdeliyordu adeta…
Karartma gecelerimiz, askerlerle paylaştığımız Hacıishaklı halkının tuluk tuluk ayranı, bazlaması, yufkası ile elinden ne geliyorsa savaşa katkı yapmak için gayret ediyorlardı.
Babam arabası ile çıkarma komutanlığının emrine girmişti. Günde bir sefer de halk için Silifke’ye yolcu taşıyor, ilaç ve malzeme tedariki için çalışarak geçimimizi temin ediyordu.
Yeşilovacık, bir özgürlük savaşına, barış harekatına şahit olarak en önemli tarihsel olayı yaşadı...
Bir kasaba veya köy olarak Ovacık, Kıbrıs için önemli sorumluluklara da ev sahipliği yapmıştı. Kıbrıs’ta Dr. Fazıl Küçük ve onun yardımcısı Rauf Denktaş Türk Mukavemet Güçleri ile Kıbrıslı Türklerin varlığı için mücadele ederken zaman zaman Türkiye’ye geçişlerini Ovacık’tan yapıyorlardı.
Bu geçişlerden ilkini 1964, yine 1969 yılında Rauf Denktaş’ın deniz yolu ile bir gelişinde öğrencilere kalem defter de dağıtmış halkımızla konuşmuştu.
Her geliş Türk Mukavemet Gücüne Türkiye Cumhuriyeti’nin katkılarını arttırmaktı.
Aslan Eyce ve arkadaşları, Taşucu’nda balıkçılarımızı bir araya uzun uğraşlar ve zorluklarla da olsa Balıkçılık Kooperatifi altında toplamışlardı. Ovacıklı balıkçılar da bu kooperatife daha sonra üye olmuş, Mahmut Çavuş (Karaman) kooperatif temsilcisi olmuştu.
Artık tutulan balıkları pazarlayacak bir kurum oluşmuştu. Aynı zamanda kooperatif balıkçılarımıza av malzemeleri, yem tedarikinde de destek oluyordu.
Balık sadece yurt içinde değil, yurt dışına da kooperatif kanalı ile ihraç ediliyor aynı zamanda Kıbrıs’a da balık gönderiliyordu.
Aslan Eyce ve Rauf Denktaş’ın ilişkileri balık sevkiyatı ile Türk Mukavemet Gücüne destek için başka bir sorumluluğa dönüştü.
Rauf Denktaş, Vahapoğulları kardeşlerle beraber bu balık ticaretini kullanarak Kıbrıslı mücahitlerin Silah ve Mühimmat tedarikini de üstlendiler. Türk devletinin sağladığı malzemeler yine Türk devletinin bilgisinde artık sadece balık değil savunma malzemeleri de taşıyordu.
Ovacık halkı çoluk çocuk, yaşlı, genç neye sahipse ellerinden geleni paylaşmıştı, ben o günlere şahit olan birisi olarak kendimi de şanslı görüyorum...
Yeşilovacık görmediği kadar asker, görmediği kadar teknoloji, helikopter görmüştü… Yeşilovacık, dinlemediği kadar radyo dinliyordu. Kulağının biri radyoda... Diğeri top seslerinde idi…
Halk her duyduğu top sesine “İnşallah bizimkilerindir” diye dua ile karşılık veriyordu.
Kıbrıs'la tek yürek olmuştuk. Yeşilovacık, Barış Harekâtının kapısı olmuştu.
Meğer bu savaş ne kadar önemli imiş…
Ülkemizin Akdeniz’deki savaş gemisi misali en önemli stratejik noktası Kıbrıs’mış.
Bugünkü Doğu Akdeniz’deki olaylar, Mavi Vatan’ımız, Libya ile imzaladığımız ekonomik münhasır alanın korunması o gün verilen stratejik kararın sonucu diyebiliriz.
Akdeniz gaz sahaları, Afrika ve Ortadoğu’nun en stratejik noktası Kıbrıs’taki bu varlığımız oldu…
Bugün Amerika ve Avrupa’nın bütün deniz güçlerinin orada olması bu hamlemizin önemini daha da arttırıyor.
Bugün üçüncü dünya savaşının çıkıp çıkmaması da Kıbrıs’taki güç yapılanması tarafından belli edilecek…
Meğer Ayşe tatile çıkarken Anadolu’dan Girne’ye bağladığımız bu yol aynı zamanda dünyanın da çekim merkezi olarak küresel yaşamın manyetik güç alanı olmuş.
Yeşilovacık, her ne kadar değeri tam anlaşılmasa da ülkemizin en değerli hamlesinin başlangıç noktası, lojistik merkezi olarak ülkemizin en güçlü menfaatinin çıkış ve temin kapısı olmaya devam edecektir.