Etkili İnsan Kaynakları Ve Üniversiteler (5)
Etkili İnsan Kaynaklarını oluşturabilmek için insan kaynaklarını değişik açılardan işleyen yazı dizimin beşincisini sizinle paylaşıyorum.
Belki de insan kaynakları üzerinde en çok etkili olan taraf diyebilirim.
Çünkü insanı dönüştüren, geliştiren; insanın potansiyel yetenek ve becerilerini ortaya çıkarma gücü en yüksek taraflardan birisi, birincisi iş ortamı ise ikincisi üniversitelerdir.
Özellikle potansiyel beceri ve yeteneklerine uygun tercihlerle üniversiteye yerleşmiş bir gencin iş ortamına hazırlanması açısından üniversitelerin gücü tartışılamaz.
Üniversiteler yaşamın özellikle de iş yaşamının en değerli kaynağı insanı kendini keşfedeceği, yeteneklerini ve becerilerini evrensel metotlara uygun olarak yeniden inşa edebileceği en değerli ortamdır.
Yaşamın bütününü bir meyve ağacına benzetirsek Üniversiteler ağacın gövdesi ise, iş çevresi ağacın dalları ve yaprakları, ortaya çıkan hizmet ve ürünler dolayısıyla yaşam da meyvesidir.
Üniversiteler toplumun ruhu en değerli varlığı insan kaynaklarını geliştiren lokomotifidir. Ne kadar güçlü ve kaliteli ise toplum ve iş çevresi o kadar hızlı inkişaf eder, gelişir.
Üniversiteler ve eğitim kurumları geleceğin Türkiye’sinin insan kaynaklarının yetişmesi için inisiyatif almalılar.
Bugünün dünyasına bakarsak büyüyen dünyada insanlık değersizleşirken kapital güç olmuş insan kapitalin emrinden değersiz bir varlık haline gelmiştir.
Göçler, savaşlar, entrikalar dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmiş, getirmeye devam etmektedir.
Nasıl ki küresel güçler bugünün vahşi kapitalizminin insan kaynaklarını özenle yetiştirdiyse bugün biz de içinde vicdan ve insanlık olan stratejik yönetiminin kaynaklarını üniversiteler aracılığı ile oluşturmalıyız.
Milli bakış açılı, evrensel değerlerle donatılmış, yaşamın manasını idrak etmiş, geleceğin insan kaynaklarının ve onların var olacağı iş ve yaşam ortamının projelendirilmesi, uygulamaya hazırlanması üniversitelerimizin sorumluluğundadır.
Öyle bir projelendirme ve uygulama olmalı ki üniversiteler öncelikle bulundukları şehir ve bölgelerdeki işleri fakülte ve bölümleri aracılığı ile hamiliği altına almalılar.
Sonra ulusal düzeyde gelişen iş, yaşam ve uygulama trendlerini topluma ve iş çevresine hazırlayacakları projelerle anlatmalılar, algılamalarını sağlamalılar ve yaşam biçimi haline getirmeleri için önderlik yapmalılar.
Üniversiteler aydınlatma kaynaklarıdır, çalışmaları ile keşfe yeniliğe ve geleceğe en hazır kurumlardır.
Onun için bir şehrin, bölgenin gücü üniversitelerin sahip olduğu insan adedi ile değil toplumu aydınlatma gücü ile ölçülmelidir. Belki öğrenci adedi ile ekonomiye doğrudan katkı olabilir ama üniversite bu niceliğin çok ötesinde nicelik ve nitelik üretebilecek merkezlerdir.
Sanayisinde, ticaretinde, turizminde, ziraatında, ekonomisinde, doğal yaşamın korunmasında, toplumsal sağlığında bireylerin psikolojisinde hissedilmeli…
Üniversiteler yaşamın her alanında kendisini pozitif etkilerle hissettirmeli…
Üniversiteler toplumun üstünde toplumu uzak kurumlar değil topluma yakın toplumun önderi olması gereken kurumlardır. Halk, iş çevreleri üniversiteleri doğrudan bilgi, yenilik, gelişme, proje olarak beslenebilecekleri merkezler olarak görmeli. Daha doğrusu üniversitelerin yansımasını yaşamlarında hissedebilecekleri kurumsal yapılar oluşturulmalı.
Nasıl ki tıp alanında hastalıkların sebebi virüsleri mikropları bulup tedavisini geliştiriyorlarsa;
Ekonominin en ücra köşeleri fakirliğin en çok hissedildiği alanlar, en çirkin yapılar, tarımın en zayıf halleri, suçların en yaygın halleri ve suçluların en yaygın olduğu yerler üniversitelerin projelerinin ve çalışmalarının ilgi alanları olmalı.
Bu ilgi kişilere kariyer yapmak, unvan almak için araçlar şeklinde değil de toplumun problemini çözebilecek güçte ve gayrette olmalı.
Yaşam sahası üniversitelerimizin çalışma alanları olmalı. Özellikle tıp fakülteleri bunun için muhteşem bir örnek. Hocaları ve öğrencileri ile üniversiteler yaşamın merkezinde yer alacak bir yaşam biçimine geçmeli.
Peki, neler yapılmalı?
- Öncelikle öğrencilerini okula başladığı ilk günden itibaren iş çevreleri ile bağlantı kurmaya yönlendirmeliler.
- En basitinden mesleği ile ilgili insanlarla tanışabilecekleri buluşma ödevleri ve projeleri ile işe başlanabilir.
- Üniversitenin yerleşkesinin içinde bulunduğu şehir ve bölgenin iş çevresi ile yakın temaslar kurulmalı. Ziraat öğrencisinin tarla ziyaretleri, küçük-büyük tarım işletmeleri ve ailelerle tanışma faaliyetleri, sanayi bölgeleri ile irtibat kurulması, toptan ve perakendecilerle tanışma adreslerinin tespiti bile iş hayatı ile ilgi kurma adına çok de.
- Bu konuda ticaret odaları, sanayi odaları, ziraat odaları ve diğer odaların katkısı sağlanabilir, süreci hızlandırabilir.
- Özellikle meslek odaları ve OSB’ler ve işyerleri insan kaynakları ihtiyacı konusunda üniversitelerin öğrenci talebinde etkili olabilir.
- Ayrıca OSB’ler, İş yerleri, tarımsal işletmelerin sorunlarını tanımlamada üniversiteler yeni yöntemler geliştirebilir. Onların sorunları üniversitelerin yeni projelerinin konusunu oluşturabilir. Çoğu işletmelerin insan kaynakları ihtiyacını karşılayamaması geleneksel yöntemlerden kurtulamamalarıdır. Onların yeni yöntemlerle tanıştırılması yeni bakış açılarının gelişmesine vesile olabilir
- Üniversiteler ellerindeki projelerle iş yerlerini tanıştırabilir. Çözüm ortaklıkları geliştirilebilir.
- Bu konuda devletin de alması gereken tedbirler, geliştirilmesi gereken kurumsal destekler de ilgili kurumların katkıları sağlanabilir.
- Bölgede bulunan İş Kurun da deneyimleri ile insan kaynakları talebine yeni çözüm yoları bulunabilir.
- Günümüz işletmelerinde üniversitelere yakınlaşma olsa da yeterli değil. İş yerleri ve işverenlerin üniversiteye ve öğrencilere karşı daha ilgili olabilecekleri ortamlar oluşturulabilir.
- Üniversiteler yetiştirmiş oldukları insan kaynaklarını hayata hazırlarken ihtiyacı olan insan kaynağı öğrenciler için de özellikle bölge ve çevre il okulları ile de ilgi projeleri ve ziyaretleri organize edebilirler.
- Bugün liselerde en büyük problem meslek seçimi; üniversiteler ve işyerleri dayanışma projeleri ile daha lise çağında öğrencilerin tercihlerini daha bilinçli ve kaliteli yapmaları sağlanabilir. Bu konuda devletin de ilgisi çekilebilir.
- Bu vesile ile devletin de milli eğitim politikalarının oluşmasına katkı sağlanabilir.
- Üniversiteler toplumla da iç içe olmalı. Bu konuda belediye ve valilik ve kaymakamlıklar ile halkın ilgisini çekecek projelerle toplumun ilgisi sağlanabilir. Üniversiteler öncelikle içinde bulundukları bölge toplumlarının iklimi olmalılar.
- Ayrıca içinde bulundukları bölgenin potansiyelini harekete geçirerek evrensel değerde projelerle bölgesini küresel düzeyde etkili kılacak stratejik bakış açıları geliştirilebilir.
- Ortaokul, lise gibi okullarımızın hazırladığı bilim ve sanat günlerinde bölge üniversiteler odalar kanalı ile iş yerlerini de dahil ederek etkinliklerin bölge genelinde yapılması sağlanabilir. Üniversiteler bu konuda geliştirecekleri metotlarla bu gibi organizasyonların etkinliği sağlayabilirler
- Örneğin Teknofest misali şehir etkinlikleri yapılabilir. Devlet ve iş yerleri katkısı da sağlanarak...
Üniversiteler sadece öğretim yeri değildir. Verilen diplomaların hayatta bir karşılığı da olmalı. Yaşamdan kopuk bir eğitim ve öğretim dışarda işsiz iş yerlerinde de işçi açığı meydana getirir.
Üniversite mezunu genç asgari ücrete razı olur. Sudan çıkmış balık misali üniversite mezunları kendine uygun iş bulamaz bulsa da o işte mutlu olamaz. Kendini gerçekleştirmeden çok uzak bir varlık haline gelir.
Nasıl ki Osmanlı İmparatorluğunu yıkarken en değerli yerlerimize yabancıların yetiştirdiği insanlar ve hatta yetişmiş yabancı uyruklu insanlar olmuşsa;
Geleceğin Türkiye’si için kendi evlatlarımızı potansiyel beceri ve yeteneklerine göre eğitip donatacağımız gençleri yetiştirmeliyiz. Ne kadar donanımlı olursa o kadar güçlü gençlik dolayısıyla toplum olur.