Bilinçle Vedalaşıyor muyuz?
Aslında soruyu şöyle sormamız gerekiyor sanırım;
Bilinçle vedalaşmamız mı isteniyor?
Bilinci kullanmamız istenmiyor mu?
Allah insanı Cüzz-i İrade ile yarattığına göre kim isterse istesin bilincimizi terk etmememiz gerekiyor.
İrade bizzat bunun için bize verilmiş.
Hatta insan olabilmemiz irademizi kullanabilme beceri ve özgürlüğümüze bağlı değil mi?
İnsan yaşamın ve çevresinin hatta kendinin bizzat varlığının farkına varma aracı bilincin bizatihi kendisidir.
İnsan olmanın gücü ve yaşamdaki etki alanı bilincin gücü ile ölçülür.
İnsan yaratılış gayesine uygun olarak potansiyel becerilerle donatılmışlardır. Her birey potansiyel kabiliyet ve becerilerini keşfettikçe yaşam içindeki etkilerini ve uyumlarını fark ettikçe bilinç düzeyi derinleşerek gelişir.
Yaşananlara ve günümüz dünyasına bakınca hiç de öyle insanın bilinçlenmesini sağlayıcı gelişmeler olmuyor.
Aksine kişilerin bilincini köreltici bir dünya düzeni geliyor.
İnsan, yaşamı idare eden bir varlık olmaktan çıkarılıyor yaşamın tamamlayıcı bir parçası olarak dizayn ediliyor…
Görünürde her şey insanlık için ama insanlık bu düzende gittikçe zemin kaybediyor.
Sadece insan değil, bireylerin oluşturduğu toplumlar da edilgen hale getiriliyor.
Uluslar zayıflatılıyor
Dünya hızla tek bir dünya devleti olarak kurgulanmaya çalışılıyor.
Ulusların adalet sistemi devlet idaresinden alınıp Lahey adalet divanına veriliyor. Kulağa hoş geliyor. Diktatörler, anti demokratik devlet düzenleri bireyin özgürlüklerini kısıtlayabilir, nitekim öyle de oluyor. Ama bu divan adalet üretmiyor ki!
Şimdi dünya sağlık örgütü pandemi tüzüğünü bütün devletlere uygulatmak istiyor. Gerekçe kulağa hoş geliyor. Çünkü devletler salgını gizleyebilir, zamanında tedbir almayabilir. O zaman bütün dünya riske girer. Ne kadar mantıklı değil mi?
Peki tüzük ne diyor?
Salgın zamanlarında herhangi bir devlet ya da o devletin belli bir bölgesinde hatta şehrinde DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Olağan üstü hal ilan edebilecek.
Peki, ne olacak? Devlet o bölge ve şehirde DSÖ’nün şartlarına uyacak.
Sonuç;
Herhangi bir salgını; o yerde örgütü kullanan güçler bizatihi kendileri çıkarırsa ne olacak?
Daha da açıkçası işgal edilecek bir devlet ya da bölgede önce salgın çıkart sonra o ülkeden bütün yönetim yetkisini elinden al sonra istediğin kıvama getir kendi menfaatlerini tesis et amacını gerçekleştir…
CORONA dönemi hala sebep sonuç olarak aydınlatılmamış durumda. Şaibelerle dolu. Virüsü Çin mi çıkardı, ABD orada laboratuvar da mı çalışıyordu? Binlerce soru ile zihnimizi meşgul ediyor...!
Gazze’de yaşanan katliamlar, insanlık dramı, insanlığın iradesinin nasıl da çaresiz bırakıldığının en etkili örneği değil mi?
Dokuz milyonluk İsrail 7,5 milyarlık dünya ile alay ediyor…
1 milyar 57 milyon nüfusa sahip olan İslam aleminin bilinci nerede?
Zihni uyumuş vaziyette değil mi?
Dünyanın gelişmiş ülkesi olarak başta hocalarımız ve aydınlarımızın bize yutturduğu ABD’yi Biden adında bir bunak yönetiyor…
Bunun adı bir bunağın bile yönetebileceği sistem mi kurmuşlar yoksa öyle bir sistem kurmuşlar ki halkın bilinci ve iradesi dışında her türlü yönetimi yapabiliyoruz mu demek istiyorlar?
Sadece dünya değil tabi!..
Ülkemizde, şehrimizde, mahalle ve köyümüzde bilincimizi ve irademizi yansıtmayan o kadar çok olaylar oluyor ki!
Sahillerimiz halkın egemenliğinin yerlerde süründüğü işgaller altında…
Derelerimiz, ırmaklarımız insana ve yaşama zarar veren yatırımlarla dolu…
İnsanlık, adalet ve vicdan düşünülmeden yapılan yönetimler her yanımızda…
Üstelik biz hala kurtarıcı bekliyoruz...
Bu da yetmezmiş gibi, bu gitsin de kim gelirse gelsin diyoruz...
Yani yine bilinç ve irademizle değil…
Hep birisi bizim yerimize bir şeyler yapsın istiyoruz.
O kadar istiyoruz ki irademizin yerini yapay zeka alacak.
Biz yapay zekayı yöneteceğimiz yerde yapay zekanın yönettiği yaşama dünden razıyız.
Evlatlarımızı cep telefonuna avutturuyoruz nerdeyse!
Ne yapacağız?
Kendi standardımızı koyuncaya kadar gelişeceğiz.
Okuyacağız, öğreneceğiz, keşfedeceğiz, yaşamın farkına varacağız…
Bize dayatılan yaşamaları sorgulayacağız.
Kendi koyduğumuz ilkelerle, insanlığın saygı duyacağı standartlara uygun yaşam biçimlerini inşa edeceğiz.
Kaçarak değil yüzleşerek...
Okumak deyince çok kitap okumak değil elbette… Yaşamı okuyacağız, yaşamın farkına varacağız.
Evrenin benzersiz gücü, insanın iradesinin tecellisi için çalışacağız.
Bilincimizle vedalaşma mı? Bence bilincimizin kapısını aralayacağız.
Hepimiz yaratılışın içerisinde yaşamı tamamlayan farklı simalarla şifrelenmişiz.
Hepimiz yaşamın benzersiz penceresiyiz…
Hepimizin penceresinden farklı bir bilinçle zenginleşir yaşam…