Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Başarı Ve Açlık

Başarı Ve Açlık Hafta sonu misafirlerimizle bir film izledik. Filmin ismi, Açlık… Film; Tayland’da yerel erişte (Nuddle) yapan bir lokantada çalışan yetenekli aşçı Aoy’un, ünlü aşçı Paul’un yanında çalışmaya başlaması ile başından geçenleri anlatıyor. Film; acıkmayı anlatan filmin çok ötesinde… Açlığı çekilen her şeyi ve sonuçlarını anlatıyor. Sosyal çatışma, Hırs, Başarı, Takdir edilme, Değerlendirilme, Sahip olma çabası, Başarının edebi ve edepsizliği Çatışma… Sosyal statü çatışması, Başarı ile insanlığın çatışması, Başarının vahşete dönüşmesi, gibi güncel hayatımızı etkileyen bütün hırs ve mücadeleleri anlatıyor desem yeri. Yetenekli erişte ustası Aoy, Bankok’un zeki ve kötü şöhretli Şefi Paul’un yemek ekibine girmesiyle film gelişmeye başlıyor. Lüks bir mutfak, şöhretli ve zengin insanların talebi üzerine özel günlerin yemeklerini organize eden Paul ve ekibi... Aoy’un yeteneğini gören Şef Paul onu sınırlarını zorlayan bir başarı yolculuğuna çıkarır. Ahlaki değerleri ile başarı vaat eden ortamın hırsı arasında bocalayan Aoy aslında yemeğin kalitesinden çok sıra dışı sunum ve ustanın sahip olduğu şöhretin ve ortamın asıl istenen sonuç olduğunu fark eder… Çevremizde hatta kendi içimizde şef Paul’un ruhunun olduğunu düşündüm. Çok zaman Aoy’un ruhunu istesek de vahşi kapitalizmin aslında nasıl da ruhumuzu boşalttığını da düşünmeden edemedim. Şef Paul’un annesi çok ünlü bir konakta aşçılık yapar. Annesi konağın sahibinin çocuğuna balık ve havyardan oluşan bir mönü yapar. Bunu çocuk Paul görür. Havyarı merak eder. Annesi mutfakta yokken Havyarı dolaptan alırken düşürür. Evin çocuğu bunu görür ve o zaman hırsız olarak damgalanır. Ve o zaman karar verir; ünlü bir aşçı olacak ve ünlüleri yemeklerini kullanarak kendisine hayran bırakacak… Maalesef geldiği nokta içindeki insanlığı tamamen yok etmiştir. Filmi izlerken hayatımızı düşünmeden edemedim. Çocukken ailesi tarafından aşağılan bir genç. Babası da onu genç yaşında bile aşağılıyordu.  Aslında babasının çok iyi bir mesleği vardı. Çocuk karar vermişti. Zengin olacaktı.   Zenginlik yolunda kullanışlı her şeyi, imkânı ve insanları kullanacaktı. Hatta zengin insanların güvenini kazanacak onun da imkânlarını kendi başarı basamaklarını örmek için kullanacaktı. Bir gün çok büyük bir işletmenin sahibi oldu. Ama arkadaşları kalmadı. Ailesi kalmadı. Çocukları onu saymadı.  Edebi ahlakı kalmadı…  Batıyor çıkıyor yaşamaya çalışıyor. Kimsenin güveni yok… Başka bir insan;  yaşamda para sahibi olmak istiyor. Bunun için çalmayı bile göze alıyor. Ve çok tutumlu tek hedefi zengin olmak… Memleketine yapılan bir yatırımda çalışmaya başladı. Azimli.  Başarı para ve kariyer için her şeye razı.  Hatta memleketinin mahvolmasına bile… param olsun zengin olayım, mevkiim olsun tek derdi o.  Ama çevrem benin nasıl tanırsa tanısın umurumda bile değil ruh haletinde. Aile, şirket devlet yöneten birçok insanda Şef Paul’un ruh haletini görmek mümkün… Belki de zaman zaman kendi ruh halimizde… Açlığını çektiğimiz başarı bir şekilde geliyor da insanlığımızı, ruhumuzun güzelliğini silip süpürmese çok iyi olacak da… Ama olmuyor… Ruhumuzu başarı hırsı ele geçirince artık irademizin kontrolü sahip olduklarımız varlıkların eline geçiyor. Belki de onun için devletler halkın adaletini ve refahını temin edemiyor.  Dünyada çok az bir kesimin refahı %90’dan büyük halkın refahından daha büyük. Büyük güçler de şef Paul gibi ruha sahip olanları nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Kendi başarılarına basamak yaparken özel olarak seçiyorlar. Halkın fakirleşirken çok az bir zümrenin semirmesinin de altında bu başarıya açlık oyunun rolü çok büyük. Başarı insanları faydalı hale getirmek için kullandıkları zehirli bir yem haline geliyor. Sahip olduklarımızı koruyacağız, kaybetmemeliyiz derken esas muhafaza etmemiz gereken güzelliklerimizi kaybediyoruz sanırım. Böyle olunca da büyüyoruz gelişemiyoruz. İnsanlık bir rol haline geliyor. Aslında Şef Paul vahşi kapitalizmin aslında neye değer verdiğini çözmüş. Onların simgelere değer veriyor. Yemeğin lezzeti, ustanın ahlakı, çalışanın memnuniyeti çok da önemli değil. Değerler kıymetsiz. Belki bir saatlik gösteri ve karşılığında ödenen para sadece ustanın şöhreti, usta ile resim çektirme haber olmak… O da biliyor şahsiyetinin çok değerli olmadığını… Onun için Aoy’u yetiştirirken açlığını çekmediğin başarının sahibi olamazsın demişti. Açlığı başarının güçlü motivasyonu yapınca neler mi oluyor? Kendimize, çevremize, devletimize ve dünyada olan bitenlere bakalım… Elbette açlık olacak, bir şeylere aç da olacağız ama açlık içimizdeki doyumsuzluğu harekete geçirecekse orada durmamız gerekmez mi? Başarı kötü mü hayır… Yeter ki kontrolü irademizin altında olsun... Yoksa başarı ihtiyacı açlığa, açlık doyumsuzluğa doyumsuzluk da vahşi yaşama dönüşmez mi?  
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2024 - Cuma

Başarı Ve Açlık

Başarı Ve Açlık

Hafta sonu misafirlerimizle bir film izledik. Filmin ismi, Açlık…

Film; Tayland’da yerel erişte (Nuddle) yapan bir lokantada çalışan yetenekli aşçı Aoy’un, ünlü aşçı Paul’un yanında çalışmaya başlaması ile başından geçenleri anlatıyor.

Film; acıkmayı anlatan filmin çok ötesinde…

Açlığı çekilen her şeyi ve sonuçlarını anlatıyor.

Sosyal çatışma,

Hırs,

Başarı,

Takdir edilme,

Değerlendirilme,

Sahip olma çabası,

Başarının edebi ve edepsizliği

Çatışma…

Sosyal statü çatışması,

Başarı ile insanlığın çatışması,

Başarının vahşete dönüşmesi, gibi güncel hayatımızı etkileyen bütün hırs ve mücadeleleri anlatıyor desem yeri.

Yetenekli erişte ustası Aoy, Bankok’un zeki ve kötü şöhretli Şefi Paul’un yemek ekibine girmesiyle film gelişmeye başlıyor.

Lüks bir mutfak, şöhretli ve zengin insanların talebi üzerine özel günlerin yemeklerini organize eden Paul ve ekibi...

Aoy’un yeteneğini gören Şef Paul onu sınırlarını zorlayan bir başarı yolculuğuna çıkarır.

Ahlaki değerleri ile başarı vaat eden ortamın hırsı arasında bocalayan Aoy aslında yemeğin kalitesinden çok sıra dışı sunum ve ustanın sahip olduğu şöhretin ve ortamın asıl istenen sonuç olduğunu fark eder…

Çevremizde hatta kendi içimizde şef Paul’un ruhunun olduğunu düşündüm.

Çok zaman Aoy’un ruhunu istesek de vahşi kapitalizmin aslında nasıl da ruhumuzu boşalttığını da düşünmeden edemedim.

Şef Paul’un annesi çok ünlü bir konakta aşçılık yapar. Annesi konağın sahibinin çocuğuna balık ve havyardan oluşan bir mönü yapar. Bunu çocuk Paul görür. Havyarı merak eder. Annesi mutfakta yokken Havyarı dolaptan alırken düşürür. Evin çocuğu bunu görür ve o zaman hırsız olarak damgalanır. Ve o zaman karar verir; ünlü bir aşçı olacak ve ünlüleri yemeklerini kullanarak kendisine hayran bırakacak…

Maalesef geldiği nokta içindeki insanlığı tamamen yok etmiştir.

Filmi izlerken hayatımızı düşünmeden edemedim.

Çocukken ailesi tarafından aşağılan bir genç. Babası da onu genç yaşında bile aşağılıyordu.  Aslında babasının çok iyi bir mesleği vardı.

Çocuk karar vermişti. Zengin olacaktı.   Zenginlik yolunda kullanışlı her şeyi, imkânı ve insanları kullanacaktı. Hatta zengin insanların güvenini kazanacak onun da imkânlarını kendi başarı basamaklarını örmek için kullanacaktı. Bir gün çok büyük bir işletmenin sahibi oldu. Ama arkadaşları kalmadı. Ailesi kalmadı. Çocukları onu saymadı.  Edebi ahlakı kalmadı…  Batıyor çıkıyor yaşamaya çalışıyor. Kimsenin güveni yok…

Başka bir insan;  yaşamda para sahibi olmak istiyor. Bunun için çalmayı bile göze alıyor. Ve çok tutumlu tek hedefi zengin olmak…

Memleketine yapılan bir yatırımda çalışmaya başladı. Azimli.  Başarı para ve kariyer için her şeye razı.  Hatta memleketinin mahvolmasına bile… param olsun zengin olayım, mevkiim olsun tek derdi o.  Ama çevrem benin nasıl tanırsa tanısın umurumda bile değil ruh haletinde.

Aile, şirket devlet yöneten birçok insanda Şef Paul’un ruh haletini görmek mümkün… Belki de zaman zaman kendi ruh halimizde…

Açlığını çektiğimiz başarı bir şekilde geliyor da insanlığımızı, ruhumuzun güzelliğini silip süpürmese çok iyi olacak da… Ama olmuyor… Ruhumuzu başarı hırsı ele geçirince artık irademizin kontrolü sahip olduklarımız varlıkların eline geçiyor.

Belki de onun için devletler halkın adaletini ve refahını temin edemiyor.  Dünyada çok az bir kesimin refahı %90’dan büyük halkın refahından daha büyük.

Büyük güçler de şef Paul gibi ruha sahip olanları nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyorlar.

Kendi başarılarına basamak yaparken özel olarak seçiyorlar.

Halkın fakirleşirken çok az bir zümrenin semirmesinin de altında bu başarıya açlık oyunun rolü çok büyük.

Başarı insanları faydalı hale getirmek için kullandıkları zehirli bir yem haline geliyor.

Sahip olduklarımızı koruyacağız, kaybetmemeliyiz derken esas muhafaza etmemiz gereken güzelliklerimizi kaybediyoruz sanırım.

Böyle olunca da büyüyoruz gelişemiyoruz.

İnsanlık bir rol haline geliyor.

Aslında Şef Paul vahşi kapitalizmin aslında neye değer verdiğini çözmüş.

Onların simgelere değer veriyor.

Yemeğin lezzeti, ustanın ahlakı, çalışanın memnuniyeti çok da önemli değil. Değerler kıymetsiz.

Belki bir saatlik gösteri ve karşılığında ödenen para sadece ustanın şöhreti, usta ile resim çektirme haber olmak…

O da biliyor şahsiyetinin çok değerli olmadığını…

Onun için Aoy’u yetiştirirken açlığını çekmediğin başarının sahibi olamazsın demişti.

Açlığı başarının güçlü motivasyonu yapınca neler mi oluyor?

Kendimize, çevremize, devletimize ve dünyada olan bitenlere bakalım…

Elbette açlık olacak, bir şeylere aç da olacağız ama açlık içimizdeki doyumsuzluğu harekete geçirecekse orada durmamız gerekmez mi?

Başarı kötü mü hayır… Yeter ki kontrolü irademizin altında olsun...

Yoksa başarı ihtiyacı açlığa, açlık doyumsuzluğa doyumsuzluk da vahşi yaşama dönüşmez mi?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Lerzan Özgenç
(09.08.2024 16:21 - #1624)
Teşekkürler günümüzün gerçeği emeğinize yüreğinize sağlık iyi çalışmalar kolay gelsin saygılar selamlar..
Tevfik Ovacık Teşekkür ediyorum Lerzan hanım
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3