Baklava Tadında Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik kavramı son yıllarda moda tabir…
Çevre, sosyal ve ekonomik herhangi bir yeteneğin kazanılmasına dair yapılan uygulamalarla yaşamın ilkelerle zenginleştirilmesidir.
Son zamanların sihirli sözcüğü sürdürülebilirlik; maddi manevi değerlerin gelişimine göre değerlendirirsek insanlıkla beraber başlar.
İnsanlık birçok değeri deneme yanılma ile toplumsal davranışlar haline getirerek, adım adım medeniyetlerinin yolunu döşemişler.
“İnsanca yaşanabilen toplumsal düzey”e ulaşmak hep bir ideal olarak var olmuş.
Medeniyet penceresinden bakarsak sürdürülebilirlik, zaman içinde olgunlaşmış gelecek nesillere aktarılan zenginleşerek hayat tarzına dönüşen değerlerin oluşma sürecini de ifade eder.
Sürdürülebilir olmayan değerler kültürleşemez. Medeniyetin gelişiminde var olamaz.
Günümüzde çevre, verimlilik, standartlar yeniden belirli esaslara dayanarak daha bilimsel ve metodolojik yollarla sanki yeniden inşa edilmeye çalışılıyor.
Sürdürülebilirlik kavramının günümüzde popüler olması deneme yanılma ile yıllara yayılan davranışları daha metodolojik yollarla elde etme ve bu davranışları gelecek nesle aktarabilmek için davranış biçimine dönüştürme çabası olarak düşünebiliriz.
Bu konuda bir örnek paylaşmak istiyorum.
Gaziantep Baklavası dünyaca tanınmış bir lezzet.
Gaziantep baklavasının kaliteli olmasının sebebi;
Ustalık, malzemelerin özel temini; unun ve nişastasının Şanlı Urfa’nın Harran Ovasında yetişen sert buğdaydan, Sadeyağının yine Şanlı Urfa’dan, fıstığının Gaziantep’in Barak ovasından özel olarak ve belirli zamanlarda üretilenlerinden temin edilmesi diye tanımlanabilir.
Baklavanın beş duyuya hitap edecek bir lezzet haline gelmesi standardın başka bir boyutu.
Gaziantepli ustalara göre bunlar;
Baklava iyi pişirilmiş, kabarmış ve altın sarısı rengini alarak göze hitap etmeli.
Elle yenmeli ki dokunma duyusuna hitap etsin.
Ağzınıza yaklaştırdığınızda sadeyağı ve fıstığın aromasının kokusu ile koku alma duyusuna,
İnce açılmış yufkası ve pişme şekli ile yerken hışırtı çıkardığı ses ile kulağa,
Dilden damağa yayılan o lezzet ile de tat alma duyumuza hitap etmeli, derler.
Benim başka bir iddiam var. O olmazsa bütün bunlar olsa bile tat bozuluyor.
İddiam; bütün bunlar olsa bile hatta aynı usta aynı malzeme aynı iklim koşulları olsa bile Gaziantep baklavası Gaziantep’teki kadar lezzetli olmuyor.
Çünkü;
Gaziantep’te bulunan vatandaşlar bu özelliklerden sapıldığı zaman almış oldukları baklava ile ilgili üreticisine geri dönüş sağlar. Ertesi gün gider ve ustam dün aldığım baklavanın yağında, fıstığında veya pişirmesinde sorun vardı der. Mesela hamur gibiydi ağzımda dağılmadı der. Üretici de hiç alınmadan hangi saat hangi tepsi hangi ustadan çıkmış sebebini analiz eder ve müşterisine dönüş yapar.
Bu davranışı bir başka şehirde bu hassasiyetle görmeyiz. Mesela İstanbul’da üreticiye müşteri dönse bile hemen ertesi gün olmayabilir. Zaman geçer inceleme fırsatı olmaz.
Yani yukarıdaki özelliklere duyarlı tüketiciyi de dâhil etmek lazım.
Buradan da gördüğümüz gibi
Sürdürülebilirlik konusunda bir hedefin gerçekleşebilmesi için,
Hedefi sadece istenmesi yetmiyor, onu yaşam biçimine dönüştürmek lazım.
O yaşam biçimi herkesi bağlaması lazım. Kişiye göre, duruma göre ihlal edilen değerler yaşam biçimine dönüşemez.
Sürdürülebilirlik rafta bekleteceğimiz istediğimiz zaman kullanıp sonra rafa kaldıracağımız bir davranış değil.
Psikolojik değil sosyal bir olgudur.
İlkelere dayanır davranış biçimi olur ve kurumsaldır.
Metotları vardır.
İlkeler içselleştikçe yaşam biçimi haline gelir, gelişir.
Çevresi o toplumun istisnasız hepsidir.
Toplum ve içindeki bireylerin davranışsal olgunluğunu temsi eder.
Ekonomik, çevre, sosyal olarak ilklere dayanır ve gelişmeyi temsi eder.
Sürdürülebilir standartlardaki bir yaşamda ilişkiler kalitelidir.
İletişim güçlüdür.
İnsan kaynakları değerlidir. İnsanın fark etmediği değerlerini de ortaya çıkarır. İnsan kaynaklarının potansiyelini harekete geçirir.
Sürdürülebilir değerlere sahip olan kurumlar öncüdür, saygındır. Örnektir.
Sürdürülebilirliğin önündeki engeller;
Kişiye göre davranışlar değişir.
İstisnalar belirli bir zamandan sonra kural gibi işler.
Erteleme, üşenme, vazgeçme davranışları yoğun olarak yaşanır.
Kişiye, duruma ve zamana göre davranış biçimi yoğundur.
Bu seferlik böyle olsun davranışı ana davranış biçimidir.
Sürdürülebilirlik bir davranış biçimi henüz olmamıştır.
İletişim zayıftır, ilişkiler yapmacıktır.
Değerler önemsizdir ilkeler zayıf temellere dayanır.
Baklava tadında bir sürdürülebilirlik için;
Başta beş duyu olmak üzere ruha yerleşmiş bir davranış olmalı.
Malzemeler, süreçler, davranışlar ona göre olmalı.
Sürdürülebilir değerleri kabullenebilmiş toplumlar ve kurumlarda her ne yapılıyorsa, nasıl ve nerede yapılıyorsa, ne zaman ve neden kim ve kimler yapıyorsa hepsinin olgunlaştığını gösterir.