Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Acıyı Duymayan İnsan

Acıyı Duymayan İnsan Kaç zamandır düşünüyorum; kendimize ve sıfatımız olan insanlığa karşı neden artan oranda duyarsızlaşıyoruz? Aslında insanlık hepimizin taşıdığı taşıması gereken çok değerli sıfat ama nedense günümüzde yaşananlara bakınca gittikçe artan oranda insanlığa karşı,  insanlar olarak hepimiz gittikçe duyarsızlaşıyoruz,  bana öyle geliyor. Bu düşünceyi paylaşanlara bakarsam hiç de yalnız değilim. Yine bu düşünceler içinde iken sosyal medyada bir paylaşım dikkatimi çekti; “İnsanı ilgi ile dinlemek insana en büyük ikramdır” Hz Mevlana diyordu. İçimiz ısıttı bu söz… Dinleyebilmek, karşısındakine kulak kesilmek böyle bir insan ile karşılaşabilmek ne muhteşem bir şey… Sana kulak veren seni anlayan, hatta seni senden daha iyi dinleyen bir insanın varlığı ne büyük bir ikram… Acaba dinlemeyi mi unuttuk? Duyulmayı, işitilmeyi istiyoruz da işitmeye gelince kulaklarımız mı çalışmıyor? Yoksa kullanmaya, kullanmaya işitme kabiliyetimizi mi kaybettik? Önce işitseydik bize neler ikram edilecekti acaba? Belki de işitme zahmetine katlanamadığımız için ne büyük zenginliklerin farkına varmaktan kendimizi alıkoyuyoruz? Ben de altına “Çağımızın en büyük sorunu dinlememek” diye not düşerek sosyal medyada paylaştım. Sonra telefonu bıraktım, oğlumun arkadaşı Furkan’ının hediye ettiği A. Ali Ural’ın Makyaj Yapan Ölüler kitabını okumaya devam ettim. Karşıma çıkan kısa hikâyenin başlığı;  “Acı Duymayan Çocuk” adlı hikâyeyi okumaya koyuldum. Hikâyede anne evladını doktora getiriyor. Doktor hemen stetoskopu alıp çocuğun sırtını dinlemeye başlıyor.  Doktor: Derin nefes al, ver diyor. Stetoskopu vücudun değişik yerlerine koyuyor dinliyor ama bir şey yok. Bu arada çocuğa nasıl derin nefes alıp vereceğini gösteriyor ama yine bir şey yok. Sonra anneyi dinlemek aklına geliyor. Neden geldiniz, çocukta bir şey yok diyor. Anne bir yanık kokusu aldım. Çocuk elini sobaya koymuş yanıyordu. Fark etmeseydim daha yanacaktı. Benim çocuğum acı duymuyor, ağrı duymuyor diye anlatınca doktor irkilir. Anneyi dinleyince yüzleşir. Gerçeği duyar. Bu toplumda nadiren görülen bir hastalık olduğunu, anlatır. Hikâye “acı çekmeye başlamazsak yanmaktan kurtulamayacağız” cümlesiyle bitiyor. Çok etkilendim gerçekten dinlemek, duyabilmek hepimiz için bir lütuf… Son zamanlarda düşündüklerim, bu paylaşımı, hikâyeyi hepsini yaşamın bana bir işareti olarak kabul ettim ve bu hafta yazımı bu konuya ayırdım… Artık duymuyoruz… Modern toplumun gerekleri yaşamın seslerine, görüntülerine kokularına karşı bizleri yabancılaştırdı artık yaşama ve onu zenginleştiren her şeye daha çok duyarsızız. Artık şehirlerde yıldızları görmüyoruz. Kuş seslerine yabancıyız. Ağaçların, çiçeklerin kokuları bize masal gibi… Doğallık, hikâyelerin konusu… Komşularımız çok uzak… Eski gibi dostluklar yok. Fayda paylaşan yakın ilişkiler var. Çözüm ortaklıkları diyelim. Bir dostum geçenlerde aynı köyde olmamıza rağmen dedeme üç haftadır gitmeye vakit bulamıyorum diyordu. Ben de aynı evde çalışan dört kişi; ikisi online evde ikisi dışarda onlar da akşam yemeğinde ya da Pazar kahvaltısında ancak görüşebiliyorlar dedim. Dünyaya baktım; Milyonlar göçe zorlanıyor, yüzbinler savaşta ölüyor artık duymuyoruz, duyarsızlaştık. İnsanlık daha çok kazanmak için daha çok yaşamını kaybediyor. Ucuza sattığımız hayatlarla pahalı ve acı tecrübeler satın alıyoruz. İnsanlık acı duymayı kaybediyor. Bazen sadece kazanmak yetmiyor başkalarının kaybettiğini de görmek istiyoruz. Acaba hangi acıyı duyarsak yandığımızı fark edebiliriz? Ya da insanlığımızı tekrar hatırlamak değerli kılmak için hangi acıları duymalıyız? Ağrının vücudun erken uyarı sistemi olduğunu okumuştum, yaşamda erken uyarı sistemlerimiz mi körleşti? Belki de yaşama karşı hassasiyetimizi ondan kaybettik Benim dileğim acı duymadan yaşamın farkına varmamız. Ümidim güçlü. Yapabileceğimiz çok şey var… Belki de isteklerimizin peşinde koşarken gerçek ihtiyaçlarımızın tanımını unuttuk. Bizim ihtiyaçlarımızdan çok bize dayatılan istekleri ihtiyacımız gibi görmeye başladık. Onlara ulaşınca yaşamımızda mutlu olacakmışız duygusuna kapıldık. Oysa önümüzde isteklerimiz ve arzularımız arkamızda onlara sahip olurken ödemelerimiz ve borçlarımız. Düzenin at yarışının figüranları gibiyiz. Gerçekten ümidim var.. Mevlana dinlemenin ikram olduğunu söylediğinden beri 750 yıl geçmiş. Ne badireler atlattı insanlık… Elbet bir yerimiz ağrıyacak, acı duyacağız vicdanımız ve aklımız harekete geçecek…  
Ekleme Tarihi: 06 Ocak 2025 - Pazartesi

Acıyı Duymayan İnsan

Acıyı Duymayan İnsan

Kaç zamandır düşünüyorum; kendimize ve sıfatımız olan insanlığa karşı neden artan oranda duyarsızlaşıyoruz?

Aslında insanlık hepimizin taşıdığı taşıması gereken çok değerli sıfat ama nedense günümüzde yaşananlara bakınca gittikçe artan oranda insanlığa karşı,  insanlar olarak hepimiz gittikçe duyarsızlaşıyoruz,  bana öyle geliyor.

Bu düşünceyi paylaşanlara bakarsam hiç de yalnız değilim.

Yine bu düşünceler içinde iken sosyal medyada bir paylaşım dikkatimi çekti;

“İnsanı ilgi ile dinlemek insana en büyük ikramdır” Hz Mevlana diyordu.

İçimiz ısıttı bu söz…

Dinleyebilmek, karşısındakine kulak kesilmek böyle bir insan ile karşılaşabilmek ne muhteşem bir şey…

Sana kulak veren seni anlayan, hatta seni senden daha iyi dinleyen bir insanın varlığı ne büyük bir ikram…

Acaba dinlemeyi mi unuttuk?

Duyulmayı, işitilmeyi istiyoruz da işitmeye gelince kulaklarımız mı çalışmıyor?

Yoksa kullanmaya, kullanmaya işitme kabiliyetimizi mi kaybettik?

Önce işitseydik bize neler ikram edilecekti acaba?

Belki de işitme zahmetine katlanamadığımız için ne büyük zenginliklerin farkına varmaktan kendimizi alıkoyuyoruz?

Ben de altına “Çağımızın en büyük sorunu dinlememek” diye not düşerek sosyal medyada paylaştım.

Sonra telefonu bıraktım, oğlumun arkadaşı Furkan’ının hediye ettiği A. Ali Ural’ın Makyaj Yapan Ölüler kitabını okumaya devam ettim.

Karşıma çıkan kısa hikâyenin başlığı;  “Acı Duymayan Çocuk” adlı hikâyeyi okumaya koyuldum.

Hikâyede anne evladını doktora getiriyor. Doktor hemen stetoskopu alıp çocuğun sırtını dinlemeye başlıyor.

 Doktor: Derin nefes al, ver diyor. Stetoskopu vücudun değişik yerlerine koyuyor dinliyor ama bir şey yok. Bu arada çocuğa nasıl derin nefes alıp vereceğini gösteriyor ama yine bir şey yok.

Sonra anneyi dinlemek aklına geliyor. Neden geldiniz, çocukta bir şey yok diyor.

Anne bir yanık kokusu aldım. Çocuk elini sobaya koymuş yanıyordu. Fark etmeseydim daha yanacaktı. Benim çocuğum acı duymuyor, ağrı duymuyor diye anlatınca doktor irkilir.

Anneyi dinleyince yüzleşir. Gerçeği duyar.

Bu toplumda nadiren görülen bir hastalık olduğunu, anlatır.

Hikâye “acı çekmeye başlamazsak yanmaktan kurtulamayacağız” cümlesiyle bitiyor.

Çok etkilendim gerçekten dinlemek, duyabilmek hepimiz için bir lütuf…

Son zamanlarda düşündüklerim, bu paylaşımı, hikâyeyi hepsini yaşamın bana bir işareti olarak kabul ettim ve bu hafta yazımı bu konuya ayırdım…

Artık duymuyoruz…

Modern toplumun gerekleri yaşamın seslerine, görüntülerine kokularına karşı bizleri yabancılaştırdı artık yaşama ve onu zenginleştiren her şeye daha çok duyarsızız.

Artık şehirlerde yıldızları görmüyoruz.

Kuş seslerine yabancıyız.

Ağaçların, çiçeklerin kokuları bize masal gibi…

Doğallık, hikâyelerin konusu…

Komşularımız çok uzak…

Eski gibi dostluklar yok.

Fayda paylaşan yakın ilişkiler var.

Çözüm ortaklıkları diyelim.

Bir dostum geçenlerde aynı köyde olmamıza rağmen dedeme üç haftadır gitmeye vakit bulamıyorum diyordu.

Ben de aynı evde çalışan dört kişi; ikisi online evde ikisi dışarda onlar da akşam yemeğinde ya da Pazar kahvaltısında ancak görüşebiliyorlar dedim.

Dünyaya baktım;

Milyonlar göçe zorlanıyor, yüzbinler savaşta ölüyor artık duymuyoruz, duyarsızlaştık.

İnsanlık daha çok kazanmak için daha çok yaşamını kaybediyor.

Ucuza sattığımız hayatlarla pahalı ve acı tecrübeler satın alıyoruz.

İnsanlık acı duymayı kaybediyor.

Bazen sadece kazanmak yetmiyor başkalarının kaybettiğini de görmek istiyoruz.

Acaba hangi acıyı duyarsak yandığımızı fark edebiliriz?

Ya da insanlığımızı tekrar hatırlamak değerli kılmak için hangi acıları duymalıyız?

Ağrının vücudun erken uyarı sistemi olduğunu okumuştum, yaşamda erken uyarı sistemlerimiz mi körleşti? Belki de yaşama karşı hassasiyetimizi ondan kaybettik

Benim dileğim acı duymadan yaşamın farkına varmamız.

Ümidim güçlü.

Yapabileceğimiz çok şey var…

Belki de isteklerimizin peşinde koşarken gerçek ihtiyaçlarımızın tanımını unuttuk.

Bizim ihtiyaçlarımızdan çok bize dayatılan istekleri ihtiyacımız gibi görmeye başladık.

Onlara ulaşınca yaşamımızda mutlu olacakmışız duygusuna kapıldık.

Oysa önümüzde isteklerimiz ve arzularımız arkamızda onlara sahip olurken ödemelerimiz ve borçlarımız. Düzenin at yarışının figüranları gibiyiz.

Gerçekten ümidim var..

Mevlana dinlemenin ikram olduğunu söylediğinden beri 750 yıl geçmiş.

Ne badireler atlattı insanlık…

Elbet bir yerimiz ağrıyacak, acı duyacağız vicdanımız ve aklımız harekete geçecek…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Lerzan Özgenç
(06.01.2025 11:45 - #1815)
Teşekkürler gündemin en düşünülmesi gereken konusu emeğinize yüreğinize sağlık iyi çalışmalar saygılar selamlar.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Aytaç Kurtuba
(06.01.2025 12:48 - #1817)
Güzel bir konu ve yazı ağabeyim, sağ olunuz... Yeryüzü toplumları bir çok konuda karşı karşıya ikiye bölünmüş durumda, onlar birbirlerinin acısına biraz duyarsız biraz da sevinir durumdalar ne yazık ki... Örnek Gazze'de öldürülenler, 45.000 sayısınca kuş öldürülse insanlığın içi yanar ama insan öldürülünce sevinenler var... Bir de iki yana kulağını tıkayıp acıyı duymak istemeyenler, onlar kötüyü görmeyince kötünün var olmadığı algı örtmesi ile yaşamakta... Sonuç olarak kendin için istemeyeceğini başkası için de istememek kavramına yanaşıyoruz ancak bu dediğimiz kesimlerin umurunda değil... Kişisel olarak ise birebir dinleyici olup yol göstermek de büyük bir güzellik... Acı duyan kişilerin yanında olduğunu duyumsatmak var olma nedenimiz açısından çok önemli...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
ahmet atay
(06.01.2025 18:27 - #1818)
Hikâye “acı çekmeye başlamazsak yanmaktan kurtulamayacağız” cümlesiyle bitiyor. Kritik eşik bu cümlede... Çıkar için her değerin yerle bir edildği, ya da evrensel değerleri değersiz kılan ve itikaden öteki taraf için GERÇEK DEĞİL DE ÇIKAR İÇİN DAYATILMIŞ özden ziyade şekle bağlı içeriği kutsayabilmek için sanattan, tabiattan, evrensel ortak insani değerlerin minimize edildiği garip zamanların içindeyiz.. On yılların şehitlerinin değersizleştiği günleri sorgulamadan yutan toplum için nafile bir yazı.. Emeğinize sağlık, umar ve dilerim uyutulan unutulan sevinçlerimize ve kederlerimize ateş olur yazınız...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 blossomtips.com deneme bonusu veren siteler yeni En iyi deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler