SEÇİM YAZILARI - 12
SİLİFKE’DE SEÇİM VE SANDIK GÜVENLİĞİ
Demokrasilerde, her bir yurttaşın sandığa gidip oyunu kullanması önemli olduğu kadar, seçimlerin güvenli bir ortamda yapılması ve kullanılan oyların doğru bir şekilde sayımı meseleleri de ayrı bir önem arz etmektedir. Bu bağlamda; Pazar günkü tarihi seçimlerde, siyasi parti teşkilatlarının temsilcileri ve sivil oluşumlar, sandık ve seçim güvenliğini sağlamak üzere okullarda olacaklar. Bir kısım Silifke avukatları da gönüllü olarak görev alarak, o gün “teknik boyutta” işlemlerin hukuka uygun olarak yapılmasını sağlayacak; bu konuda gerekli itirazların yerinde ve zamanında yapılması, Silifke avukatlarınca da sağlanacak.
Bunun dışında, Türkiye Gönüllüleri ile Oy ve Ötesi gibi oluşumlar da, temsilcileri aracılığıyla, seçimlerin şeffaf ve güvenilir bir şekilde yapılmasına dönük çalışma içerisinde olacaklar. Siyasi partiler, görevlendirdikleri sandık müşahitleri aracılığıyla, olası hak kayıplarının önüne geçmek ve tek bir oyun bile zayi olmasına engel olmak çabası içerisinde olacaklar.
Bu bağlamda; seçimlere dair sürecin şeffaf olarak ilerlemesi ve yapılacak oy sayım işlemlerinde olası yanlışların önüne geçilmesi seçim ve sandık güvenliğinin tam anlamıyla sağlanması ile mümkün. Kimsenin kimse üzerinde tahakküm kurmadığı, kimsenin kimseye dayatmada bulunmadığı, birilerinin yanılgılı -ve belki de yanlı- değerlendirmeler ile sonuca etki etmeye çalışmadığı bir seçim süreci, seçim ve sandık güvenliğinin sağlanması noktasında oldukça önemli…
Özellikle, ülkede son on yılda yaşanan bazı olumsuz gelişmeler, bu konuda birçok seçmenin kafasında soru işareti yaratmaya müsait. Hatırlanacağı üzere, 2019 Yerel Seçimlerinde, Anadolu Ajansı belli bir saatten sonra veri akışını durdurmuş idi. 2017 referandumunda bir kısım mühürsüz oyların geçerli sayılması gibi uygulamalar da halen hafızalarımızda. 2014 Yerel Seçimlerinde ülkede belli yerlerde, elektrik kesintileri yaşanmıştı, hatırlarsanız. Dönemin enerji bakanı, gayet ciddi bir şekilde, trafoya kedi girdiğinden, kesintinin ondan kaynaklandığından falan bahsetmişti. Yani bu ve buna benzer hadiseler, seçim ve sandık güvenliği konusunda hep bir “şüphe” yarattı, o günlerden bugünlere gelinen süreçte. O yüzden, yurttaşların saha çalışmaları esnasında siyasi parti temsilcilerine çoğunlukla söyledikleri de şu idi: “Biz oyumuzu kullanırız, ama lütfen kullandığımız oylara sahip çıkın!”
Düşünsenize, kullandığınız oyun bir anlam ifade etmediğini… Yok sayıldığını… Birilerinin işine yarayacak şekilde, farklı sebeplerle “geçersiz”, farklı sebeplerle “geçerli” sayıldığını… Belki de, birilerinin bizim yerimize seri halde bir tarafın menfaatine yarayacak şekilde oylar kullandığını…
Şükür ki, halihazırda seçimler Anayasa’nın 67. maddesine göre; “serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında” yapılmaktadır. Yani, seçim günü, oy kullanma kabinine girdiğimizde, kimsenin müdahalesine maruz kalmadan oyumuzu rahat ve özgürce, tam da istediğimiz doğrultuda kullanmak sadece ve sadece yurttaş olarak kendimizi ilgilendirir bir durumdur. Kimseye hesap verme zorunluluğumuz yoktur, bu anlamda. Kimseye bir şeyleri açıklama mecburiyetimiz de… Sadece aklımız ve vicdanımızdır, söz konusu olan. Bizim kullandığımız o bir “oy” o kadar değerlidir ki. Kimsenin o bir “oy”un değerini hiçe saymaya hakkı yoktur. O bir “oy”a sahip çıkmak, bütün bir toplumun -deyim yerindeyse- namus meselesidir. Seçim günü geldiğinde, sandıklara sahip çıkmak, demokrasiye ve demokrasinin kazanımlarına sahip çıkmak demektir. Bu nedenle, seçim günü sandık görevlileri ile siyasi parti müşahitleri ile, sivil gönüllüler ile, avukatı ile, vatandaşı ile birlikte tam bir birlik ve bütünlük duygusu ile sandıklara sahip çıkmalı, oy sayımının doğru ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesini sağlamalı, irademizin hiçe sayılmasına hiçbir şekilde müsaade etmemeliyiz.