SARI HOCAMIN DUMANLA İMTİHANI
Sarı Hocamda hikâye çok! Geçenlerde karakol macerasını anlatmıştım. Sıra geldi nasıl narkotik mağduru olduğuna…
Her şey görev aldığı camiye “denetimli serbestlik”ten yararlanan bir mahkûmun gelmesiyle başlamış. Adı Numan Duman‘mış. Denetimli serbestlik ise malûm, hükümlü cezasını cezaevinde infaz ederken salıverilmesine belli bir süre kalınca tahliye edilerek dışarda sosyal hayat içerisinde denetim altında tutulması…
Gelen mahkûm çiçeksever biri olduğu için hemen Sarı Hocamın ilgisini çekmiş. Zira kendisi çiçek yetiştirmeye çok meraklı. Nitekim görev yaptığı camisinin çevresi âdeta çiçek bahçesi gibidir.
Empatik ve de sempatik “denetimli serbest” misafir “ben hapse girmeden önce bir süre bahçıvanlık yaptım Hocam. Ayrıca memleketimde bahçelerimiz vardı. Yani sen bu çiçek bakımı ve sulaması işini artık bana bırak. Gerisini merak etme!” deyince Hocam çok memnun olmuş. Nitekim Numan arkadaş dediğini yapıp caminin bahçesine yeni çiçekler ve bitkiler dikmiş, gübrelerini vermiş, sulamasını yapmış. Arada Hocam da çiçekleri suluyormuş.
Numan Duman bahçeyle uğraştıktan sonra en uçtaki banka oturup tabakasından sardığı tütünle hazırladığı keyif sigarasını yakar ve dumanını içine çekerken yetiştirdiği çiçekleri zevkle seyredermiş.
HOCAM UÇUŞA GEÇİYOR
Bir akşamüstü yine dumanlanırken yanına yaklaşan Sarı Hocama da sigara uzatmış. Çok nadir sigara içen Hocam onu kırmamış ve birlikte tellendirmeye başlayıp duman altı olmuşlar. İlk defa içtiği bu sarma tütün ona içtiği paket sigaradan daha fazla keyif vermiş. Biraz sonra merkezi sistemden akşam ezanı okunmaya başlayınca Hocam izin isteyerek namazı kıldırmak üzere camiye girmiş. Müezzinin kamet getirmesiyle birlikte mihraba geçmiş. Arkasına dönüp safların sıklığını kontrol ettikten sonra tekbir getirmeye niyet etmiş. Bu sırada hep gözünün önüne Kâbe’yi getirmeye çalışırmış. Ama bu defa ırmak kenarında köşklü, şaraplı, hurili, tütünlü bir manzara belirmiş. Hocam “elhamdülillah” demiş. “Rabbimin ikramı. Artık keramet gösterip uçuşa geçiyorum herhalde” diye düşünerek her zamankinden daha takvalı bir şekilde namazı kıldırmış.
DUMANLI DUMANLI OY BİZİM ELLER
Hocam ertesi gün ikindi vakti camiye geldiğinde canının o sarma sigarayı çektiğini fark etmiş. Yine bahçede kendi halinde çiçeklerle meşgul olan Duman’ın yanına vararak bir tane istemiş. Tabii kendisi için istediyse namert olsunmuş. Tek amacı namaz kıldırmak için yüzünü Kâbe’ye doğru döndüğünde tekbir almadan önce dün akşamki cennet tablosunu görmek ve namazı daha takvalı kıldırmakmış. Banka oturup içmeye başladığında birden memleketinde tütün kırıp kuruttuğu zor günler aklına gelip efkârlanmış ve elini kulağına atarak ezandan önce “Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller” türküsünü söylemeye ve arasında gazel okumaya başlamış.
CEMAAT ARTIYOR
Camiyi, cemaati ve Sarı Hocamı çok seven vefalı Numan Duman “ben tamamen tahliye olsam bile artık buraya yerleşirim. Sizi, camimi ve bahçemi bırakmam” diyormuş. Nitekim yavaş yavaş o da namaza başlayıp, Hocamın “aziz ve de muhterem” cemaatine dâhil olmuş.
Bu arada cami cemaati giderek artmaya başlamış. Gelenler de genellikle Duman’ın hapishaneden eski arkadaşlarıymış. Hocam da onları İslam’a ve camiye kazandırdığı için oldukça mutluymuş. Bu kişiler daha ziyade yatsı namazı çıkışı bahçede halka oluyor, sigara içip içinde “ot, kubar, beyaz, duman” gibi Hocamın bilmediği argo kelimelerin bolca geçtiği tatlı bir muhabbete dalıyorlarmış.
Samimi olduğu cemaatten bazı dostlarına da sarma sigarasından ikram eden Duman’ın nâmı önce tüm mahalleye, ardından da beldeye yayılmış. Onun tütününün tadına bir varan sigara paketini yırtıp atıyor, parasını peşin ödeyip kendisine sarma sigara sipariş veriyorlarmış.
İŞİN KOKUSU ÇIKIYOR!
Ancak camideki bu hareketlenme ara sıra namaz kılmaya gelen jandarma komutanının dikkatini çekmeye başlamış. Çaktırmadan takip ettirip gelişmeleri Emniyet Narkotik Şube ile paylaşmış. Komutan bir gün cuma namazı çıkışı Sarı Hocama “cami bahçesinden değişik kokular alıyorum. Yakında bu işin kokusu çıkar Hocam” demiş.
Meğer Numan Duman bahçedeki çiçeklerin arasında kendisine yetecek kadar da dişi hint keneviri yetiştiriyormuş. Ardından bu bitkinin çiçekleri ve tohum yataklarını ince elekle toz haline getirerek kubar esrar elde ediyormuş. Sizin anlayacağınız içtiği ve zaman zaman Hocama ve cemaate ikram ettiği de sigara görünümlü esrarmış. Tabii Narkotik Şube de camiyi ve gelenleri takip ediyormuş. Sık sık çiçekleri dolayısıyla Duman’ın kenevirlerini de sulayan Sarı Hocam ise yardım ve yataklık suçundan izleniyormuş.
UYUŞTURAN DİŞİLER
Dişi hint keneviri denince yaşı kırka merdiven dayayan ve dişilerden yana şansı yâver gitmeyen Hocamızın niçin evlenmek istemediğini daha iyi anladım. Baksanıza kenevirin bile dişisi önce uyuşturuyor, sonra bağımlılık yapıyor, ardından süründürüyor.
Derken efendim operasyon için düğmeye basılmış. Bir öğle namazı sonrası caminin etrafı narkotik ekiplerince sarılmış. Önce Duman’ı, ardından Hocamı gözaltına alan polisler dikilen kenevirleri de sökerek inceleyip imha etmek üzere yanlarında götürmüşler. Şube Müdürü sorguda Hocama “kenevirleri bir sen suluyordun, bir o… Ayrıca kamera kayıtlarında senin de onun sardığı sigaradan içtiğin gözüküyor. Yoksa bu işte ortak mı çalışıyorsunuz?” deyince durumun vahametini anlayan Sarı Hocamda bet beniz atıvermiş. Anlayacağınız zaten sarı olan benzi iyice sararıp solmuş. Neyse Hocam “ben dikici, içici, satıcı değil sadece çiçek ve insan sevgimin kurbanıyım. Lânet olsun içimdeki bu insan sevgisine…” demiş ve suçsuzluğu anlaşılınca “denetimli olarak serbest” bırakılmış.
Yalnız o olaydan sonra Sarı Hocama garip bir şeyler olmuş. O çiçeksever adam gitmiş yerine her şeyden şüphelenen, çiçekleri bile sulamayıp kurutan huysuz bir adam gelmiş. Hatta camiye saksı içinde hediye edilen çiçekleri bile önce büyüteç ile inceliyor, sonra fotoğrafını çekip narkotik şubeden güvendiği bir arkadaşına gönderiyor, ondan onay almadan kesinlikle kabul etmiyormuş.
Ha bir de o konu açıldığında esrarlı gözlerle etrafı kolaçan etmeden tek bir kelime söylemiyormuş.