Rıfat YÖRÜK
Köşe Yazarı
Rıfat YÖRÜK
 

KARAKOLDA AYNA VAR

KARAKOLDA AYNA VAR   Mizahî Hikâye             Bizim caminin çok sosyal bir hocası var. Kendisi buralı değil oralı… Zaten buralı olmadığı ten renginden ve saçlarından besbelli. Zira bizim buralarda insanlar hep esmer ve kavruk olur. Ama Hocam maşallah sarışın ve beyaz tenli… Görenler Slav ırkından sanmakta. Bizim halkın ten rengi biraz açılsın diye gençliğinde ona çok güzel “tamba tumba, esmer bomba” kızlar gösterdik ama nafile! Yani Hocamızdan sarı sarı veletler almak, böylece ortalama ten rengimizi biraz olsun ağartmak nasip olmadı. Şimdilerde kırkına merdiven dayayan Hocamız ise artık evliliği pek düşünmüyor. ÇIKTIĞI GRUP DAĞILMAYA MAHKÛM             Kendisinin oldukça ilginç bir özelliği de çıktığı WhatsApp gruplarının mutlaka dağılmaya mahkûm olması… Bu yüzden, hoşumuza gitmeyen katı, dedikoducu, bağnaz gruplardan eğer çıkamıyorsak, bir vesileyle Hocamızı da oraya aldırıyor ve bir süre sonra o ayrıldığında grubun sapır sapır dökülüşünü zevkle seyrediyoruz.             Hocamız yıllardır burada yaşadığından tanımadığı kişi yok gibi… Esnafından bürokratına, işçisinden polisine tüm belde sâkinleri ile arası çok ama çok iyi... Herkes onu sever, o da herkese yardımcı olmaya çalışır. Ama son işteki yardım ve yataklığı kendisine az daha pahalıya mâl oluyormuş. RİCA MİNNET DERKEN…             Her şey cami cemaatinden polislerin öğle namazı sonrası bir ricasıyla başlamış: “Ocağına düştük değerli Hocam! Bir taciz iddiası için altı şüpheli bulduk. Ancak bizim emniyet mevzuatına göre yedi şüpheli olmadan aynalı odada olay şahidinin karşısına teşhis için çıkartamıyoruz. Yani okeye dördüncü arar gibi yana yakıla yedinci ararken aklımıza sen geldin. Lütfen bizimle göstermelik biçimde yedinci olarak gel de bir an önce şu zanlıyı teşhis ettirelim.”             “Ne demek!” demiş değerli Hocam. Hep birlikte ekip arabasına binerek doğruca Emniyet Müdürlüğüne gitmişler. Polisler hocamı filmlerden gördüğümüz aynalı odada en sona, yedi numaralı yere yerleştirmişler. Şüphelilerden altısı it kopuk cinsinden, yüzleri nursuz, sabıkalı kişilermiş. İçlerinden sadece Hocam bembeyaz teni, sapsarı saçlarıyla aynalı odada ay gibi parlıyor, âdetâ nurlar saçıyormuş. KARAKOLDA AYNA VAR!             Derken olay şahidi, şüphelilerin göremediği ayna arkasındaki bölüme alınmış. Yanında beldemizin Emniyet Müdürü de varmış. Müdür şahide “hadi bakalım. Zanlıları iyice incele, teşhisini yap ki, gerçek suçluyu bulup anasından emdiği sütü burnundan getirelim. Arkadaşımın kızını taciz etmenin bedelini öğrensin.”             Bu sözlerden tırsan şahit birinci sıradan itibaren şahısları tek tek inceleyerek, uzaktan yarım yamalak gördüğü ve komşular bağırınca liseli genç kızı bırakıp hızla kaçan adamı teşhis etmeye çalışmış. İlk turda tam teşhis koyamamış. İkinci tura gelince Emniyet Müdüründe homurdanmalar başlamış. Şahit üçüncü turda aydınlanarak, artık birisini seçmezse falakaya kendisini yatırılacağını çok iyi anlamış. Ama bir taraftan da katil suratlı heriflerin şerrinden korkuyormuş. Ya daha sonra “muhbir vatandaş”ın o olduğunu öğrenirlerse… Ama yedi numara öyle mi? İnsana güven ve huzur veren bakışı, tatlı tebessümüyle kolay affedebilecek birisine benziyormuş. İŞLER KARIŞIYOR             Şahidimiz işte bu halet-i ruhiye içindeyken üçüncü turda “suçlu 7 numaradaki adam olabilir” deyivermiş.  Emniyet Müdürü “aferin sana! Bu herifi zaten benim de gözüm tutmamıştı. Biz böylelerini çok gördük. Bebek yüzlü seri katillerle bile karşılaştık.” demiş ve ilk altı kişinin salıverilmesini, yedincinin ise bodrum kattaki karanlık odada biraz okşanarak suçunu itiraf etmesinin sağlanmasını istemiş. Hocayı camiden getiren polisler “kem küm” etseler de Müdür ağızlarını bile açtırmadan makamına geçmiş.             Sonra ne mi oldu? 15 yıldır beldemizi şenlendiren sarı Hocamız tayinini aldırıp uzaklara, çok uzaklara gidiverdi.             Meğer Hocamızı içeride falakaya yatırıp, geldiğine geleceğine pişman etmişler. Hadi bu fiziksel acı… Bir süre yürüyemez, namaz kıldıramaz olursunuz ama sonra ağrı, sızı geçer. Kendisini asıl korkutan ve kaçmasına sebep olan olay ise o Emniyet Müdürünün, ancak üç çocuklu dul kızını alması şartıyla kendisini serbest bırakabileceğini söylemesi olmuş.             Çok şükür Hocam bu dâvâdan beraat etti ama can havliyle beldemizi de terk etti. Yani kendisi artık buralı değil oralı! Ama ne zaman radyoda, televizyonda, internet ortamında karşısına “Karakolda Ayna Var” şarkısı çıksa gözleri doluyor, yediği haksız dayak aklına geliyor ve “sadece ayna ve aynalı oda olsa iyi… Maalesef aynasızlar da var” diye serzenişte bulunuyormuş.             Seni çok arıyoruz Sarı Hocam! Bizi bırakıp gideli burada yüzlerce lüzûmsuz WhatsApp grubu kuruldu. Ama dağıtacak kimsemiz kalmadı. Üstelik camimize esmer, kara kuru, oldukça asabî ve asosyal yani senin tam zıddın bir Hoca atandı. O kadar ters biri ki, cami cemaatinden polisler “yedinci” olması için rica etseler adamları camiden bile kovar.             Ah Sarı Hocam ah! Sen gittin ama ardından yakılan ağıt şimdi dillere destan oldu.                             SARI HOCAM NERDESİN?             Sarıydı safran gibi             Boylu poslu ve iri             Yürümeyi sevmezdi             Ama yine de diri               Evlendirseydik eğer             Sarı sarı veletler,             Etrafında dört döner             “Baba baba” derlerdi               Gitti, bıraktı bizi             Terk etti camimizi             Bayram ediyor WhatsApp             Soldurdun benzimizi  
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2024 - Pazar

KARAKOLDA AYNA VAR

KARAKOLDA AYNA VAR

 

Mizahî Hikâye

            Bizim caminin çok sosyal bir hocası var. Kendisi buralı değil oralı… Zaten buralı olmadığı ten renginden ve saçlarından besbelli. Zira bizim buralarda insanlar hep esmer ve kavruk olur. Ama Hocam maşallah sarışın ve beyaz tenli… Görenler Slav ırkından sanmakta. Bizim halkın ten rengi biraz açılsın diye gençliğinde ona çok güzel “tamba tumba, esmer bomba” kızlar gösterdik ama nafile! Yani Hocamızdan sarı sarı veletler almak, böylece ortalama ten rengimizi biraz olsun ağartmak nasip olmadı. Şimdilerde kırkına merdiven dayayan Hocamız ise artık evliliği pek düşünmüyor.

ÇIKTIĞI GRUP DAĞILMAYA MAHKÛM

            Kendisinin oldukça ilginç bir özelliği de çıktığı WhatsApp gruplarının mutlaka dağılmaya mahkûm olması… Bu yüzden, hoşumuza gitmeyen katı, dedikoducu, bağnaz gruplardan eğer çıkamıyorsak, bir vesileyle Hocamızı da oraya aldırıyor ve bir süre sonra o ayrıldığında grubun sapır sapır dökülüşünü zevkle seyrediyoruz.

            Hocamız yıllardır burada yaşadığından tanımadığı kişi yok gibi… Esnafından bürokratına, işçisinden polisine tüm belde sâkinleri ile arası çok ama çok iyi... Herkes onu sever, o da herkese yardımcı olmaya çalışır. Ama son işteki yardım ve yataklığı kendisine az daha pahalıya mâl oluyormuş.

RİCA MİNNET DERKEN…

            Her şey cami cemaatinden polislerin öğle namazı sonrası bir ricasıyla başlamış: “Ocağına düştük değerli Hocam! Bir taciz iddiası için altı şüpheli bulduk. Ancak bizim emniyet mevzuatına göre yedi şüpheli olmadan aynalı odada olay şahidinin karşısına teşhis için çıkartamıyoruz. Yani okeye dördüncü arar gibi yana yakıla yedinci ararken aklımıza sen geldin. Lütfen bizimle göstermelik biçimde yedinci olarak gel de bir an önce şu zanlıyı teşhis ettirelim.”

            “Ne demek!” demiş değerli Hocam. Hep birlikte ekip arabasına binerek doğruca Emniyet Müdürlüğüne gitmişler. Polisler hocamı filmlerden gördüğümüz aynalı odada en sona, yedi numaralı yere yerleştirmişler. Şüphelilerden altısı it kopuk cinsinden, yüzleri nursuz, sabıkalı kişilermiş. İçlerinden sadece Hocam bembeyaz teni, sapsarı saçlarıyla aynalı odada ay gibi parlıyor, âdetâ nurlar saçıyormuş.

KARAKOLDA AYNA VAR!

            Derken olay şahidi, şüphelilerin göremediği ayna arkasındaki bölüme alınmış. Yanında beldemizin Emniyet Müdürü de varmış. Müdür şahide “hadi bakalım. Zanlıları iyice incele, teşhisini yap ki, gerçek suçluyu bulup anasından emdiği sütü burnundan getirelim. Arkadaşımın kızını taciz etmenin bedelini öğrensin.”

            Bu sözlerden tırsan şahit birinci sıradan itibaren şahısları tek tek inceleyerek, uzaktan yarım yamalak gördüğü ve komşular bağırınca liseli genç kızı bırakıp hızla kaçan adamı teşhis etmeye çalışmış. İlk turda tam teşhis koyamamış. İkinci tura gelince Emniyet Müdüründe homurdanmalar başlamış. Şahit üçüncü turda aydınlanarak, artık birisini seçmezse falakaya kendisini yatırılacağını çok iyi anlamış. Ama bir taraftan da katil suratlı heriflerin şerrinden korkuyormuş. Ya daha sonra “muhbir vatandaş”ın o olduğunu öğrenirlerse… Ama yedi numara öyle mi? İnsana güven ve huzur veren bakışı, tatlı tebessümüyle kolay affedebilecek birisine benziyormuş.

İŞLER KARIŞIYOR

            Şahidimiz işte bu halet-i ruhiye içindeyken üçüncü turda “suçlu 7 numaradaki adam olabilir” deyivermiş.  Emniyet Müdürü “aferin sana! Bu herifi zaten benim de gözüm tutmamıştı. Biz böylelerini çok gördük. Bebek yüzlü seri katillerle bile karşılaştık.” demiş ve ilk altı kişinin salıverilmesini, yedincinin ise bodrum kattaki karanlık odada biraz okşanarak suçunu itiraf etmesinin sağlanmasını istemiş. Hocayı camiden getiren polisler “kem küm” etseler de Müdür ağızlarını bile açtırmadan makamına geçmiş.

            Sonra ne mi oldu? 15 yıldır beldemizi şenlendiren sarı Hocamız tayinini aldırıp uzaklara, çok uzaklara gidiverdi.

            Meğer Hocamızı içeride falakaya yatırıp, geldiğine geleceğine pişman etmişler. Hadi bu fiziksel acı… Bir süre yürüyemez, namaz kıldıramaz olursunuz ama sonra ağrı, sızı geçer.

Kendisini asıl korkutan ve kaçmasına sebep olan olay ise o Emniyet Müdürünün, ancak üç çocuklu dul kızını alması şartıyla kendisini serbest bırakabileceğini söylemesi olmuş.

            Çok şükür Hocam bu dâvâdan beraat etti ama can havliyle beldemizi de terk etti. Yani kendisi artık buralı değil oralı! Ama ne zaman radyoda, televizyonda, internet ortamında karşısına “Karakolda Ayna Var” şarkısı çıksa gözleri doluyor, yediği haksız dayak aklına geliyor ve “sadece ayna ve aynalı oda olsa iyi… Maalesef aynasızlar da var” diye serzenişte bulunuyormuş.

            Seni çok arıyoruz Sarı Hocam! Bizi bırakıp gideli burada yüzlerce lüzûmsuz WhatsApp grubu kuruldu. Ama dağıtacak kimsemiz kalmadı. Üstelik camimize esmer, kara kuru, oldukça asabî ve asosyal yani senin tam zıddın bir Hoca atandı. O kadar ters biri ki, cami cemaatinden polisler “yedinci” olması için rica etseler adamları camiden bile kovar.

            Ah Sarı Hocam ah! Sen gittin ama ardından yakılan ağıt şimdi dillere destan oldu.                            

SARI HOCAM NERDESİN?

            Sarıydı safran gibi

            Boylu poslu ve iri

            Yürümeyi sevmezdi

            Ama yine de diri

 

            Evlendirseydik eğer

            Sarı sarı veletler,

            Etrafında dört döner

            “Baba baba” derlerdi

 

            Gitti, bıraktı bizi

            Terk etti camimizi

            Bayram ediyor WhatsApp

            Soldurdun benzimizi

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3