ŞİİRE SIĞINMAK…
Bugün, köşemin başköşesini şiire ayırıyorum. 12 Kasım 2021 tarihinde memleketim Taşucu’na yerleşmemin birinci yıldönümü anısına yazdığım bu şiir denemesini, şair dostlarımın affına sığınarak sizlere sunmak istiyorum.
Lübnan asıllı ressam, şair ve filozof Halil Cibran “Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir. O, kanayan bir yaradan ya da gülümseyen bir ağızdan yükselen şarkıdır.” demiş. Gözüme çarpan bir metinde ise “gözyaşıyla yazılan şiir, gözyaşıyla okunur” ifadesinin altını çizmişim. Ve de denmiştir ki; “Kerem gibi ah etmek için, Kerem gibi yanmak gerek!”
Sözün kısası, dostlarım bu metni sadece, bir şiir sevdalısının yürek yangını olarak okur ve değerlendirirlerse sevinirim. Sürçü lisan ettiysem, ne olur affola!
GAZELE SIĞINMAK…
Kasımdı, ayların en yalnızına sığındım
Kasımdı, kıpkızıl yalnızlığa sığındım
Hazândı, hüzündü, her taraf kuru gazeldi
Döküldüm; yalın, yapraksız, sılama sığındım
İkilemdeydi iklimim, değişsin istedim
“Coğrafya kader” sözüne, Akdeniz’e sığındım
Kırık dökük bir yuva -olsun- ana kucağı…
Doğduğum yer, babamın ocağına sığındım
Sözcük sözcük tükenen, anam anam garibim
Silinse de hafızan, şefkatine sığındım
“O şimdi Taşucu’nda, anasının başucunda”
Diyen şair dostumun şiirine sığındım
Eşya meşya denilen, başa belâ ağır yük
Sadeleştim, sadece kitaplara sığındım
Serbest vezin derdime derman olamayınca
Divana, şahbeyite ve gazele sığındım
Yetmez mi dinlediğim bozkırın bozlağını
Kerem’e, Urfani’ye, poyrazıma sığındım
Hasretin dindi ama gurbet bitti mi Yörük?
Biter mi hiç? Sürgünden kurtuluşa sığındım.
Gökbelen, 19 Eylül 2022