BİR OF ÇEKSEM…
Erzincan… 83 Martı… 59. Topçu Tugayı Uçaksavar Taburu Birinci Bataryada dört aylık kısa dönem askerim.
Acemi er eğitimimizin tahmini onuncu günü… Öğle yemeğinden önce her zamanki gibi duamızı yapıyoruz. Okuyan Kırıkkaleli yani İç Anadolulu bir onbaşı olunca duayı “Tanrımıza hamdossun/Vatan millet varossun/Afiyet ossun” şeklinde yorumluyoruz. Kar ve ayazın içinde yaptığımız zorlu eğitimlerden bunalmışken aldığımız güzel bir haber hepimizi rahatlatıyor: Gelen mektuplar akşam yemekhanede dağıtılacak.
Akşam yemeğinden sonra hasret giderecek mektupları merakla bekliyoruz. Çünkü bugün ilk posta günümüz. Nihayet bir sessizlik oluyor. Kırklarelili “üj-bej” çavuşumuz şanslı arkadaşlarımızın isimlerini okumaya başlıyor. Adı söylenen koşarak mektubu almak için çavuşa yaklaşsa da kapabilmek ne mümkün! O daha yanaşmadan savurduğu zarf bir yana, mektup bir yana düşüyor. Olsun, memleketten veya sevdiceğinden haber var ya! Hemen parçaları birleştirip bir köşeye çekiliyor ve merakla okumaya başlıyor.
İlk partide uçaksavar taburundan elli kadar şanslı arkadaşımıza mektupları dağıtılıyor pardon savruluyor. Zaten okunup “görülmüştür” damgası yiyen bu açık mektupların dağıtımındaki ilkellik yüreğimi paralıyor. Hoş bana da gelmemiş ya! Çok efkârlanıyorum. Çayımı alıp Erzincan ayazında bulduğum kuytu bir yerde gönlümden geçen ilk türküyü karşımdaki Munzur Dağlarının siluetine bakarak yanık yanık söylemeye başlıyorum.
Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur
Şu karşıki dağda bir top kar idim
Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim
Evvel yârin sevdiceği ben idim
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum
Şairlere ilham veren “of!”
Askerlik bitiminden sonra da radyoda, televizyonda, kasette, cd’de karşıma çıktığında zevk alarak dinlediğim bu hazin türkünün girişindeki “of!”un etkisi her zaman beni büyülüyor ve düşündürüyor. Bu gönül telimizi titreten sözlerin sahibi o güzel ama “anonim” insanın, çektiği of’un karşıdaki dağları bile yıkacağını çok sade biçimde ifade etmesi ne kadar da etkileyici.
Yaptığım araştırmada bazı şair ve yazarlarımızın bu türkünün ilk dizesinden aldıkları ilhamla şiirler ve hikâyeler yazdıklarını öğreniyorum. Meselâ Aziz Nesin “Bütün Şiirleri” adıyla yayımlanan kitabındaki “Bir Ah Çeksem” başlıklı şiirinde şöyle sesleniyor;
“Yıkılmasın diye dağlar
Ah çekmiyorum
Kendimi yıkıyorum
Dünyayı yıkmıyorum”
Yılmaz Odabaşı ise ”Sakla Yamalarını Kalbim” adlı şiir kitabında yer alan “Konuşsam Sessizlik, Gitsem Ayrılık” adlı şiirinde muhatabına sesleniyor;
Resmin rehindir gurbetimde.
Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
Ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.
Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
Konuk et kanatları kanatılmış
Kuşlar getirdim sana...
Ve akşam, bir kez daha;
Saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
"Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır":
Çekmiyorsun!
Yıllar sonra görev için Kayseri’ye geldiğimde, türkünün bu şehrimize ait olduğunu, Kayserili sanatçı Ahmet Gazi Ayhan’dan alınarak ünlü sanatçı Ahmet Sezgin tarafından derlendiğini öğreniyorum.
Bu güzel türkümüzü Türk Halk Müziği sanatçılarımızın haricinde Cem Karaca, Ersen ve Dadaşlar, Sadık Gürbüz, İlkay Akkaya ve Ahmet Şafak da başarılı biçimde yorumlamış.
“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır” türküsünü her dinleyişimde kendimi Kırklartepe’nin eteğinde, Işıkpınar Köyünün yakınındaki birliğinde, Gümüşhane ve Munzur Dağlarıyla çevrili Erzincan Ovasında askerliğini yapan 24 yaşında, geleceğe umutla bakan, nişanlı bir genç olarak buluyorum.