Hanaylar yaptırıp döşetememek…
Yeni duyduğum bu Kıbrıs ağıdı beni niye bu kadar etkiledi? Melodisi mi, sözleri mi, acıklı hikâyesi mi? Yoksa Taşucu’na yerleşip açık havalarda Beşparmak Dağlarını görecek kadar Kıbrıs’a yakınlaşmam mı?
Bir süredir Silifke’nin köklü kültür kuruluşlarından Taşeli Kültür ve Sanat Derneğinin Türk Halk Müziği Korosu çalışmalarına katılıyorum. Koro Şefimiz sanatçı Cihangir Akdemir’in olası bir konser için seçtiği türkülerin ilki ise “Hanaylar yaptırdım döşetemedim”.
Hanay en az iki katlı konak demekmiş. Türkünün hikâyesi bugün Kıbrıs’ın Rum kesiminde kalan Limasol’da (Leymosun) geçmekte;
“Tarih 12 Kasım 1894. Leymosun ve çevresinde gökyüzü geceden bulutlarla yüklenmiş. Sabah sekiz sularında büyük gök gürültüleri ile yağmurlar gelir. Birçok dere taşar. Garilli ve Vathia dereleri denizle birleşir. Köprülü Camii ile Ayandon Kilisesi sulara kapılır. O sıralarda bir genç çift evlenmek üzeredir. Onlar için bir hanay yaptırılmış ancak henüz döşenememiştir. Gençler sel felaketinden kurtulsunlar diye o konağa sığınırlar. Ancak ölüm onları orada yakalar. İki genç henüz muratlarına eremeden sığındıkları hanayla birlikte sel sularına kapılırlar.”
Müzik dağarcığımıza birçok eser kazandıran rahmetli Nida Tüfekçi tarafından derlenen bu türkünün Refia Berkant’tan alındığı TRT arşivinde yazılmakta. Ayrıca Burdur yöresinden bir çeşitlemesi de mevcut. Tavsiyem bu güzel Kıbrıs türküsünü sanatçı Muzaffer Ertürk’ten dinlemeniz...
“Hanaylar yaptırdım döşetemedim” türküsünü her duyduğumda Silifke’ye ilk yerleştiğim o heyecanlı, o mutlu günlerimi hatırlayacağım. İşte söz konusu eserin sözleri;
Hanaylar yaptırdım döşetemedim
Çifte kumruları eş edemedim
Zalım felek ile baş edemedim
Konma bülbül konma çeşme başına
Bu gençlikte neler geldi başıma
Hanaylar yaptırdım yüceden yüce
İçinde yatmadım üç gün üç gece
Kurbanlar keserim gördüğüm gece
Konma bülbül konma çeşme başına
Bu gençlikte neler geldi başıma