HASTAYIM DERDİM DE İNANMAZDINIZ
Çoğumuz duymuşuzdur. Bir adam hep yakınlarına hasta olduğunu söyler, ama hastalığına kimse inanmazmış. Bakmış çare yok mezarını hazırlatmış ve mezar taşına; “Hastayım derdim de inanmazdınız” diye yazmış. Daha sonra da ölmüş. Öldükten sonra yakınları inanmış mıdır bilmem ama bizim millet olarak durumumuz aynen bu örneğe benziyor.
Geçmişten bu güne olup bitenleri iyi algılayamayanlar, tarih bilgi ve şuurundan yoksun olanlar durumun ciddiyetinin farkında değil.
Eğer insanımız asgari de olsa belli bir tarih şuuruna sahip olsalardı; tarihin çeşitli medeniyet ve kültürlerin, adlarını bile sayamayacağımız pek çok milletin mezarlığı olduğunu bilirlerdi.
Bunları bilselerdi de “Allah’ın izniyle bize bir şey olmaz” mantığıyla hareket etmekten vaz geçerlerdi.
Geçenlerde sohbet ettiğim ve iyi bir vatansever olduğundan asla şüphe etmediğim bir arkadaş beni müthiş bir hayal kırıklığına uğrattı. Arkadaşım elindeki gazetede, milliyetçilik, vatan, millet, hürriyet, bağımsızlık konusunda değerini, kalitesini yaşadığı her an, her saat, her dakika ispatlamış değerli bir büyüğümüzün köşesine bir müddet baktıktan sonra; “Ağabey bu adam ta çocukluğumdan beri vatan battı, batıyor der; ama ne hikmetse vatan bir türlü batmadı” dedi.
Arkadaşım, değerli kalem erbabı, örnek şahsiyet yazarımızın; “vatan elden gidiyor, şu şu gruplar ülkeye ihanet ediyor, gerekli uyanıklığı gösterip zamanında tedbir almazsak başımıza felaket gelir” anlamındaki uyarılarının abartılı olduğunu düşünüyordu.
Milliyetçilik iddiasında olan bir insanın bile böylesi bir gaflet ve delalet içinde bulunması, iç ve dış düşmanlarımızın da çokluğu dikkate alındığında millet olarak karşı karşıya olduğumuz tehlikenin boyutunu göstermesi bakımından manidardır.
Zavallı idrak yoksunu arkadaşım "öldük, bittik, vatan elden gidiyor, devlet yıkılacak, ülke bölünecek” gibi endişeleri yersiz buluyor. Tıpkı bir sinek, kelebek, bir başka yaratık ya da bir insan gibi hastalanınca düşüp ölecek gibi değerlendiriyor. Ama bir sineğin, kelebeğin, yaratığın, insanın normal ömrünün zaten ne kadar olduğunu bir milletin veya devletin vasati ömrünün ise ne kadar olabileceğini düşünmüyor.
Normal bir canlı organizmanın hastalanıp ölmesi ile kıyamete kadar yaşamasını arzu ettiğimiz Türk milletinin hayatını birbirine karıştırıyor. 50-60 yıl yaşayan ve hastalık söz konusu bile olmasa kriz veya kaza sonucu ölen bir faniyle koskoca bir millet mukayese edilir mi?
Ayrıca Türk Milleti son bulunan tarihi belgelerden de anlaşılacağı üzere 35 bin yıllık bir geçmişe sahip. 35 bin yaşında olan bir milletin hastalığının uzun sürebileceğini niçin düşünmüyoruz. Devlet ve toplum yapımızda en küçük bir rahatsızlık hiğimizde niçin süratle tedbirlerini alıp kutsal devletimizin büyüyüp ve güçlenerek bir 35 bin yıl daha yaşamasının çarelerini düşünmüyoruz.
Kaldı ki; problemler çözülmek için vardır. Küçük, büyük, zor, kolay millet olarak karşımıza çıkan bütün problemleri çözmek gibi bir mecburiyetimiz vardır. Aksi takdirde biriken problemler yığılıp üzerimize geldiğinde altında ezilebiliriz.
Lütfen kendini bu ülke için adamış milliyetçi fikir adamlarımızın sözlerine ve uyarılarına dikkat edelim. Aksi takdirde küresel güçler ve emperyalizmin temsilcileri bize “Hastayım derdim de inanmazdınız.”yazılı bir mezar taşını bile çok görürler.