GİDEREK ARTAN YALNIZLIĞIM
“Bir kemiğin ardından, saatlerce yol giden / İtler bile gülecek kimsesizliğimize” dizelerinin sahibi Nihal Atsız’ı rahmetle anarak konuya girelim.
Yüzde yüz haklı olduğun bir konuda bile yapayalnız kaldığınız oldu mu? Ben yapayalnız kaldım.
Hainlikte ve menfaat söz konusu olduğunda sınır tanımayanların saflarının sıklaştığı, buna mukabil karşısında durmak isteyenlerin darmadağın edildiğine şahit oldunuz mu? Ben defalarca şahit oldum.
Doksan yıl önce ihaneti belgelenip halkımız tarafından linç edildiğini bildiğiniz biri için bugün “aslında söylendiği kadar hain değildi” diyebilen televizyon bülbüllerini gördünüz mü? Ben hayretler içerisinde gördüm.
Allah, din, kitap kavramlarını dilinden düşürmeyen bir kısım zavallıların başkalarının uşaklığına soyunduğunu görüp feryat ettiğinizde sesinizin yankısından başka bir tepkinin oluşmadığını yaşadınız mı? Ben her gün, her an yaşıyorum.
Vatan, millet, bayrak edebiyatı yapıp da ihanete seyirci kalanları tenkit ettiğinizde camianızda bile dışlandınız mı? Ben dışlandım.
Milliyetçilik, vatanseverlik, kutsal değerlerimiz sarhoş sofralarında meze, bayram konuşmalarında malzeme olmamalıdır dediğinizde, dost bildikleriniz bile dünyalık menfaatler uğruna sizi yalnız bıraktılar mı? Beni bıraktılar.
Gözü yaşlı, burnu sümüklülerin palavralarına kanarak emperyalizmin köleliğine aday olanların üzüntüsünü yaşadınız mı? Ben yaşadım.
Gaflet içinde emperyalizmin hizmetine koşanları gördünüz mü? Ben gördüm.
Günlük menfaatler uğruna basit bahanelerle siperini terk ederek, düşman saflarına katılan sahtekârların geri dönüşünde kahramanlar gibi karşılandığını ve siperi terk etmeyen dava adamlarından daha kıymetli olduğuna şahit oldunuz mu? Ben şahit oldum.
Dostunuzu gittiği yanlış yoldan döndürmek isterken azarlandığınız, horlandığınız oldu mu? Ben defalarca azarlandım.
Müslüman'ın güçlüden yana değil, haklıdan yana olması gerektiğini söylediğinizde, sözde Müslümanların hışmına ve gazabına uğradınız mı? Ben uğradım.
“Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş” misali iftiralar ve çamurlarla bunaldığınız oldu mu? Beni bunalttılar.
Ve kararımı verdim. Çocukluğumda çok duyduğum bir uzun hava mı, gazel mi, bir türkü vardı:
“Dağdan indim anam düze ben
Diken oldum anam göze ben
Dar yerlerin geniş olsun
Daha gelmem size ben.”
Türküsünü becerebildiğim kadar söylemeye başladım.
Evet, giderek artıyor yalnızlığımız. Ama ne gam! Sıkışınca bu dörtlüğü, bunalınca ATSIZ’ın: “Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden.
İtler bile gülecek kimsesizliğimize” dizelerini mırıldanarak mücadeleyi sürdürüyoruz.