DEVLETİMİZ YIKILIR MI? Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ülkemiz üzerinde emelleri olan dış düşmanlar ve içimizdeki işbirlikçileri plan kurmaya devam ediyor. Bölücülük, azınlık ırkçılığı, menfaatçilik, yolsuzluk, yoksulluk, terör, anarşi her türlü yol ve yöntem kullanılarak emellerine ulaşmak isteyenler var güçleriyle çalışıyorlar. Tarih boyunca da bugün olduğu gibi Türk milletini bölüp, parçalamak ve yok etmek için yüzlerce plan kuruldu. Planlar uygulandı. Ama dış ve iç düşmanların her zaman hevesleri kursaklarında kaldı. Bizim gençliğimizde en büyük korkumuz Rusya’nın emperyalist emellerini Marksizm ambalajıyla içimize girmesi ve Demirperde ülkeleri arasına sokulmamızdı. Şükür o korkumuz çoktan bitti. Şimdi de ABD-AB kıskacında zor günler geçiriyoruz. Atlantik ötesinden yerli ve yabancı işbirlikçiler Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi ile ülkemizi ele geçirmek istiyor. Bu işin eş başkanlığına soyunan yöneticilerimiz bile var. Ama benim zerre kadar bir korkum ve endişem yok. Allah’ın izniyle millet olarak bu oyunları da bozacağız. Öyle ise yazımıza başlık olarak kullandığımız “devletimiz yıkılır mı” sorusunun cevabı normal olarak “hayır devletimiz yıkılmaz, buna kimsenin gücü yetmez” olmalıdır. İşte burada duruyor ve tereddütlere dalıyorum. Evet devletimizi emperyalist güçler yıkamaz. İç ve dış düşmanlar yıkamaz. Bölücüler ve hainler yıkamaz. Öyleyse endişem nedir? Adalet, adalet, adalet… Bir din büyüğünün: “mülkün temeli adalettir.” Büyük Atatürk’ün: “Adalet mülkün temelidir” dediğini biliyoruz. Mülkü bazı aydın bozuntuları ve cahil halkımızın sahip olduğu tapu, yani gayrimenkul olarak anladığı için adaleti malının, mülkünün teminatı sayar. Ancak biz biliyoruz ki, binlerce yıllık Türk devlet geleneğinde mülk demek devletimizi ifade eder. Yani sözü herkesin anlayacağı biçimde: “ Devletin temeli adalettir” şeklinde söylememiz doğru olacaktır. Peki devletimizde adalet işleri nasıl gidiyor? Kısaca bir göz atsak… Söz gelimi: Bir haksızlıkla ya da zulümle karşılaşan vatandaş hemen dilekçe yazarak veya avukat tutarak hakkını arayabiliyor mu? Yoksa yanılıp şaşıp mahkemeye başvurmuşsa yıllar süren bir yargılamadan bıkıp, mahkemeye başvurduğuna bin pişman mı oluyor? Tüm milletin bildiği davalar yıllar boyu açılamayıp, dosya tamamlanamayıp, zaman aşımına uğrayıp milletin gözünün içine baka baka ölenler öldüğüyle kalıyor, ölü sahiplerinin yürekleri yanmaya devam ediyor, sanıklar serbest bırakılıyor. Neymiş efendim “dava zaman aşımına uğramış”. Kardeşim zaman durup dururken aniden mi aşıyor. Yoksa devletin kurumları yıllarca işi ağırdan aldığı için zaman göz göre göre mi davanın üzerinden aşıp gidiyor. Mahkemelerimiz özellikle bölücülere dava açtığı zaman ABD ve AB komiserleri mahkemeleri izleyip devam etmekte olan davalar hakkında ahkâm kesiyorlar mı? Hatta hükümetlere baskı yapıyorlar mı? Soruşturma safhasında bile yayın basın organlarında çarşaf çarşaf savunma hakları elinden alınmış insanlar hakkında yalan yanlış haber ve iftiralar yayınlanıyor mu? Suça ve suçluya göre kanun ve yönetmeliklerle oynanıyor mu? Batılıların isteğiyle hukuk sistemimiz ve kanunlar değişiyor mu? Birileri milletle dalga mı geçiyor? Bilemiyorum. Bizdeki durumların dünyada benzeri var mı acaba? Varsa bize benzeyen ülkeler Afrika’da mı, Güney Amerika’da mı? Oralarda da vicdanı ve cüzdanı arasında sıkışanlar var mı? Oralarda da yargı bağımsızlığı bizzat siyasetin gölgesinde yara alıyor mu? Bölücüler, iç ve dış düşmanlar beni korkutmuyor. Devletimiz yıkılmaz diyorum. Ama adaletin sağlanmaması, adaletin felç olması, adaletin siyasallaşması, adaletin yıllarca tecelli etmemesi beni fazlasıyla korkutuyor. Ve böyle giderse devletimiz yıkılır diye korkuyorum. Allah esirgesin. Çünkü tarih boyunca hiçbir ülke fakirlikten, savaştan, iç ve dış düşmanlardan yıkılmamış. Adaletsizlikten ve zulümden yıkılmış. Aman dikkat!..