FELAKETE ATLAMAK!
İnsan bilerek kendini felakete atar mı?
İnsan bilerek çocuklarını ve torunlarını uçurumdan iter mi?
Öleceğini bildiği halde kendini uçurumdan atar mı?
İnsan ana ırzı bildiği vatanını düşmanlarına peşkeş çeker mi?
Milyonlarca şehit vererek kurduğu Cumhuriyet’e zarar vermek ister mi?
Kan, can, ter, gözyaşı akıttığı yurduna emperyalizmin temsilcilerini törenlerle çağırır mı?
Hürriyetinden birkaç milyon dolara vazgeçer mi?
Egemenliğinin yabancı başkentlere teslim edilmesine ses çıkarmaz mı?
Gelecek nesillere teslim etmek üzere atalarından teslim aldığı vatanın miras yedi mantığıyla elden çıkarılmasına razı olur mu?
Milli yeminle elde ettiği vatan topraklarının bölünmesine dayanabilir mi?
Aslanlık iddiasını sürdürürken, çakalların artıklarıyla yetinmeyi içine sindirebilir mi?
İnsan kendinin ve yakınlarının kötülüğünü ister mi?
Bu sorulara hepimiz normalde hayır cevabını veririz.
Ama sözünü ettiğimiz insanlar normal değilse...
Birçok vaatle sarhoş edilmişse...
Beyni iğfal edilmişse...
Güvenebileceği aydınları yoksa…
Masraf ederek okuttuğu aydınları milli aydın değil de sömürge aydını, koloni aydını olmuşsa…
Düşünceleri iğdiş edilmişse...
Renkli camlar (televizyon ekranları) ve renkli paçavralar tarafından her gün kandırılıyorsa…
Hareket kabiliyetini yitirmiş cesetler haline getirilmişse…
“Hayat süren leş” durumunda yaşıyorsa…
Güvendiği kaleler farkında olmadan düşmanlar ve iş birlikçileri tarafından işgal edilmişse…
Koskoca toplum iman zafiyeti geçiriyor ise…
Hainlerin adı şehitler listesinde yer bulur olmuşsa…
İhanet odakları her gün yeni mevziler kazanıyorsa…
Küçük çocuklar misali bir elma şekerinin arkasından gidiyorsa…
Vatan, millet, din, iman nutukları atanlar bile küresel güçlerin kanatları altına girmişse…
Milliyetçilik bir hayat tarzı değil de bayram ve törenlerde hamasi nutuklar atmak için kullanılıyorsa…
Toplum, içi boş insan maketleri haline gelmişse…
Toplumsal cinnet hali ortaya çıkmışsa…
Bal gibi uçurumdan atar…
Bal gibi felaketin kucağına düşer…
Hem de Hasan Sabbah’ın askerleri gibi cennete gideceğine inanarak ve gülerek atar.
Aynen bizim emperyalizmin (ABD, AB, İMF) kucağına atladığımız gibi...