Kim sağcı kim solcu?
Mersin siyaseti gibi Silifke siyaseti de bize yine bildiğimiz kitapları tersten okutmaya devam ediyor. Ülkede temsil edilen tüm büyük siyasi örgütlerin belediyeler, vekillikler kazandığı Mersin, siyaseten farklı duruşunu birçok ilçesine de sirayet ettirmiş durumda. Silifke'nin de şahsına münhasır durumu elbette malum. Ama yerel seçimler yaklaşırken ve siyaset ısınırken, hazırlıklı olmamıza rağmen şaşırmaya devam ediyoruz. En çok dikkat çeken konu ise kendini siyasetin solunda tanımlayan partilerin sağ partilere özgü refleksler geliştirmesi, sağda konumlanan partilerin ise sol refleksler göstermesi...
Sağ siyasete ülke bazında yapılan en büyük eleştirilerden birisi, köhnemiş tiplerin dönüp dolaşıp, ısıtılıp ısıtılıp tekrar önümüze sunulması olmuştur. Yerelde baktığımız zaman yerel iktidarı elinde bulunduran sağ partinin iktidar olmasına rağmen yeni yüzlerle alternatifler üretmeyi başardığı görülürken sol siyasetin Silifke'de son on yıldır yıpranmış kişilerden öteye gidemediği dikkatimizi çekiyor. Birinin kaybettikten sonra tekrar gelip öne sürülmesi nedense, reddedilen bir teklifin tekrar sunulup 'bir daha düşünmek ister misin?' denilmesi gibi bir his veriyor. Oysaki henüz reddedilmemiş kişiler, yüzünü eskitmemiş kişiler bulunsa çok daha dinamik bir mücadele verilebilir. Bu yüzlerin olmadığını söylemek ise ya bu yüzlere haksızlık ya da bitmişliğin ilanı olabilir.
Sağ siyasetin eleştirildiği bir diğer konu da kadın adayların kendilerine listelerde yer bulamadığı olmuştur her zaman. Son genel seçimde aktif olarak çalışan kadın aday denilince akla yine yerel iktidarın adayı geliyor ki daha sonrasında aynı aday başka bir konuma getirilerek 'süs' olarak aday gösterilmediği de kanıtlanmış oldu. Ama değişimin yüzü olması beklenen solda konumlanmış merkez partide ise resmen; 'Kadının adı yok'
Elbette bununla ilgili önceki dönemden çok olumlu anıları yok bu güruhun ama bir tane olumsuz örneğin diğer kadınların önünü kesebilmesi de yine kadınlara yönelik bir negatif ayrımcılık sanırım. Adı yolsuzlukla anılan bir erkek adayın sonraki dönemde başka erkek adayların önünü kesmesi görülmüş değildir mesela.
Son olarak dikkatimizi çeken ve sağımızı solumuzu karıştırmamıza sebep olan bir diğer olay ise adayların belirlenme süreci. Sağ parti aday adayları sokakları arşınlarken ve halktan onay bekledikleri hissi verirken muhalif konumda olan diğer cenahta ise Ankara'nın yol edildiği haberleri dilden dile dolaşıyor. Herkes çok iyi bilir ki altta kabul görmeyen aday üstten siparişle gelse dahi kariyeri adaylık süreciyle kısıtlı kalır.
Bu sebeple buradan tavsiye edebileceğimiz naçizane fikrimiz odur ki;
1) Meseleniz ben değil biz ise yeni yüzlere kapı açın. Aday gösterilmeyen kişinin kendi partinizde aday çıkarılacak kişiye en büyük engel olacağı hissi uyanmışken insanlara umut olabilecek ve üstünde mutabakat sağlanacak kişilere yönelin.
2) Kadının elinin değdiği her yer güzelleşir diyorsak, her 8 Mart'ta alanlarda olan sizlerseniz, kadınlara kapı açan ilk sizler olmalısınız. Sizin cenahınız kadını siyaset arenasında görmeyi en çok arzulayan kitle durumunda.
3) Yukarıdan atanmaya değil halktan karşılık bulmaya odaklanın. Sadece size tabiri caizse 'gaz veren' kitleyle çıkılan yol da onların ağırlığı kadar ileri gider. Ve ağırlıkları sandığınız kadar olmayabilir...
Yerelde de genelde de halk için en güzel kazanımları verecek kişilerin iktidarda olması temennisinde bulunarak iyi hafta sonları diliyorum efendim...