Çorap Söküğü
MURATGİLİN DAMINDAN ATLAYAMADIM
Son zamanlarda Mersin’de sıklıkla söylenen bir sözcük dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.
Aklına esen…
Tavlada şeş yek kapısını açık unutan…
Gününe göre yol tutup, rüzgâr nereden eserse o yönden üfüren kimileri, meydanı da boş bulmanın dayanılmaz hafifliğiyle bir sözcüğü, etkili bir hükümle vurgulayıp, yutturmaya çalışıyor: ESTETİK.
Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu, “…sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, bediiyat” diye tanımlıyor bu sözcüğü. Kökü, Fransızca.
Fransızcam Hugo kadar değildir ama fena da değildir. Doğru telaffuz için dilinizi biraz geriye çekmeniz, dudağınızı da hafif yollu buruşturarak harfleri savurmanız gerekiyor: Esthétique.
**
Açık davetimdir!
Mersin’i yöneten gelmiş, geçmiş, mevcut belediye başkanları…
Gelmiş, geçmiş, mevcut meclis ve imar komisyonu üyeleri…
Gelmiş, geçmiş, mevcut inşaat mühendisleri, çevre mühendisleri bir de “tatlı su” çevrecileri; sözüm sizedir, davetim size!
Sağ ve sağlığı yerinde olan kim varsa herkesi, hepinizi “Muratgilin Damına” bekliyorum. Mersin’e ‘estetik’ bakıp, ‘estetik’ konuşalım: Esthétique.
Vaktiyle canımız, ciğerimiz “Antmen” Vekilimiz vardı… Atatürk Parkı’nda simit-ayran dağıtmıştı çevrecilere.
Esin kaynağı oldu. Ben irmik helvası dağıtacağım. Yalnız ve güzel, yalnız ve sahipsiz şehrimizin ruhuna!
**
Diyeceksiniz ki, “Canaran, sende ses var, görüntü yok.” İyi, kabul, tamam… Tamam da ilgili ve yetkililerde de görüntü var, ses yok!
Büyüğü, küçüğü fark etmiyor. Belediye Başkanlarımız mesela. Nedense kulakları hep sağır…
Meclis ve imar komisyonu üyelerimiz mesela, işitme engelli…
İnşaat mühendisleri, çevre mühendisleri ve de “tatlı su” çevrecilerimiz ise hem görme hem işitme engelli.
Bu sebepten adres bırakmakta fayda var: Karadantel sokağı, Muratgilin Damı.
**
Yelkovan kaçtı, akrep kovaladı. Ya da akrep, yelkovanı… Size doyum olmaz. Müsaade isterken bir parantez açayım.
Sabahları Montaigne gibi oda orkestrasıyla uyandırılmayı mı bekliyorlar, nedir?
Görüntü kirliliği neyse de… Olası bir depremde binalara bindirilen bu ek yüke, çatıdaki büyük tehlikeye ses vermedi TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi.
Haber Merkezimiz ısrarla sordu. Yazarak sordu, telefon açarak sordu.
Peki ya ne cevap işitildi? Şehir şebeke suyu kesildiğinde musluktan nasıl bir ses işitilirse işte o: Tııss!
“Gık” demedi ya da diyemedi İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi. Neden?
Kapa parantez…
**
Mersin’den “gık” sesi işitilmezken…
Mersin’e 485 kilometre uzakta, Antalya’da…
Yürekli bir ses… TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan sorumluluk bilinciyle, aylar öncesinden bağırıyordu:
“Türkiye’nin genel problemlerinden birisi çatılardaki güneş paneli ve su tankları. Projeler yapılırken TS 498’de belirtilen yükler alınır. (…) Bugün su tankları konuyor. Tank başına 500 kiloya kadar bir ekstra ağırlık geliyor binaya. (…) Hesaplamaları yapılmadan bilinçsizce çatılara monte edilen teçhizatlar, olası bir depremde binanın mukavemetine etki edecektir. (…) Paneller ve tanklar tamamen teknik insanlar tarafından kontrol edilerek, onayı verilerek monte edilmeli. Bunlar deprem anında zararı da artırıyor.”
**
Bitirirken…
Siz şimdi bu yazının ‘baba fikrini’ düşünedurun, ben, kederimi şarkıya gömeyim.
Kemani Sarkis Efendi, o nihavent şarkıda az şey söylemiş ama söylediğini herkesten iyi söylemiş:
“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.”
Di haydi, tamamlansın artık bu yazı:
Sus Nalan! Çıldırasıya sus! Sessizliğin sesini sonuna kadar açtım!