Çorap Söküğü
ANNEM, USTAM, NERMİN ABLAM…
İyi ki müzik var iyi ki türküler iyi ki şarkılar var ve elbette nihavent… Yoksa nasıl anlatılır usta, Nermin abla.
“Hambalaley yambaleylo. Yarabbim!..”
**
Bazen soruyorlar: Nasıl yazıyorsun?
Ara sıra bazı bazen, kafam güzelken…
Ara sıra bazı bazen bir türkü, bir şarkı mutlaka ama mutlaka nihavent tutturmuşken…
Aziz Nesin, bu soruya şöyle yanıt vermiş mesela: Anadan doğma soyunur, öyle yazarım.
Yani daha gidecek çoook yolum var…
“Hambalaley yambaleylo…
“Hambalaley yambaleylo ohh. Yarabbim!..”
**
Kafam, “güzel” olabilmek için, bu kez beklemek zorunda. Bekleyeceksin fayton feneri gibi kocaman kafa!
Bu yazının öznesi güzel zira… Kendi güzel, yüreği güzel, sesi güzel, kalemi güzel, sofrası güzel, sohbeti güzel usta Nermin abla: Nermin Yılmaz Ergenekon.
**
Alıştınız yazılarımda ateş suyuna… Bu kez, “Kahve koydum fincana” hele de bakayım falıma, falımda çıkana Nermin ablama…
Çocuktum yau, düştüğümde eline… Güney Haber’de…
Çanta gibi taşırdı beni gittiği her yere… Sırtında çanta, boynunda fotoğraf makinesi olan beni…
Ne çok haberde ne çok anı biriktirdik… Ne çok haylazlık yapardık da can kardeşim Rıfat Söylemez’le her defasında anne şefkatiyle göğsünü siper ederdi bize.
Rıfat’la pek görüşemesem de yakındır, eli kulağındadır buluşmamız Adana’da ya da Mersin’de, usta sofrasında, Nermin abla sofrasında…
Özledim be kardeşlik!
**
Hem ustam hem ablam hem annem…
Güney Haber’den sonra bu kez İkinci Gün’de yollarımız kesişti Nermin ablayla. Yine şefimdi hatta patronumdu.
İkinci Gün, “Unutulmaz Belediye Başkanı” rahmetli Kaya Mutlu’ya 1989’da belki de seçimi kazandıran ögelerden biriydi, seçimi kazandıran gazeteydi.
Ne haberler, ne haberler… ANAP’ı dut ağacı gibi silkeleyen cesur haberler… E adı üstünde: Nermin. Yani yiğit, yani cesur, yani pehlivan…
**
“Bizim Apaçiler” Fatih Alkar ve Baha Akıner, “Mersin Basın Duayenleri” afişli uzun metrajlı çalışmada bu kez Nermin abla için “kamera” dedi.
Oturan Boğa’ya göre genç olan Apaçi ile bu sıralar kan kardeşi olduk. Sokakta karşımda o. Telefonda en çok konuştuğum o… Hep o Apaçi, Çirikava Apaçilerinden “Baha Geronimo”
“Abi” dedi Geronimo, “Nermin abla senin gelmeni istiyor.”
Nasıl gitmem?
Koşa koşa, bir solukta…
E çıktın sahneye öyle mi? Dökül o zaman Canaran…
**
Giresun maceramızı, savcılık maceramızı, demirbaş haberlerimiz Bedii Şaraplı’yı, Yardım Severler Derneği’ni, Muzaffer Antebelli’yi ışıklar içinde olsun Nurmet abiyi, hem muhabir hem gazete dağıtıcısı Nurmet Revşan’ımızı andık; bir film şeridinde film karelerine resmettik…
Ben anlatırken, o dinlerken…
O anlatıp ben dinlerken bütün salon güldük, bütün salon hüzünlendik, düşündük…
Anlatamadıklarımız, konuşamadıklarımız da oldu, vakit dardı…
İşbirlikçim Rıfat’la Tarkan’ı koli bandıyla kapıya bağlayışımızı laf arasına sığdıramayışım oldu, vakit dardı.
Cumhuriyet kökenli şefimiz Fahri abiyi (Fahri Özlük) andık ama konuşamadık, vakit dardı.
Işıklar içinde olsun öğretmen, yazar, ressam abimizi; yörük kültürünü, göçebe yaşamını, Sarıkeçililer’i Türkiye’ye duyuran adam Eflatun Yüzbaşıoğlu’nu anlatamadık, vakit dardı.
“Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün” hekim yazarımız Necdet amcayı; Deli Orhan’ı anlatamadım, anlatamadık, vakit dardı. Hepsini yazacağım, hepsini anlatacağım…
**
Şunu dedim:
“Nermin abla röportaj ustasıdır. Seri yazı ustasıdır. Onun yazılarında sözcükler ahenkle dans eder.”
Bu dediğime şunu ekledim:
“Röportaj, insan yaşamını en güzel anlatan edebiyat türüdür. Herkes hikâye yazar, herkesin bir hikâyesi vardır, herkes iyi kötü yazar ama herkes röportaj yazamaz. İşte onu yazan Nermin abladır.”
Şöyle bitirdim:
“Nermin abla bizi hep, Rıfat’la beni küçükbaş çiftlik hayvanlarının adıyla sevdi. Kuzum, koçum. Kızdığı zamanlardaysa keçi…”
Yıllar geçti, deldi de geçti… Kocadım. Şimdi büyükbaş oldum. Aynada suretime baktım öküz, bildiğiniz öküz.
Ayrılırken…
Ayağa kalkıp davetlilere seslendim: Caz severim bir de mecaz.
“Nermin abla cazdır, mecazdır, Nermin abla mesleğimizin Ayten Alpman’ıdır.”
Alkışlayan ellerini öptüğüm annem, ustam, Nermin ablam: Sen benim şarkılarımsın.