Çorap Söküğü
DÖRT DÖRTLÜK!
Mersin’i gemiye benzetirdim ben, eskiden, çok eskiden...
Hani hepimiz arkadaşken,
Henüz kimse ihanet etmemişken...
Artık bir şeye benzetmiyorum, hiçbir şeye benzetemiyorum Mersin’i zira Mersin gemisi gemi değil, senelerdir havuzlanmamış Hacı Davut vapuru!
Kaptan köşkünde hep aynı, hep aynı nakarat müzelik isimler. Birbirlerinin ağzına tükürmüş gibi, hep aynı sözler hep aynı teraneler…
**
Beynindeki ayaklanma bir türlü dinmeyen Abdullah Ayan abimiz dün yine önüme bir gol pası yuvarlamış, “Al da at Hacı Davutspor kalesine” der gibi.
Kulak verin, dinleyin. Demiş ki:
“Mersin’de bazı etkinlikleri düzenleyen kimi oluşumların başındaki isimlerin ölmeden koltuğu bırakmaya niyetleri yok.” Bir.
“Bizim paramızla sırça köşklerde risksiz keyif çatanlar artık evlerine gitse.” İki.
“Koltuk değneğiyle ayakta zor durup, oturtulduğu koltuktan kalkmamakta inat eden müzelikler.” Üç.
“Düşün artık Mersin’in yakasından.” Bu da etti dört.
Abdullah Abi!
Huu!
Sesim geliyor mu?
Aloo!
“Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok.” diyor bu arkadaşlar Bir.
Güç çarpık bacaklarla yürümekten hoşlanıyorsa, kim ne yapabilir? İki.
Fındık lahmacun sipariş etmişler Tarsus’tan onu bekliyorlarmış sonra karpuz keseceklermiş, hazmı kolaylaştırırmış. Üç.
Koltukta ölene ‘görev şehidi’, karpuz çekirdeği boğazına kaçınca öksürene ‘gazi’ derler bilmez misin? Dört.
**
Gizli Mesaj:
Bakmazsın donunun yırtığına, bir de rüzgâra karşı gidersin Canaran! Bir.
Bu yazıdan sonra şimdi gel de Mehtap Apartmanı yönetici koltuğunda oturmaya devam et bakalım Canaran! İki.
Bir Abdullah abim var diyordum o da beni yaktı, çıra gibi yaktı! Üç.
Neyse… Ben de “Yeni Mersin Gazeteciler Cemiyeti” Başkanlığı koltuğuna talip olurum. “Yeni Mersin İdman Yurdu” gibi yani! Dört. Dört dörtlük!