L İ T V A N Y A - 1
İskandinavya’nın güzel ülkesi Litvanya, ülkemizde az bilinen bir yurttur. Hafta içerisinde, millî futbol takımımız, Litvanya’da yapılan maçta, bu ülkenin milli futbol takımını 6-0 mağlup ederken, maçın yapıldığı stadyumun Türkiye Bayraklarıyla donatılmış olduğunu gördük. Ben bu maçı seyrederken, Litvanya’ya yaptığım seyahatleri düşündüm ve bazı izlenimlerimi yazarak, bu dost ülke ve insanını, bizim insanımıza tanıtabilmeyi amaçladım.
Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, Litvanya da bağımsızlık ilân ederek, dünya coğrafyasında yer aldı. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti, ilk tanıyan ülkeler arasında yer aldı ve çok geçmeden Litvanya, Ankara’da Büyükelçilik açarken; başına da bir Karay Türkü olan Dr. Halina Kobeckaite’yı getirdi.
Halina hanım, Özbekistan’da da görev yapmış olduğu için, Türkçeyi iyi biliyordu. Kendisiyle tanıştıktan sonra, zaman zaman ziyaretlerde bulunmuş ve olumlu bir ilişki kurmuştum. Örneğin, bizim Silifke Folklor ve Müzik Festivali’ne davet edip, konuk etmiştik. Hatta Silifke’ye, Litvanya Karayları’nın ruhani lideri pozisyonundaki eşi Mykolas Firkoviçius’la birlikte gelmişti. Sonra biz, Litvanya’ya davet edildik ve bu ülkedeki festivallerde, Belediyemizin Halk Oyunları Topluluğu iki kez, folklorumuzu, dolayıyla ülkemizin tanıtımını yaptı.
VİLNİUS
SSCB döneminde, bu birliğe bağlı birçok ülkeye gitmiştim ama Baltık cumhuriyetlerine gidebilme olanağını bulamamıştım. Nihayet bu fırsatı da yakalamış ve 11 Temmuz 1999 akşamı Silifke’den otobüsle yola çıkan Silifke Belediyesi halk oyunları topluluğu ile Ankara’da buluşmuş ve birlikte İstanbul’a gitmiştik.
Atatürk hava limanına ulaştığımızda saat 06.00 olmuştu. Bir süre oyalandıktan sonra, gerekli işlemleri tamamlamıştık. Litvanya hava yolları uçağı, saat 10.10’da havalanmış; 2,5 saatlik uçuştan sonra da Vilnius hava alanına ulaşmıştı. Alandan çıkınca karşımızda, T.C. Vilnius Büyükelçiliği Müsteşarı Yaşar Pınar ve Konsolos Erdal Saylık’ı bulmuştuk. Daha sonra bizi Litvanya’da ağırlayacak olan kişiler gelmişler ve otobüsle Büyükelçiliğimize gitmiş; bizim için hazırlanan sofrada karnımızı doyurmuştuk.
Aslında bu benim alışık olmadığım bir durumdu. Zira dünyanın pek çok ülkesinde böylesi seyahatlerde bulunmuş, ama sefaretlerimizden pek ilgi görmemiştim. Bu kez, aynı zamanda Maslahatgüzar olan Yaşar Pınar’ın, Silifkeli oluşu, böylesi bir ilgiyle karşılanmamıza neden olmuştu. Yaşar bey, müstesna bir diplomat ve değerli bir insandı. Ankara’ya döndükleri zaman, bizi ziyaret etme lûtfunda da bulunmuştu. Erdal Saylık ile de sonraki yıllarda temasımız devam etmiş; onun aracılığı ile Silifke’ye, Litvanya’dan ilk kez bir halk oyunları topluluğunu getirtebilmiştik.
Yemekten sonra, Litvanya başkenti Vilnius merkezinde bir gezinti yaparak; özellikle tarihi mekânları görmüş ve bu ülkede yaşayan insanların dindar olduklarını saptamıştık. Zira çok sayıda bakımlı, temiz kiliseler bulunuyordu.
O tarihte, Estonya ve Letonya büyükelçiliklerimiz açılmadığı için, bu iki Baltık cumhuriyetinde de ülkemizi Litvanya Büyükelçimiz temsil ediyordu.
Bize rehberlik eden Kazis Stançikas, Litvanya nüfusunun 3 milyon 700 bin olduğunu ve bu nüfusun yarım milyondan biraz fazlasının, başkent Vilnius’ta yaşadığını söylemişti. Stançakis’le birlikte rehberlik görevini paylaşan Bn. Dali Venskuvene’nin şu sözü ise ilginçti: “Tarih içerisinde Osmanlı ve Litvanya imparatorlukları birbirleriyle sınır komşusu idiler…”
KUPİSKİS
Litvanya’nın Kupişkis kenti, kuruluşunun 470. yıldönümünü kutluyordu ve bu münasebetle bir de festival düzenlenmişti. Bizim Silifke Belediyesi halk oyunları ekibi de bu festivalde Türkiye’yi temsil edecekti.
Vilnius-Kupiskis arası 200 Km. idi ve yolculuğumuz iki saatten fazla sürmüştü. Bizi kent içindeki bir öğrenci yurduna yerleştirmişlerdi. Akşam yemeği için masaya konulan şeyler, masada kalmış; marketten yapılan alışverişlerle karınlar doyurulmuştu. O arada saatlerimizi bir saat geriye almıştık ve güneş, çok geç batmıştı…
Ertesi gün, Kupiskis belediye başkanı Anddronijus Julonas ile, Kültür Müdürü Nidas Vilimas bizi ziyarete gelmişlerdi. Burada başkanlık seçimi 3 yılda bir yapılıyordu. Seçimlerde 5 Siyasi parti yarışmıştı. Kentin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıydı; iki tane de kereste fabrikası bulunuyordu. Kentte 10 bin kişi yaşıyordu.
O günü kent içerisinde gezerek, cafelerde oturup dinlenerek geçirmiştik. Akşam ise 600 kişinin yaşadığı Skapişkis adlı bir köye gitmiş ve ekibimiz burada 20 dakikalık bir gösteri yapmıştı. Bu köyün mükemmel bir kültür merkezi; merkezde bir kütüphane, toplantı ve gösteri salonu vardı. Burası küçük, ama modern bir yerleşim birimiydi.
Koyun satın aldık
Bizim Silifkeli gençler, domuz eti olabileceğini düşünerek, yemek yemiyorlardı! Bunun üzerine rehberimize rica ederek, dana ve koyun eti ile yemek yapılmasını istemiştik. Çevirinin yanlış yapılması yüzünden, ertesi günü kocaman bir koyun getirmişler ve ücretini de bizden istemişlerdi. Grubumuzun vekilharcı Lütfi Uğur da koyun bedeli olan 45 ABD Dolarını ödemişti!... Aslında koca bir koyunun 45 Dolara alınması, bedava gibi olmuştu!.. Tabii koyun kesilmiş; pişirilmiş ve yenilmişti.
O gece, Fransız folklor topluluğu ile birlikte piknik yapılmış; eğlenilmişti. Kimi bölgelerde elektriklerin kesilmesi nedeniyle, misafirhaneye yürüyerek dönülmüştü; ama “gut” hastalığımın depreşip yürüyemez hale gelmem yüzünden, polis arabasıyla dönebilmiştim.
Kupiskis gözlemlerime göre, Litvanya’da yaşayanlar uygar insanlardı; bu insanlar yasal kurallara eksiksiz uyuyorlardı. Halkın hâli vakti iyiydi ve hemen herkesin otomobili vardı. Gençler boylu boslu, yakışıklı ve güzeldi. Bizim grubun hepsi, kızların çok güzel oldukları kanaatindeydi. Kadın nüfusunun, erkeklere nazaran daha fazla olduğu da bir gerçekti. Dediklerine göre, bir erkeğe, 5-6 kadın düşüyordu!...Bunun bir nedeni de, 2.Dünya savaşından sonra Rusların erkekleri sürgüne göndermeleriydi!
Folklor Müzesi
Yurt dışı seyahatlerde benim, mutlaka gezip görmek istediğim yerlerin başında folklor müzeleri geliyordu. Kupiskis’deki folklor müzesini gezerek bilgiler almıştım. Adamo Petrausko adlı bir kişi, kişisel çabalarıyla, yıllarca folklorik malzemeler toplamış ve kendisine ait bir binada da müze oluşturmuştu. Bu zat sonraları müzeyi, bina ile birlikte devlete bağışlamıştı; ama ölünceye kadar, müzenin bulunduğu binada yaşamını sürdürecekti.
Öğleye kadar müzeyi gezip görmüş; öğleden sonra da Birzai kasabasına giderek, kentin kenarındaki Likenai adlı sanatoryumda grubumuz bir gösteri yapmıştı. Burası devlete ait muhteşem bir tedavi merkeziydi. Ama hemen vurgulamalıyım ki; burası her türlü doğal güzelliklerin bulunduğu bir sayfiye yeriydi. Kaplıca vardı ve fizik tedavisi de yapılıyordu. Bir de konser salonu vardı ve hastalara çeşitli sanat gösterileri sunuluyordu.
Silifke Belediyesi folklor topluluğu, Vilnius Büyükelçiliğimizin önünde...
(DEVAMI VAR)