Bir Pınar Bir Çınar, Mut'ta Nihat Mustul Var
İçinde yaşayan dışarıdan gelen gibi gözlemleyemez, artısını eksisini saptayıp sorgulamaz, cepte bilinenin değeri olmaz, tartısı kayan bilinci esneyenin vereceği değer ile duyacağı sevgi yerli yerinde, yeterince olamaz…
İşte Mut öylesine değerli, öylesine güzel bir yer ki içinde olma sıradanlığından uyanıp onun değerini ortaya koyan kişiler de öylesine değerli, yaptıkları, başardıkları öylesine güzel, öylesine önemli…
Bunu başaran az sayıda kişi, küçümsenmekte olan yaşadıkları yeri yükseltir, ayağa kaldırır, uyuyanları titretir, kendine getirir… Güzel olan, güzel bakılmakla güzel yorumlanabilir…
Ne mutlu ki Mut’ta Nihat Mustul var...
Mutlu olmak, Mut’lu kalmak için onu sevip korumak adına ondan öğrenilecek, dinlenilecek çok söz var…
Nihat Mustul, Mut’un doğası ile sevgili olan, yöresi ile oturup kalkan, ilçesinde yaşayanların adını topladığı öykülerle anıp yarınlara armağan eden, yaprak yaprak yazıp yaprağıyla gürleyen köklü bir ağaç…
İyi ki doğdunuz, iyi ki öğretmen oldunuz, iyi ki çocuklar yetiştirdiniz, iyi ki uzun yıllardır yetişkinlerin önünde yürüyen bir bilgesiniz…
İşte öylesine kendini gölgesinde toplanıp dinlenen bir ağaç gibi yararlı duruma getirenler, susayanların ağızlarını dayadıkları ıssız bir yol bulağına dönüştürenler,
İyi ki varsınız…
İyi ki yaşamın bu güzel kıyısındasınız…
İyi ki 2007 yılının dördüncü ayından beri yayınlanmakta olan Mut Çıtlık Dergisi'ni yayınlamaktasınız...
İyi ki yıllardır Mut ile çevresinin güzelliklerini, geçmişini, değerlerini tanıtıp gösterdiğiniz doğa gezilerini Mehmet Gürbüz ağabeyimiz ile birlikte düzenlemektesiniz...
Siz olmasanız kaç kişi çıkar şu çıkarsız yaşamda yaşamlara anlam katan...
.......
1953 yılında Mut’a bağlı İbrahimli kırsal yerleşiminde doğan Nihat Mustul ağabeyimiz, türlü güçlüklerden geçen eğitim yaşamı sonunda, 1971 yılında öğretmen olmuş, çalışma yaşamı süresince de Iğdır’ın Tuzluca, Konya’nın Taşkent, İlimizin de Mut ilçelerinde öğretmenlik yaparak emekli olmuştur…
Emekli olduktan sonra da toplumla iç içe kalarak yine topluma yararlı olacak bilgi üretimlerini sürdürmüş, Taşeli Yöremizin iç ilçelerinden olan güzel kentimiz Mut’ta öncü çalışmalar yaparak yöremiz yaşayanlarını Çıtlık Doğa Gezginleri çatısı altında bir araya getirerek sık sık Mut’un doğası ile buluşturmuş, yüzü aşkın doğa yürüyüşü düzenleyerek Mut’un tanıtımına büyük katkılar sunmuştur…
Durşen Mustul ile evli olup, İlke ile Nazım adında iki çocuğu olan Nihat Mustul ağabeyimizin basılıp yayınlanmış çalışmaları şunlardır;
1 – Bize Ne - Şiir
2 – Sanki Yürür Gibiyiz - Şiir
3 – Dersimiz Dayak - Çocuk Öyküleri
4 – Dersimiz Dayak’la Yolculuğum - Kitap Yolculuğu
5 – Aşk Gelmiş Buralara - Öykü
6 – Dokuz Mutlu – Yaşam Anlatıları
7 – Mezardan Dönen Masallar - Masal
8 – Günaydın Kokulu Yazılar - Yazı Seçkileri
9 – Cennetlere Gidiyorum - Gezi Yazıları
10 – Güz Güneşi - Şiir
11 – Batırık Hanım - Öykü
12 – Kendime Gidiyorum - İç Yolculuk
13 – Nöbetçi Maydanoz - Öykü
........
Benim gönüllerde dizilen dizeler ile;
Mut'luluk, u'Mut, işte Mut
Gün doğmuş tanyeri geride,
Aydınlık çoktan uzanıp serilmiş gökyüzüne,
Gökten ışıklar damlıyor, bir mutluluk yağıyor üstümüze...
Gülüyoruz yaşamı öğrenmemenin verdiği yüksüzlükle,
Bulutlar yumak yumak, yer gölge gölge,
Güneş yaramaz bir çocuk gibi, saklambaç oynuyor içlerinde...
Biz yürüyoruz...
Yaz eğilmiş, kış gecikmiş, güz daha yeni yeni baş vermiş,
Yeşiller solmuş, sarılar salınıyor,
Saçlarını savuruyor el değmemiş, derilmemiş kimi tarlalar yel değdikçe...
Erik, kayısı, incir geçmiş, yerlerine kırmızı nar, yağlı zeytinler dolup da gelmiş,
Dallar arasında işçiler,
Yokluğu topladıkları bollukla, yorgunluğu bir umutla kandırıp yenmekte, yine de yenilmemekte, direnmekte...
Biz tanık oluyoruz...
Bunca güzel tepe, bunca ağaç,
İçlerinden kıvrılıp akıyor Göksu gök yeşil örtüsüyle...
Bunca yeni doğan ölenlerin üstesinden geliyor,
Yine de gidenler çok,
Tutunamıyor, durmadan göç veriyor bunca oba, sevgisizce, sessizce, dört duvar dolusu gecekondu kentlere...
Biz sanık oluyoruz...
Kurulan onca ülke, yıkılan onca eski çağ kalıntısı,
Yağmalanıyor ebeden dededen binlerce yıllık gelenek, gömülüyor onlarla birlikte geçmişe...
Kendi kimsesini sömüren, kendi toprağını kirleten kuşaklar yetiştirdik, atasından kalan eşiti kardeşinden çalıp yiyen,
Bilene, öğrenene, öğretene, sayana, anımsayana, anlayana,
Sevgiye, sevgiliye, değere,
Kötüye karşı iyiye, sustuğumuz için kötüye...
Biz suçlu oluyoruz...