Çorap Söküğü
Vahap Seçer ekmeğimle oynadı (!)
Artık hiçbir şey tat vermiyor bana.
Domatesler kokusuz.
Hıyar lezzetsiz.
Her şey boş.
Etraf münasebetsiz.
Kalmamış tesellisi ne şarkının ne sazın.
*
Beş temel ihtiyaç mesela…
Rakı, roka, balık, haydari bir de şakşuka artık bu fukaraya gazeteciye ırak, el, yabancı. Kayıp, yitik, zayi.
*
Diğer temel ihtiyaç kalemleri mesela…
Tarama, acılı ezme, çiğ köfte, humus, muhammara ve ikinci kadeh rakı kök maaşı kötü yola düşmüş bu fukara gazeteciye hayal, hülya, rüya…
Kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın. Kalmadı Tülay.
Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın.
Ne şarkının ne sazın…
*
Kök maaşım kötü yola düşmüş. Neşem yok, keyfim yok, tadım yok. Suyun bile tadı kalmamış. Sorup duruyorsun ya, işte bu sebepten tam da bu sebepten suyu sek içmeyi bıraktım Güzide Hala.
*
Diyordum ki Nilgün Teyze…
Eskiden mesela…
Örneğin, misal, mesela…
Bir neşem vardı onu da el aldı, olmazsa olmazlarım el oldu gitti.
Eskiden Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin efsane meclis toplantılarını kaçırmazdım mesela. Toplantı tarihlerini duvar takviminde işaretler, cep telefonumu alarm zilleri çalmaya şartlandırırdım.
Toplantı günü ve saati hiçbir yere gitmez, kimselerle randevulaşmazdım. Televizyonun karşısında sebilhane bardağı gibi dizilir, çekirdek çitler, neşe tazelerdim.
Saymakla anlatmakla bitmez. Ne çok yazı malzemesi ne çok mavra çıkardı. Hele o tatlı tatlı atışmalarda ne mavralar ne mavralar. Söyle söyle, yaz yaz bitmez.
İyi, güzel ne varsa hep eskidenmiş, hepsi eskide kaldı Tülay.
Belediye Meclisinin gazı kaçtı, tadı kaçtı. Yağsız, yavan ekmek, kuru çöl.
*
Vahap Seçer’in tarihi seçim zaferiyle oluşan dikensiz gül bahçesini yöneten Meclis Başkan Vekili Ali Uyan, sohbet edilesi bir Tarsus beyefendisi, çok kafa adama benziyor ama meclis sıraları renksiz, heyecansız, kısır. Gözlemim şu: Ali Başkan bile tat almıyor yaptığı işten!
*
Lalezara arada bir uğrayan Vahap Seçer de eski performansında değil. Nerede o ayar veren, yeri gelince tatlı tatlı kulak çeken Vahap Seçer? Ara ki bulasın!
Gündem maddelerini oylatırken, dikkat ederseniz “Kabul edenler?” diye soruyor sonra başını kaldırmadan “Kabul edilmiştir” diyerek bitiriyor sözünü Vahap Başkan.
Dilindeki sözlükte, “Etmeyenler” diye bir sözcük yok Vahap Başkanın. “Edilmiştir” deyip diğer maddelere geçiyor. Zira, çünkü, şu sebeple; muhalefetin adı var sanı yok, görüntüsü var sesi yok, soluğu var mecali yok…
Vahap Başkan, seçim zaferiyle geçmişte Mersin’in yararına birçok projeye “sırf siyaset olsun” diye ayak direyen, engelleyen o çirkin muhalefeti öyle bir süpürdü ki “o tufanı anlatmak siyaset tarihçilerinin işi” diyor ve diğer maddeye geçiyorum.
- Kabul edenler?
- Edilmiştir.
*
Vaziyet böyle böyleyken… Ben, şahsen, bizzat, kendim etkin pişmanlık içindeyim. Yerel seçimde Vahap Seçer lehine oy kullandığım sol elime her Allah’ın günü sağ elimle iki kere, bir kez de T cetveliyle vurup duruyorum.
“Vahap Seçer’e oy vermese miydim?” diye söylenip durmaktan uyku girmiyor gözüme. Nihayetinde kızgınlıkla şu sonuca ulaşıyorum her seferinde: Keşke elim kırılaydı da Vahap Seçer’e oy vermeseydim(!)
Şundan dolayı, şu sebeple: Büyükşehir Meclisi toplantılarında günlerce, haftalarca yetecek kadar makale malzemesi, atışma, sataşma, laf kalabalığı, gürültü patırtı, ses çıkıyordu eskiden.
Şimdi ve artık bundan böyle sadece şu:
- Kabul edenler?
- Edilmiştir.
*
Ey Vahap Seçer, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı! Sözüm sizedir!
Seçimi kazanmanızı çok istedim.
“Kazanasınız, sol oylar bölünmesin” düşüncesiyle Ankara’da yaptığım temaslar sonucunda ikna edildim ve sonrasında bağımsız belediye başkanı adaylığımı geri çekmiştim.
Tarih tanıktır bütün olup bitene. Sosyal medya paylaşımlarım gün gibi ortadadır.
Ey Vahap Seçer!
Biz sizden seçimi kazanmanızı istedik, “seçimi tarihi farkla kazan” demedik.
“Mersin Büyükşehir Belediye Meclisini dikensiz gül bahçesine çevir” asla demedik.
Ekmeğimi yazılarımla kazanıyorum.
Ben, şahsen, bizzat kendim…
Şahsen, bizzat size “Ekmeğimi elimden al” demedim.
*
“Deli gibi sevmek ruhumuzda var” dese de Müslüm Baba…
Artık sevmiyorum Vahap Seçer’i (!)
Sevdim de ne oldu?
Ben ona oy o bana dert verdi.
Belediye meclisinin gazı kaçtı, renk kalmadı, yazacak malzeme kalmadı. Her Allah’ın günü “Ne yazacağım?” diye düşünmek içimde hicran kaldı.
“Sayılı gün çabuk geçer” diyorlar. Haydi bir yıl ite kaka geçti, şu dört yıl malzemesiz nasıl geçecek Tülay?
*
Bitirirken…
Kulağıma geliyor, işitiyorum. Şu sıralar benim için “yüzü hiç gülmüyor” diyorlarmış.
Neye güleyim, nasıl güleyim Güzide Hala?
Sorup duruyorsun ya Nilgün Teyze!
Meramım ve de suyu artık neden sek içmediğim anlaşılır umarım.
*
Artık hiçbir şey tat vermiyor bana.
Domatesler kokusuz.
Hıyar lezzetsiz.
Her şey boş.
Etraf münasebetsiz.
Hiç kimse duymasın, aşkımı bilmesin, arzumu bilmesin.
Kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın. Kalmadı Tülay.
Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın.
Ne şarkının ne sazın.