Çorap Söküğü
“Güle güle…”
Fotoğrafı hatırladınız mı?
AKP’nin Mersin mitinginden.
“Sayılı gün çabuk geçer, güle güle Vahap Seçer.”
Okuduğumuzda güldük.
Ağzımız vardı güldük.
Zaten gülme organıyla gülünür.
Oturma organıyla oturulur.
*
Gülme organımızla iyi güldük.
Güzel güldük.
Fevkalade güldük.
Fevkaladenin fevkinde güldük.
Adamakıllı…
Katıla katıla…
Güle oynaya…
Güldür güldür güldük.
Güldükçe güldük.
Güle güle güldük.
Kabul edelim güzel güldük.
Bayağı güzel güldük.
Öyle güzel, hayli güzel, ne de güzel güldük.
İşte bu sebepten, tam da bu sebepten teşekkür borcumuzdur.
İlahi Vahap Seçer!
31 Mart’taki başarınızla hepimizin yüzü güldü, gülmeyi unutmuş yüzü. Mevla’m da sizi güldürsün e mi!
*
Soru sormak tanımanın keyfi; eleştirmek, önermek aklın aydınlığıdır.
İşte bu sebepten, tam da bu sebepten.
Vahap Başkan, Sayın Seçer!
MESKİ araçlarında “Su akar güldür güldür” yazıyor ya hani.
Şey diyorum…
Sarışının adı var, sarışına bakılır ya…
Hani o sarışın belediye otobüslerinin bakılır kısmına bir de şehrin çıkışlarına “güle güle” yazsanız. “Güle güle seyahat” etsek mesela…
Sarışının yanında, tabelanın altında gülsek mesela…
Nasıl olur?
*
Vahap Başkan, Sayın Seçer!
Bir bardak çayın “bir” hatırı vardır.
Buyurun size taş fırından yeni çıkmış, buharı üstünde ramazan pidesi gibi, mis gibi, çiçek gibi “bir” öneri. Güle güle kullanın, güle güle.
Güle güle.
Güle güle.
Bir bardak çayın “bir” hatırı vardır.
İki bardak çayın “iki.”
Bir fincan kahvenin?
*
Vahap Seçer, mühendis. Ziraat mühendisi.
İşte bu sebepten, tam da bu sebepten.
Matematik nedir bilir.
Dört işlem nedir bilir.
Uzunluk ölçüsü nedir bilir.
Milimetre, metre, kilometre nedir bilir.
Alan ölçüsü nedir bilir.
Milimetrekare, santimetrekare, desimetrekare, metrekare, dekametrekare, hektometrekare, kilometrekare nedir bilir.
Ağırlık ölçüsü nedir bilir.
Gram, kilogram nedir bilir.
Bilir ki bilir.
Yoksa sandıktan çıkardığı 625 bin oy, rakip adaya attığı 300 bin oy fark başka nasıl izah edilir?
*
Gelgelelim…
Vahap Başkan, Sayın Seçer!
Şu soracağım aritmetiği bilir mi bilmem. Bileceğinden emin olmamakla beraber yine de şuracığa yazmış olayım:
Bir bardak çayın “bir” hatırı vardır.
İki bardak çayın “iki.”
Peki ya “tarz-ı hususi” kahvenin?
*
Vahap Başkan, Sayın Seçer!
Seçim gecesi “bir” bardak çay ikram etmiştiniz ya hani.
Ağzım vardı içtim.
Şimdi ikramınıza karşılık verme, iadeiziyaret vakti.
Mutfaktaki hamaratlığı karşısında “esas duruşa” geçtiğim Necla Hanım “kade” yapacak, Türkçesi cevizli kete. Bitlis ketesi. Muhammet’le bana gönderecek.
“Hayırlı olsun”a geldiğimde ikram edeyim.
Belki seçimin hikâyesini anlatırsınız, dinlerim.
Belki çay içeriz.
Ütopyadır, belki iki.
Ütopyadır, belki üstüne tarz-ı hususi.
Siz Tarsuslular nasıl diyor: Tarsusi.