DİL...
Bilim adamları milletleri tarif ederken Dil, din, vatan, kültür ve kader birliğinin milletleri meydana getirdiğini ifade ederler. Bazı bilim adamları özellikle Dilin bir kültür taşıyıcısı ve milletlerin yapı taşı olduğunda hemfikirdirler. Bu konuda en iddialı çıkışları rahmetli Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan’ın yaptığını biliyorum. Amerika da yaşayan Kızılderililerin bile Türk kökenli olduğu iddiasında bulunmuş ve bunu çeşitli bilimsel verilerle ispatlamıştı. Yer adları, yemek yapma biçimleri, isimler, bazı ritüellere dayandırmıştı bu iddiasını.
Bizler Taşeli bölgesinde yaşayan yerleşik Yörüklerin kullandığı dilin, kültürümüzün ortak özelliklerini yine Rahmetli Mehmet Eröz hoca 1960’lı yıllarda Gaziantep Baraklardan başlayarak Akdeniz sahil boyu ve Balıkesir, Bilecik yöresine kadar aynı aşiret olduğunu “Yörükler” isimli derlemeleriyle ortaya koymuştu. Temel dayanak ise yine dil idi. Birçok kelime aynıydı. Son zamanlarda Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine kurulan ortak üniversiteler bu durumların tespitlerini yapmaya başlamışlardır. İnşallah zamanı gelince ortak alfabemizde olur.
Ancak iletişim dediğimiz haberleşme ağının çok hızlı yayılması ve her şeye kolay erişilebilir olması hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratıyor.
Olumlu yönleri bizlerin bile biraz dikkatli dinlediğimizde Kazakistan kanallarını, Özbekistan kanallarını anlayabiliyor olmamız. Azerbaycan da kullanılan Türkçe ise neredeyse bizimle aynı. TRT avaz Türk dünyasına hitap ediyor. Henüz arzu ettiğimiz boyutlarda program yapma konusunda yetersiz olsa da bazı çalışmalar yapıyor olmasına seviniyoruz.
Azerbaycan Türk dizilerinin Türkiye Türkçesi ile yayınlanmasını yasakladığında yadırgamıştım ama şimdi haklı olunduğunu düşünüyorum. Yoksa aynileşiyorduk.
Ağızlar, lehçeler, şivelerin farklı olması son derece normal. Aralarında birkaç kilometre olan köyler arasında bile aynı kelimelerin farklı ifade tarzlarını hepimiz biliyoruz. Bunlar kültür zenginliğimiz. Mesela Mehmet Eröz hocamızın ve Silifkeli yazarımız ve derlemecimiz Esma Deveci’nin tespitleri gibi keçiye doğmasından sonra 9 isim verilmesi gibi.
Çağımızın yeni icatlarına isim bulmada Türk Dil Kurumu eskiden masa başında isimler uydurmaya çalışırdı. Toplumun kabul ettikleri kullanıldı diğerleri ise unutuldu gitti. Ben dil konusunda yerelden yapılacak çalışmaların neler ürettiğinin tespit edilmesi gerektiğine inanıyorum. İhtiyaç duyulan her alanda yerel halk hemen bir kelime uyduruyor.
Olumsuz olan ise sosyal medya veya gençlerin yazışma dilinde Türkçemizdeki sesli harflerin atılması, özenti ile başka dillerdeki kelimelerin ne anlama geldiğini bile bilmeden kullanan insanların olması. Aynileşmemiz. Yani farklılıklarımızın azalması. Bunu düğünlerimizde çok net bir şekilde görüyoruz.
Dil zenginliğimiz ise, millet olma bilincimizin hep canlı kalmasını sağlayan temel unsurdur.