SEÇİLMİŞ BÜTÇELİLER
Giden kaymakamlarımızdan birisi, dar sohbetlerde belediyelerde karayolları gibi, hastaneler gibi, okullar gibi bütçesi merkezden gönderilen hizmet kuruluşlarıdır. Belediyeler devletin diğer hizmet kuruluşları ile yarışabilmesi mümkün mü? Derdi
Haklıydı. Farklı olan tek şey; belediyelere gönderilen bütçeleri yerelde seçilmiş insanlar kullanıyor ya da yönetiyorlar.
Diğer devlet dairelerinde ise her şey Ankara’nın talimatları doğrultusunda gerçekleşiyor. Yatırımlar, atamalar, alımlar, satımlar v.s.
Milletvekilleri seçildikleri bölgenin sorunlarıyla ilgileniyor gibi yapsalar da bu işin hiçte öyle olmadığını birçoğumuz biliyoruz. Örnek mi? Çeşmeli-Taşucu otobanı, örnek mi? Akkuyu NGS, Örnek mi? Seka arazisi daha da çoğaltabiliriz. Ha hastane, adliye filan diyebilirsiniz. Şartların sizi zorladığını unutmayın! Şu anda Silifke 4 yol kavşağı gibi!..
Hangi vekilimiz kaç tane kanun önergesi vermiş. Laf olsun diye verilenler hariç! Hükümetten gelen kanun önergeleri genellikle geldiği gibi geçmiyor mu?
Belediyeler yaptıkları her hizmeti reklam panolarına asmayı çok seviyorlar. Son günlerde hükümetin de aynı belediyeler gibi şunu yaptık, bunu yapıyoruz afişleri panolara yansıyor. Kime neyi anlatma derdindeyseler. Devlet babaysa, kurumları evlatsa, belediyelerle adeta yarışırcasına reklamlara yönelmesini tebessümle izliyorum…
Şimdilerde bir de reklam panolarında muhalefetin, ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’i nasıl yapacaklarını görmeye başladık.
Vatandaş olarak bu olup bitenleri “haydi ya!” heyecanıyla izlemiyoruz artık. Vatandaşa ayrılan bütçe vatandaşa yetmediği gibi yüzünü de çok kızartıyor. Devlet babaysa; vatandaşlarda kurumlarından daha fazla evladıdır. Bağımlı çalışan her vatandaş bütçesini kendisi belirleyemiyor, kendisine takdir edileni yönetmeye çalışıyor. Bağımsız çalışanlar ise bir türlü iki kere ikiyi dört yapamıyorlar!
Seçilmiş Bütçeliler çok önemli çalışmalar ve hizmetler yaptıklarını iddia ededursunlar.
Yarıcı çiftçiler gibi sistem. Tarla sahibi olanlar hep kazanırken marabalar hep zararda. Maraba zarar ederse de yevmiyeleri ödeyemez ve ameleler aç kalır. İsyan çıkar. İşe gitmezler. Yani gelir dağılımı bozulur. Koltuk, sandalye, oturak bir birine karışır.
Yani 2002 seçimlerinde olduğu gibi vatandaş “ağa”yı silkeleyip yeni bir ağa bulur. Kendini mal sahibi sananlarsa, ne “ampülün” aydınlığında, ne de “ay”ın aydınlığında yolunu bulamaz. Sıkıntılar ve gelir dağılımındaki bozulmalar yüzünden vatandaşlar tarafından “kızıl güneşin” altında “oka” tutulup yurttan yuvadan kovulup “yaprak” gibi rüzgâr yerlerini belirler.
Bizlerde panolarda “Akdeniz sahil yolunu bitiriyoruz” afişlerinin ödenmiş reklamlarını izlemiş oluruz...